Çinlilere kanmayalım!

Abone Ol

Türk Milleti olarak büyük bir yozlaşma içindeyiz. 

Gelenek ve göreneklerimizden millet olma özelliklerimizi yitiriyoruz. 

Ahlak ve maneviyat olarak çöküntü yaşıyoruz.  

Bizi yok eden dejenerasyon içindeyiz. 

Daha önceki yazılarım da bahsettiğim gibi Avrupalılaşma, Batılılaşma, modernizm gibi budalalıklarla, "değerlerimize sahip çıkıyoruz" diyerek değerlere zarar vermekten başka bir şey yapmıyoruz.

Fakat zarar verirken de bunun farkında değiliz maalesef. 

Bir şekilde dinlerarası hoşgörü, diyalog, küreselleşme... içinde "Gibileştiriliyoruz!"

Onlar gibi olmasak da onlar bizi kendileri gibi yaşatıyor.

Yaşatırlarken benliğimizi unutuyoruz, Türk Milletini binlerce yıldır ortaya çıkaran değerleri küçümsüyoruz. 

Türküm demekten imtina ediyoruz. Türkçe konuşmayı utanç vesilesi olarak kabul ediyoruz. Bugün teknolojinin esiri olmuş insanlar "Vatan da neymiş? Şehit de neymiş?" tartışmasını yapıyor. Onlara göre vatanın bir önemi yok, askerliğini bir önemi yok, Türkmüş, Türkçeymiş, İslammış, Müslümanlıkmış, dünyada kan ve gözyaşı varmış umurlarında değil. 

Onlar için tek şey; eğlenmek, mutlu, huzurlu yaşam. 

İşte bu düşünce içinde Türkiye uçuruma gidiyor. Sözde lider ülke oluyoruz fakat içi boşaltılarak. Değerlerin silinip gittiği, insanların benliklerini kaybettiği bir ülkenin lider ülke olmasını beklemek ne kadar doğru?

Aslında atalarımız bunun cevabını yüzyıllar öncesinden vermiş.

Orhun Yazıtları bugünümüz için öğüt niteliğinde. 

6. yüzyılın başlarında, 7. yüzyılın ortalarında, Mancurya'dan İran’a kadar uzanan geniş bölgede, Asya’nın hakimi olmuş Bilge Kağan adına dikilen Bilge Kağan Anıtı'nda yazan şu ifadelere kulak vermek gerekiyor; 

 “Ey Türk Oğuz Beyleri! Bu sözümü iyi işitin! Üstten gök çökmedikçe, alttan yer delinmedikçe biliniz ki, Türk Milleti, Türk Yurdu, Türk Devleti, Türk töresi bozulmaz. 

Ey ölümsüz Türk milleti! Kendine dön! 

Milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için, gece gündüz uyumadım, gündüzleri oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ile ölesiye çalıştım. Birleşen milleti dağıtmadım. 

Türk Kağan Ötüken'de oturursa, Türk yurdunda sıkıntı olmaz. Ben Ötüken'de oturarak tek başına yurdu idare ettim. Çinlilerin değerli hediyelerine kapılmadım. Buna kapılan ne kadar Türk’ün öldüğünü, Çin boyunduruğuna girdiğini unutmadım. 

Tanrı yardım etti, Türk kağanı oldum. Dağılmış milletimi topladım. Fakir milletimi zengin ettim. Azalmış milletimi çoğalttım. Atalarıma layık bir evlat olmağa çalıştım. 

Ecdadımız törelerine öyle bağlı idi ki, bununla milleti mutlu ettiler. 

Onlar bilge kağandılar. 

Sonradan bilgisiz, beceriksiz kağanlar, Çinlilerin hilesine kandılar. 

Türk milleti, zengin ülkelerini kaybettiler. 

Türk kağanların cihanı tutan haşmeti maziye karıştı. 

Bu yüzden Türk yöneticileri köle, Türk kızları da cariye oldu. Türk adı yerine Çince isim kullandılar. Bu utanç vericidir. Yüce Tanrı, Türk’ün bu haline acıdı, babam İlter Kağanı Türklere Kağan yaptı. Babamın Türk ordusu kurt, Türk düşmanları koyun oldu. 

Kurt önünden kaçan koyunlar dağılıp gittiler.

 Babam, Doğu'dan Batı'ya at koşturdu. Türkleri birleştirdi, Türk Devletini ihya etti. Ben zengin ve parlak bir millete Han olmadım. Kardeşim ve yeğenlerimle birlikte yemin ettik, Türk milletinin, Türk devletinin adı, sanı yok olmasın diye gündüz oturmadım, gece uyumadım, çalıştım.”

O dönemde beceriksiz, bilgisiz kağanların yüzünden, Çinlilerin hilesine kanarak Orta Asya bizden çıktı. 

Ya şimdi?

Kimin hilesine kanıyoruz ki ahlak, maneviyat, milli şuur çöküntüsü yaşıyoruz?

Çok geç olmadan titreyip, kendimize dönsek iyi olacak. 

Aksi takdirde Çinlilerin bizi içeriden yıktığı, topraklarımızı aldığı gibi yeniden büyük bir tehlikenin içinde olma ihtimaliz her zaman vardır.

Çünkü savaş haçla-hilalin savaşıdır.

Bu savaş kıyamete kadar süreceğine göre uyanık olmak, bilgili olmak, becerikli olmak zorundayız. 

Unutmayın ki son kale Anadolu...