Memleketin hali belli…

Millette bir karın ağrısı var ki, sancılı…

Zamlar bıktırmış insanları…

Çarşı-Pazar dolaşanlardanım…

Sahadayım yani…

Alanın da, satanın da memnun olmadığı bir durum söz konusu…

Kimse memnun değil…

Bir tandır ekmeği 3-3,5 TL…

Alıcı “pahalı” diyor, satıcı “yersen” diyor…

Sonrası mı?

Karşılıklı efelenmeler…

Çarşı-pazar esnafı, deyim yerindeyse “barut” gibi…

Patladı patlayacak…

Çarşının, yani esnafın, yani satıcının durumu böyle…

Alıcı mı?

Kırmızı görmüş boğa gibi saldıracak pozisyonda…

Burnundan soluyor…

Millet kafayı dolara takmış…

“Dolarının anasını avradını” diyen diyene!

Bir gün önce aldığın gıda maddesi ya da eşya, bir gün sonra uçmuş!

Alıcı, “kardeşim dün şu kadardı, bugün niye böyle?” diye sorunca, satıcı “dolara bak” diyor!

Simitçi bile “dolara bak” diyorsa, esnafın söylemesi normal geliyor insana…

İğneden ipliğe her şey zamlanıyor…

İçinde bulunduğumuz bu ay, her şey daha da zamanlanacak gibi…

Faturalar da cabası…

Doğalgaz, elektrik, su, mazot, benzin bunları da ıskalamamak lazım…

Allah sonumuzu hayır etsin.

xxx

NESİM KARDEŞ

Her şeye rağmen dilinden şükrü düşürmeyenler de var…

İşte onlardan birisi de ayakkabı boyacısı Nesim Avcı kardeşimiz…

Konya’da doğup doğmaması önemli değil, Konya’da yaşadığı ve Konya’da doyduğu için şükredenlerden…

Şehri sevmeyi yaşam biçimi haline getirenlerin izini sürdüğünüzde, onca yokluğa ve yoksulluğa rağmen, bu şehrin dünkü güzelliklerini bugünlere ve geleceğe taşımaya gayret edenlerden birisidir…

Aziziye Camii ile Ahmet Efendi Çarşısının ayakkabı bakımcısı ya da boyacısı Nesim kardeş…

Benim mutlaka selamlaştığım, iki satır da olsa muhabbet ettiğim ve bu muhabbetin sonrasında da, yanından yaşama sevinci ile ayrıldığım bir kardeşimdir…

Kendisiyle her muhabbet edişimizde “şükretmenin” ne kadar güzel bir duygu olduğunu bana hatırlatan, kendi güzel, yüreği güzel, sohbeti güzel  Nesim Avcı…

Ahmet Efendi Çarşısı, Aziziye Camii ve Kadınlar Pazarı gibi tarihi mekanları, Nesim gibi kardeşlerimizin varlığı ile daha çok seviyorum…

Onlar bu şehrin, özellikle de Ahmet Efendi Çarşısı ile Aziziye Camii civarının renkleri, gülen yüzleri, duaları alınacak, hatır gönül insanları…

Ruhumuzu iyi ve güzel duygularla besliyor, adeta cana can katıyorlar…

Günün her saatinde Nesim’in yanında birileri olur…

Kimi ayakkabısını boyatır güzelleşir, kimi ruhunu okşatır güzelleşir, kimi dua alır, huzur bulur…

Ahmet Efendi Çarşısı, Bedesten ve Aziziye Camii civarı esnaflarının da, gözleri gibi koruduğu  Nesim kardeşle iki satır kelam eden, hem şükrün kıymetini biliyor, hem hayata ya da yarınına daha umutla bakıyor…

Öyle bir elektriği var Nesim’in…

Allah için seviyorum kendisini…

Şehrimi sevdiğim gibi.

xxx

ŞEHRİMİZ GELİŞİYOR, GENİŞLİYOR

Şehir her geçen gün güzelleşiyor…

Her geçen gün gelişiyor…

Her geçen gün genişliyor…

Çocukluğumun, gençliğimin Konya’sı ile bugünün Konya’sı çok farklı…

Daha önceki bir yazımda da belirtmiştim…

Bu şehre bağlıyız ve bu şehri seviyoruz…

Bu şehrin sadece içinde yaşamıyor, bu şehri içimizde de yaşatıyoruz…

Bu şehirle birlikte nefes alıp veriyoruz, birlikte yaşlanıyoruz, birlikte gençleşiyoruz, birlikte değişiyoruz, birlikte güzelleşiyoruz…

Bu şehir de, bu şehri yönetenler de, bu şehir de yaşayanlar da hiç çirkinleşmedi…

Daha ne olsun?

Bu şehri yönetenlerin de aynı duyguları taşıdığını biliyoruz…

Dolayısıyla biat ettikleri bu şehre dokunuyorlar…

Uğur İbrahim Altay Başkan başta olmak üzere, Hasan Kılca Başkan, Ahmet Pekyatırmacı Başkan,  Mustafa Kavuş Başkan şehre olan aidiyetlerinin bilinciyle, tıpkı kendilerinden önce görev yapanlar gibi, şehri güzelleştiriyor, şehri daha yaşanabilir hale getiriyorlar…

Onlar, bu şehrin çocukları…

Onlar, bu şehre bağımlılar…

Onlar, bu şehre aitler…

Kentsel dönüşümün bütün gaddarlığına rağmen, şehrin kimliğini koruyor, şehri başkalaştırmıyor, şehrin geleneklerini korumaya çalışıyorlar…

Ben, hala sokaklarında yürüyor, çeşmelerinde su içiyorum bu şehrin…

Ben, hala asırlar öncesinden günümüze bozulmadan gelen Kapı Camii, Aziziye Camii, Kadınlar Pazarı, Bedesten, Ahmet Efendi Çarşısı, Türbe Önü gibi bu şehrin dünyaya açılan pencerelerinden besleniyorum…

Özüne ve özeline dokunulmadan genişliyor ve gelişiyor bu şehir…

Ve…

Her geçen gün, severek yaşadığım bu şehri biraz daha özlüyorum, biraz daha erken sokaklarına atıyorum kendimi…

Ben bu şehrin kıymetini biliyorum vesselam...

Bu şehrin ve şehri yönetenlerin bizim kıymetimizi bildiği gibi.