25 Mart 2009. Şehadetinin 11.yılında şehit Muhsin Başkanı rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz.

Daha çok küçük yaşlardayım… Hayal meyal hatırlıyorum. Babam elimizden tuttu, kardeşim ile birlikte bir yere götürdü. Daha sonraki yıllarda öğreniyorum ki 1999 yılında BBP’nin Konya Demirci İş Merkezindeki il başkanlığı binası imiş. Kabalık bir grup var, herkes Muhsin Başkan ile bir şeyler konuşuyor, fotoğraf çektiriyordu. İşte o zaman ilk kez yakından görmüştüm. Çocukluk aklı ile bazı şeylerin farkında değildik ama babam Muhsin Başkanın Konya’daki bütün programlarına katılır, Muhsin Başkan bir TV programına çıksa, evde hiçbir şey konuşmaz konuşmalarını pür dikkat dinlerdi.

12 yaşındaydım. 2007 yılının şubat ayında sömestre tatilinde Büyük Birlik Partisi, Antalya’da üç günlük istişare toplantısı düzenlemiş, o programa ailecek katılmıştık. Orada rahmetli başkanı çok yakından görme imkânı buldum. Merhametli, şefkatli, güler yüzlü ve babacan bir hali vardı. Kendisiyle tanışmak için yanına varıp Muhammed Esad Çağla, Konya’dan Hasan Çağla’nın oğlu deyince, elini uzatıp “Çok memnun oldum Muhammed” diyerek tebessümlü tokalaşmamız dün gibi aklımda…

Antalya’daki toplantı esnasında, daha o günlerden gazetecilik ve medyaya karşı ilgimden dolayı aralarda geziyor, basın yayın kuruluşlarının temsilcileri ile tanışıyordum. Muhsin Başkan salonda konuşma yapıyordu. Ben de BBP’nin basın işlerinden sorumlu bir abi ile (şu an ismini hatırlayamadığım) ayakta beklerken, Muhsin başkan konuşma esnasında, salondakilere beni göstererek “sizinle başaramazsam bunlarla başaracağım” demişti. Ne demek istediğini o gün pek anlamamıştım ama daha sonra ölümüne yakın bir zamanda Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hâkim değilsiniz. Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah'ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah'ın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah, bize `Niye iktidar olmadın?' diye sormayacak. Sorsa da `Vermediniz' diyeceğiz. İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok” diyerek siyasette yerli ve milli kalınarak iktidar olmanın mücadelesini yapıyormuş.

2009 yılında yerel seçimler yapılacaktı. Belediye başkanlığı seçimleri için adaylar tespit ediliyordu. Babam memur olduğu için aday olması için istifa etmesi gerekiyordu, o zaman annem BBP’den Meram ilçesi il genel meclisi adayı oldu. Afişler bastırdık, tanıdığımız muhitlerde afişleri astık, dağıttık. Bazı akraba ve dostların babama “Hasan kazanamazsınız hiç kendinizi yormayın, boşa masraf etmeyin” dediklerinde, babamın onlara Hz. İbrahim peygamberin ateşe atılınca su taşıyan karıncanın hikâyesini anlatıp “ateşi söndüremeyiz ama tarafımız belli olsun” sözünün çok manidar olduğunu şimdi anlıyorum.

Rahmetli Muhsin Başkan,

“Ben Dava uğruna adamışım kendimi
Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir.
Zulüm Azrail olsa, hep Hakk'ı tutacağım
Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir” şiirini çok okurdu. Hep davadan, ülküden yana tavır koyan koca yürekli adam seni çok özlüyoruz, dualarımızı eksik etmiyoruz.

Tacettin Dergâhı’ndaki kabrini her ziyaret edişimde “bir elinde kuran, diğer elinde bilgisayar olan bir gençlik istiyorum” demiştin ya işte o gençlerden olma şuuru ile geliyoruz…

Son sözümüz,

“Ben Türk'üm Türk esir olmaz
Ben Türk'üm Türk bayraksız olmaz
Ben Türk'üm Türk devletsiz olmaz
Ben Türk'üm Türk ezansız olmaz
Ben Türk'üm Türk hürriyetsiz olmaz”

Ruhun şad, mekânın cennet olsun.