ÇANAKKALE ve BURSA İZLENİMLERİ-2

Bursa belediyesi de tarihine sahip çıkarak iyi çalışmış ve bu tarihi aslına uygun olarak korumayı başarmış nadir illerimizden birisidir, bana göre. 

       Ve bundan madâ ve benim için en önemlisi, İlk kitabım olan Yolu Konya'dan Geçen Ulu Hatunlar'da gururla bahsettiğim Osman Gazi'lerin, Orhan Gazi'lerin, Emir Sultan'ların, Çelebi Mehmet'lerin ve Devlet Şah Hatun'ların diyar-ı gözdeleri güzel Bursa'm, sanki ikinci memleketim benim.

       Efendim gelelim konunun en hassas yerine, yani rehberlerimize, inanın nasıl anlatacağımı bende bilemiyorum değerli okurlar, ama özetle şöyle ifade etmem gerekirse kendilerini çokca gurur, biraz komik, biraz da sitemle tabir edesim var.

       Yani anlamıyorum insanları, neden hâl ve tavırlarımızda bir denge oluşturamıyoruz ve olduğumuz gibi olmayı başaramıyoruz değerli kardeşlerim.

       Biliyorum ve kabül ediyorum, genellemek belki yanlış olur ama ülke olarak ne zaman karşımızda büyük küçük farketmez bir kitle veya kitlecik gördük mü, bir kürsü ve mikrofon müptelalığımız ortaya çıkıveriyor.

       Bunlar basit gibi görünen, lakin zamanla bezdiren, hatta kızdıran hareketler olarak dikkatinizi çekmeye başlıyor. 

       Diyeceksiniz ki niye ?

       Efendim sizlere şöyle tarif edeyim ki, Çanakkale'de bizlere eşlik eden rehberimiz inanın adeta yürüyen bir ansiklopedi gibi bir kişiydi ve Çanakkale olaylarının inanın her anını o denizinin etrafında sema edercesine katre katre anlattı ki, keza güzel ilmine ve bilgisine hayranlık duymamak elde değildi fakat, hani kilometreler aşarak gittiğimiz Çanakkale'yi de dinlemenin yanısıra, görsel olarak hissetmek de insana bir ihtiyaç değil midir ?

       Yani sıcak bir yandan, yağmur bir yandan, yorgunluk öte yandan, hani insana ufak yollu bir isyan yaşatmıyor değil kardeşlerim ve iç sesinizle, bizi bize bırakta şu manevî iklimi birazda kendi içimizde yaşayalım...duygusunu, kalbinizden geçirmemek mümkün değil !

       Hani ilmi bir tesbitle söyleyecek olursak da, 45 dakikadan sonra dinlenilen sözler akılda kalmamaktadır, veya beyin ondan fazlasını algılayamamaktadır misali gereği, inanın biz üç saate yakın bir süre tarih dersi aldık, diyebilirim ! 

       Diğer bir deyişle görsel olarak başımızı bir an rehberin ötesine çevirmemiz bile, emekli rehberimiz tarafından sitem ve tepkiye sebep oluverdi ki,  benim gibi tarihimize müptela bir cân için bunlar, hakikaten nahoş hareketlerdi, diye düşünmekteyim.  

       Evet gelelim Bursa rehberimize ki, o da inanılmaz donanımlı ve bilgi sahibi biriydi ; amenna saddakna, lakin kendisinin artık yurt dışında yetişmesine mi bağlamalı veya bunu ilmin taşması mı diye iyi niyetle mi yorumlamalıyız bilemiyorum, fakat kendilerinin azıcık rehberliğin ötesinde haddini aşan muhabbetlere girecek kadar, idealist de bir hali vardı. 

       Öyle ki kendisi, hakikaten çok şey biliyordu, ama 24 saate sığdırılmaya çalışılan bir Bursa gezisinde, bütün tarihi içimize sindirmenin mümkün olamayacağını da bilmesi gerekirdi, diye düşünmeden de edemiyorum doğrusu.

       Ayrıca rehberimiz artık meslek aşkıyla olsa gerek, bir an  öyle bir cezbeye geldi ki ;

       Konya'dayken Yasin-i Şerifleri, Fatiha-yı Şeriflerini âşk ile okuduğum ve kendisine sunmak ve himmet dilemek için sabırsızlandığım Emir Sultan hz.lerinin türbesine gitmeyi beklerken ve tam bu kutsî mekanın karşısına geçerek, hazretin bulunduğu manevî iklimi solumaya hazırlanırken, bir anda kendimi türbenin tam karşısındaki lokal tarzı bir mekanda ve kürsü misali bir masanın başında rehberimizin konferansını dinlerken buldum ! 

       İşte bu kadarı da biraz fazla geldi bana !

       Kürsü ve mikrofon heves ve aşkını elbet anlayabilirim, çünkü hani hissiyat bu ya ; rehberimizi bir an kendisini geleceğe hazırlar gibi gördüm sanki, fakat  en önemli detay ise, rehber kardeşimizin sıkça vurguladığı hatta üzerine basa basa bize söylemeye çalıştığı bir tesbitti ki, o da bana göre son derece can sıkıcıydı ;

       Şöyle ki, ülkemiz ve Bursa'mız hakkında tarihi bazı gerçekleri, yaşadığı ve yetiştiği o yabancı ülkede öğrendiğini söylemesi de, oldukça manidar veya iyi niyetle söylersek, sitemkâr bir hicivdi.   

       Şaşırdım ve önce seslenmedim fakat,  daha sonra tarihin en önemli konularında veya kişilerinde bazı yanlış detaylandırmalar söz konusu olmaya başlayınca da, sabrın sonu ne zaman selamettir, diye düşünmeden edemedim. 

        Dolayısıyla değerli okurlar, bana göre rehber sadece gezdirdiği bölgeyi anlatmalı ve yorumunu da dinleyenlere bırakmalı, siyaset katmadan fazla dallandırıp budaklandırmadan, duru bir üslupla ilmini dinleyenlere yansıtmalı, keza ötesi hem beyin yorgunluğuna sebep, hem de yanlış anlamaya müsait bir zemin oluşturmaktadır.  

       Ama her şeye rağmen, başta turumuzu düzenleyen pek değerli kardeşlerim Neslihan  ( kendisi rehberlik nasıl olmalıdır sorusunun yegane cevabıdır ) ve Canan hanımlara ve kendilerinden biraz sitemle bahsetmiş olsak da, Çanakkale ve Bursa rehberlerimize cân-ı gönülden teşekkür ediyor, ilimlerinin ziyade olmasını temenni ediyorum. 

                                                                                                    Allah'a emanet olunuz...