Hububat hasadında bazı gruplarda hasat tamamlanırken bazı ürün çeşitliliğinde ise henüz başlıyor. 2024 yılı tarım ürünlerindeki durumu değerlendiren Ziraat Yüksek Mühendisi Celil Çalış, hasattaki son durumu aktarırken verimlilik ve fiyat konusunda çiftçinin sorun yaşadığını ifade etti. İklime bağlı verim azlığının yanında girdi fiyatları ile yükselen maliyetler ve serbest piyasada uygulanan fiyatların çiftçinin belini büktüğünü belirten Çalış, “Feryada kulak vermek yerine sanki kulaklık takmış birine vücut dili ile üreticinin derdini anlatmaya çalışmak, üreticiyi ve bizleri yordu. Tüm zorluklara rağmen üretici derdini duymayan görmeyenlere vücut dili ile de anlatmanın yanında öngöremediği gelecek yılın planlamasını yapmaya devam ediyor.” diye konuştu. Yüksek finans maliyeti ve kıymetli sermaye piyasasında hiç kimsenin ürün stoku yapmak istememesini de değerlendiren Çalış, üreticinin de sanayici gibi gelecek planlamasından ziyade zor zamanları atlatma derdinde olduğunu belirtti.
BEKLENENİN EN AZ YÜZDE 20 ALTINDA!
İklimde yaşanan değişikliklerin buğdayı olumsuz şekilde etkilediğini ve verim konusunda Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) tahmin ettiği 21,5 milyon ton buğday tahmininin en az yüzde 20 gerçekleşmediğini dile getiren Çalış, konuyla ilgili şöyle konuştu: “Ülkemiz buğday üretiminde yüzde 36 payı olan İç Anadolu hattında karsız kış, yağışsız nisan ayı sonrası mayıs ayı başında don zararı, haziran ayında bölgesel dolu yağışları ile ciddi kayıplar oldu. Marmara ve Güneydoğu Anadolu’da genel olarak bereketli bir hasat yaşandı, harici diğer bölgelerde ürün kayıpları yaşandı. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) 6-7 milyon ton arasında ürün alabileceği tahmin edilmişti. Bugüne kadar devletin 4 milyon ton civarı ürün satın aldığını biliyoruz. Muhtemelen hasat sezonunu 4,5 milyon tonlarda kapatacaktır. TMO’nun az ürün alımının en büyük sebebi rekoltedeki kayıplardır.”
‘FARKLI NEDENLER, PİYASAYA FİYAT DÜŞÜŞÜ OLARAK YANSIDI’
Ham madde ithalatına getirilen sınırlamada mamul ihracatçısının iç piyasaya yönelmesinden ziyade bu durumun ihracatın düşmesine sebep olduğunu aktaran Çalış, “Sektör, düşen yurtdışı fiyatlarla rekabet edemeyince iç piyasa alımlarından çekildi. Haziran ayı ihracat rakamlarını değerlendirdiğimizde; 587 bin ton buğday ve 368 bin ton mısır ithal edilmiş. Buna karşılık un ve makarna ihracatı aylık baz da son 3 yılın en düşük ikinci rakamı olup, haziran ayında 186 bin ton un ve 93 bin ton makarna ihraç etmişiz. Bulgur ihracatı aylık 11 bin ton ile düşüşte, bisküvi ihracatı 33 bin ton aylık ile yine düşüş eğiliminde görülüyor. Beyaz et ve yumurta ihracatında üretim azalmasına rağmen düşüş var. Soya fasulyesi ithalatı aylık olarak rekora koşmuş. Haziran ayında 467 bin ton soya fasulyesi ithal edilerek yılın ilk 6 aylık bölümünde 2 milyon 51 bin ton ithalat yapılmış. Faiz oranlarının yüksekliği, artan girdi maliyetleri, talep taraftaki daralmalar piyasalarda fiyat düşüşleri olarak yansıdı.” diye konuştu.
‘EN AZ SORUN PANCAR ŞEKERİNDE!’
Mısır rekoltesinde de buğdayda olduğu gibi düşüş olacağına yönelik tahminlerde bulunan Çalış, Orta Anadolu bölgesindeki ekiliş azalması ve aşırı sıcakların etkisiyle rekoltede 2023 yılına göre yüzde 20-25 civarı azalma olacağı olacağını belirtti. Ayçiçeği için de aynı sürecin yaşanabileceğine işaret eden Çalış, “Belki de Türkiye’de en az sorun yaşayan ve diğer ürünlere göre gelir olarak en rahat tarla tarımını yapan şeker pancarı üreticileridir. 2023 yılında 356 bin hektar alanda yaklaşık 25 milyon ton şeker pancarı üretimi 3,3 milyon ton şeker üretimi gerçekleşmiş olup 2,7 milyon ton şeker üretimi hedeflenirken 600 bin ton şeker fazla üretilmiştir.” dedi.
‘ÖNEMİ ARTMIYOR, YENİ ANLAŞILIYOR’
Gıda fiyatlarındaki artışın yoksullaştırıcı bir etkisinin de bulunduğunu vurgulayan Çalış, gıda üretim ve fiyatlarda yaşanan sorun nedeniyle ülkelerarası ilişkilerde de ciddi farklılaşmalar gözlemlendiğini bildirdi. Uluslararası ticaretle bağlantılı ihracat yasakları gibi farklı politikaların da sürecin bir parçası olduğunu ifade eden Çalış, “Bu, özellikle ithalat bağımlısı ya da ticaret bağımlısı ülkelerde ciddi anlamda kırılganlıklar yarattı ve riskleri çok yükseltti. Fert değil ülkeler anlamında gıda herkesin ulaşmaya çalıştığı, elinde olanın da elinde tutmaya çalıştığı bir stratejik duruma geldi. Gıdaya erişim ciddi anlamda rekabet unsuru olmaya başladı. İklim değişimi ile birlikte bunun daha da artarak devam edeceğini gelecek adına kaygı oluştururken, sürdürülebilir tarımsal üretim ülkeler için fırsatlar oluşturacaktır. Tarım tarihsel anlamda kalkınmada öznedir. Tarımın, bir tarafta üretim, diğer tarafta tüketim boyutu, en önemlisi iç ve dış pazarda ticaret boyutu var. Diğer sektörlerle bağının güçlü olma noktasında diğer sektörleri destekleyici rolü var. Bu rollerin hepsi aslında günümüzde tarımın önemi artan değil anlaşılan şekilde devam ediyor.” şeklinde konuştu.