“Duygularını ifade etme olanağı verilmeyen her çocuk yavaş yavaş kendi duygularıyla ilişkisini keser ve yaşam sevincini yitirir. Çocuklarının duygu ve heyecanlarını inkâr eden ve onların ifadesini yasaklayan anne-babalar, normal heyecan ve duyguların normal dışına dönüşmesine yol açarlar. Doğallığını kaybeden duygu ve heyecanlar, çocuğun yaşama uyumunu sağlayacağı yerde, ona ayak bağı olur ve onu mutlu ve doyumlu bir yaşamdan gittikçe uzaklaştırır.” diyor Doğan Cüceloğlu.

Küçükken çoğu kez dikkate alınmayan istekleriniz olmuştur bu istekler sadece oyuncak gibi somut bir nesneden ziyade bazen bir cevap almak gibi soyut bir kavramda olabilir. Dikkate alınmayan duygu önce ısrarla dışa çıkmaya çalışır sonra ağlama krizleriyle adeta ben buradayım diye bağırır karşılık bulamayınca da bastırılarak kaybolur. Umut gibi hayatın her anında ihtiyacımız olan bir duyguyu derinlere gömmüş bir çocukluk düşünsenize… Bu duyguyu oraya ne zaman gömdüğünü bile hatırlayamayacak yaşta bir çocuk, daha hayatın başında elinden alınan bu duyguyla gelecekte ne yapacağını bilemez… İleride gençliği ona hiç iyi davranmadığında suçu dünden kabullenmeye razı gelir. Bu eksik parçayı ararken zamanın ondan aldıklarının farkında bile olmaz. İstemeyi bırakır. Hakkı olanı almak için çaba sarf etmez çünkü buna programlanmıştır. Oysa bir insan isterse her şeyi yapabilir. Çocuklarınızın taleplerini karşılayamayacak olsanız bile onları dinlemekten vazgeçmeyin. Onların da söz hakkı olduğu gerçeğini unutmayın.

Gelecekte hiçbir şeyden zevk almayacak emelsiz bireyler yetiştirmek yerine gözleri pırıl pırıl her şeye hevesi olan hayat dolu gençler yetiştirin. Etrafımda kendimde dahil birçok örselenmiş çocukluk hikayesi var. Ama bizler bunu böyle sürdürüp nesillerimize aktaramayız. Bir yerde hikayemizi değiştirmek zorundayız. Önce kendimiz için sonra yetiştireceğimiz çocuklar için. Öğretilmiş yanlışları devam ettirmemeliyiz. Biliyorum zor ama geriye dönüp baktığımızda keşke dememek için bunu yapmalıyız. Ben lise çağlarında sebebini bilmediğim bir iç sıkıntısıyla yaşamakla cebelleşirdim. Uykulara yatamazdım. Sürekli düşünürdüm. Hep bir hesaplaşma halindeydim. Niye böyle olmak zorunda? Bu soru benden yıllar aldı. Çünkü sağlıklı bir aile ortamında yetişmedim. Kimse bana ne istediğimi sormadı. Bölünmüş hayatları olan ailelerde tamamlanmaya çalışan on binlerce çocuk var. Bu gerçeği kendi içinde halledemeyen çoğu insan tercih etmediği bir hayatı yaşıyor. Bazen elinden tutan çok olur ama elini çektiğini fark etmezler. Ben elimi tutanlardan kurtulup köşelerde iç çekerken kimse benim telaşıma düşmedi. Şu an bunu yaşayan o kadar çok çocuk var ki bunu bilmenin ağırlığı altında eziliyorum. Bilmek her zaman iyi bir şey değildir.
Çocuklara düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri ortamlar sağlamak zor değil. Ama tıkanmış bir büyüme asla kendiliğinden gelişmez. Hepimizin içinde bir çocukluk yatar. Hayalleriyle hevesleriyle hüzünleriyle ama hep ona dönmek isteriz. Yaşama uyum sağlamak için harcanan zoraki her gün kayıptır. Plansız bir hayata özgürce merhaba demek isteyen her çocuğa gönülden sarılıyorum. Yalnız değilsiniz.