ÇİFTÇİNİN ÜRETİMDEN KAÇMAMASI İÇİN TEDBİR ALINMALI

Abone Ol

Geçen hafta Çumra’da yaşanan olay dikkate alınmalı, bu ve benzeri olaylar artarak devam etmemesi için koruma tedbirleri alınmalıdır. Önce Çumra’da ne olmuş basında yer alan bir habere bakalım.

“Çumra’da hareketli gece! Halk sokağa çıktı

Konya’nın Çumra ilçesinde iddialara göre sabah saatlerinde bir hırsızlık olayı oldu. Köy halkı hırsızlık şüphelilerini jandarmaya şikâyet edince bir anda olay farklı bir boyut kazandı.

İddialara göre; köy halkının jandarmaya şikâyet edeceğini duyan hırsızlık şüphelilerinden kadın olanı, ‘Eğer şikâyet ederseniz bana taciz ettiniz şeklinde beyanda bulunurum’ dedi. Köy halkı buna rağmen jandarmaya şikâyette bulundu. Jandarmanın olay yerine gelmesinin ardından ‘taciz edildim’ iddiasında bulunan hırsızlık şüphelisinin ifadesini baz alan güvenlik güçleri, köy bir kişiyi göz altına aldı.

Yaşananlara tepki gösteren ve hırsızlık şüphelisinin iftira attığını savunan köy halkı, Çumra İlçe Jandarma Binası’nın önünde toplanarak gözaltına alının köylünün serbest bırakılmasını istiyor. Gece itibariyle kalabalıklaşan ilçe merkezinde hareketli saatler yaşanıyor” denilmektedir. Eğer Çumra’daki olayda olduğu gibi ortada hiçbir şey yokken, beni taciz etti demesi, yaka paça derdest edilmem için yeterli” diyerek kadının beyanını esas alan bu yaklaşımın çiftçilerin üretimden kaçışını kamçılayacağı bilinmelidir. Kadının beyanını esas alan düzenlemenin kör, topal ya da aksak yanlarına en güzel örneklerinden birini yine bu olayla bir kadın (hısız!) vermiş oldu.

Basında yer alan haberlere göre; “Çumra’da hırsızlık zanlısı olarak yakalanan kadın, kendisini yakalayan vatandaşları tehdit ediyor. Hem de neyle?

“Bakın etrafımdan çekilin, bırakın beni gideyim. Jandarmayı, polisi arar, şikâyet ederseniz beni taciz ettiler diye beyanda bulunurum” cümleleriyle.

“Sığınağı ne?

Kadının beyanı esastır!”

Tabi bu cümlelerle tehditler savuran hırsızlık zanlısı kadın serbest bırakılırken, mahalleden bir kişi gözaltına alınmış. Köylüde bu durumu kabullenmediğinden Çumra’da ortak protesto gösterisinde bulunmuşlardır. Bu ve benzer birkaç hadise daha yaşanır ise üreticinin beyanı değil, hırsızın beyanı esas alınmış olacağından çiftçi tarlasına gitmekten korkar hale gelecektir.

Doğru ne ise adaletin ortaya koyacağından şüphemiz yok. Tutuklanan kişi sonra bırakılmıştır. Bu ve benzeri olaylar zaman zaman basında yer almakta emniyet güçlerinde de bugüne kadar çiftçinin tarlasından yapılmış olan hırsızlıkla ilgili birçok şikâyet dilekçesi ve tutanakları bulunmaktadır. 

Artık şehirde aynı yerde kalanlar bile erkek bir vatandaşın asansörde katları çıkarken bayan komşusundan, öğretmenin bir kız çocuğundan yalnız görüşmekten çekinir hale geldiği bir ortamda tarlada bu olayın yaşanması işi daha da vahim hale getirmektedir.

Çumra’da yaşanan olay iyi irdelenmeli bu bir basit hırsızlık olayı olarak geçiştirilmemeli, bu işin üreticiyi saracağı korku ve sosyal boyutu da ele alınmalıdır.

Günümüzde herkes taciz şikayetinden korkar hale gelmiş ve birçok insanda bu sebepten mağdur edilmiş ve edilmektedir. Sokakta veya umuma ait yerlerde gayri nizami davranışlara bir şey denilmezken taciz edildim denildiği an bil ki hayatın kararmaktadır. Bunların her ikisi de doğru değil ve olmamalı.

İşe tarım ve üretmek açısından baktığımızda ilerde aç kalabileceğimiz görülmelidir. Üretici bazı zaman tarlasındaki ürününün çalındığını, su motorunun çalındığını, kuyusundaki elektrik panosunun, direkteki trafosunun ve tarladaki ürününün çalındığını hep şikâyet etmektedir. Maalesef böyle hadiseler üreticileri üretimden soğutmaktadır. Bu hırsızlık işlerinde bir de bilerek kadının kullanılması işin boyutunu farklılaştırmaktadır.

Üretici zaten sıkıntı içerisinde bocalamakta, geleceğini zor görmekte, genç nüfus tarımsal üretimden kaçmakta olduğu günümüzde böyle hadiselere karşı tedbir alınmaz ve ürününü veya ekipmanını çaldırır, üstüne üstlük başına böyle bir durum gelirse o zaman üreticiyi tarlasında ve köyünde tutamayız.

Tarlasını, ürününü ve ekipmanını üretici kendisi koruyamaz. Biz tarlada çalıştığımız 1970’li yıllarda hiçbir ekipmanımızı eve getirmez tarlada bırakır ertesi sabah gider her birini bıraktığımız yerden alır tekrar işimizi yapardık. Günümüzde ekipmanları getirme imkânınız da yok, elektrik trafosunu, sulama sistemlerini ve birçok ekipmanımızı tarlada kullanıldığı sürece tutmak zorunda ve bazılarını hiç taşıma şansıda yoktur.

O halde gerekli tedbirler alınmalı çiftçinin gözü arkada olmamalı, üretim güvencesi emniyet güçlerince veya özel güvenlik güçlerince sağlanmalıdır.

Ülkemizde Orman Muhafaza Memuru var, tarihi yapılarda koruma güvenlik elemanları, fabrika, iş yerleri ve sanayi sitelerinde özel güvenlik görevlileri, alarm ve kamera sistemleri bulundurulmakta ve aktif kullanılmaktadır. Tarım arazilerinde neden olmasın.

Tarım arazilerinin güvenliği de Devlet ve ilgili kurumlarca sağlanmalıdır. Günümüzde çiftçilerin çoğu gündüz saatlerinde çalışmaktadırlar, geceleri çalışan sayısı oldukça azalmıştır. İşi olanlar belirli saatler dışında hüviyetleri veya özel izin belgeleri ile tarım alanları içerisine girebilme ve koruma tedbirleri alınmalıdır. Aksi halde gelecekte çiftçi nasıl olsa çalınacak diye ekip dikmekten yani üretmekten vaz geçebilir. Böyle olaylarda bir de kadının kullanıldığını ve benzer suçlamalarla karşılaşılması üreticiyi daha çabuk üretimden vazgeçirebilir.

Arazi büyüklüğü, yol, ulaşım ve hırsızlık riskine göre uygun görülen alanlar da “Devlet Arazi Koruma Memuru Kadrosu” ihdas etmelidir. Bu kadrolar emniyete veya tarım teşkilatına veya yerelde kurulu bulunan Çiftçi Malları Koruma Başkanlıklarına görevli desteği verilerek en kısa zamanda arazilerin korunması aktif hale getirilerek bu probleme acil çözüm bulunmalıdır.

Sağlıklı ve Bol Üretim Dileklerimle Hoşça Kalınız.