ÇANAKKALE RUHUNA SAHİP ÇIKMAK
Bundan tam yüz yıl önce Mehmetçik İslam'ın son kalesini almak isteyen küffara karşı destanlar yazdı. Karşısında dünyanın en büyük teknolojisine sahip emperyalistlere karşı imanı bir kale oldu, düşman çizmesini aşırmadı. Mabetlerimize namahrem elinin dokunmasına fırsat vermedi. Tam yok olmak üzere iken yeniden inançları doğrultusunda dirilen bir ruhla yedi düvele meydan okudu yiğitler... Ancak aradan geçen zaman içerisinde Çanakkale ruhunu hayatımıza taşıyamadık, medeniyetimizin temel taşı yapamadık. Hatta öyle ki hayatının baharında uğrunda canlarını verdikleri değerlere savaş açtık. Çanakkale de neyin mücadelesini verdik. Bu savaş İmanın küfre, maddiyatın manaya, ruhun cesede karşı şanlı zaferiydi bu... Mehmet Akif'in "Asımın nesli diyordum ya! Nesilmiş gerçekten. Çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek!" dediği kınalı kuzuları cepheye uğurlarken anneleri: "Ezanlar susacaksa, minarelerden kandiller sönecekse ölmeden gelirsen sütüm sana helal olmaz" diyerek gönderdiler. Geri dönmeyi düşünmeyen yiğitler Hz. Muhammed'e komşu olup, Allah'a kavuştular.
Çanakkale'deki ruhu o zorlu mücadeleden ayıran, Mehmetçiğin imanını kanlı çarpışmadan çıkaran, Kınalı kuzuların vatana kurban seçilen İsmailler olduğunu unutan, Çanakkale'yi sıradan bir savaş mahalline çeviren düşünce bize ait bir tasavvur değildir. Çanakkale Şehitliğinde tekbir seslerini duymazdan gelen, Koca Seyit'in "La havle"sini hesaba katmayan, Gelibolu sırtlarında "Cennetin kokusunu alıp şehadet şerbetini içen Hz. Muhammed (as) kucağını açmış beni bekliyor deyip gülümseyerek şehadete koşanları görmezden gelen insanlar Çanakkale ruhunu anlayamazlar. Hatta İngiliz Deniz Kuvvetleri Bakanı Churchill dahi Biz Çanakkale'de Türklerle değil Tanrı'yla savaştık, onu için yenildik demek suretiyle savaştaki Mehmetçiğin iman gücünü itiraf etmiştir. Çanakkale imanın vatan aşkıyla birleşip küffarın hezimete uğratıldığı yerdir. Çanakkale tüm ümmetin fertlerinin toplanıp cihat aşkıyla topyekûn mücadele verdiği ve sonuç aldığı mekândır.
Çanakkale bir milletin varoluş mücadelesi verdiği, tarihimizin dönüm noktalarından birisidir. Yoksulluk ve imkânsızlıklar içerisinde devrin en zengin teknolojisine sahip ama insanlıktan nasibini almayan müstevlilere karşı Mehmetçiğin ahlak dersi verdiği, yaralı askerlerine kırbalarından su içirdiği, yaralarını sardığı, tertemiz duygularla, ihanet nedir bilmeyen bıyığı yeni terlemiş Koç yiğitlerin destansı kavgası gösterdi ki; Batıl ne kadar güçlü olursa olsun, İman kadar dünyada güçlü bir silah yoktur. Bedenleri toprağa düştü ama Onlar büsbütün bir ümmeti uyandırdı. İman gibi bir imkân olduktan sonra her yolun Bedir'e çıkacağını gösterdi. Mehmetçik orada sadece bir toprak parçasını savunmadı. O toprağa hayat veren İmanı, Kur'anı ve İlayî Kelimetullahı müdafaa etti. Yiğitler vurulunca, köylerde cepheye gidecek erkek kalmayınca yataklardan çocuk yaştaki oğullar uyandırıldı. Anneleri Kalk Yiğidim! Son Yongam! baban şehit oldu. Artık namusumuzu sen koruyacaksın dedi. Oyun oynayan çocuklara boylarından büyük silahlar verildi. Cepheden dönmeyeceğini bildikleri halde Anneler dualarla evlatlarını uğurladılar. Ancak gel gör ki bu analar yıllar sonra evlatlarının törenlerine alınmayacaklardı.
Hem İngilizler ve Fransızlarla ölümüne mücadele edelim, yiğitleri toprağın kara bağrına gömelim. Ondan sonra Fransa'ya Türkiye Güzeli'ni seçmek üzere Fransız Jürinin önüne çıplak olarak çıkarmakla gurur duyalım. Bu tarih bilinci o günkü Fransız jüride şöyle nüksediyordu: Sayın jüri üyeleri, bugün Avrupa'nın Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslamiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa bitirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman'ın torunu işte mayo ve sutyen ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de bize uyan bu kızı beğendik. Müslümanların geleceği böyle olması temennisiyle Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa'nın zaferi için kaldıracağız." Çanakkale Zaferinin 100. Yıldönümünde bizler de diyelim ki Ey Fransa! Artık Ecdadının izinde Çanakkale'de sizin askerlerinize kırbalarından su içirip, yaralarını saran Türk Askerleri yeniden imanla, aşkla, Kur'an'la Çanakkale Ruhu'na dönüyorlar. Künyeleri kırılmış Yeni Yahya Çavuşlar, Seyit Onbaşılar bu topraklara sevdalı Kınalı Ömerler geliyor. Çanakkale'de bedenlerini ortaya koyup tayın ekmeğini (asker azığı) yemeyip nasıl olsa şehit olacağız, ekmeğimizi bizim yerimize geçecek askerlerimiz yesin deyip Rabbimizin katında rızıklanıp ve mutlu bir hayat yaşayan (Ali İmran 169) tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anarken Rabbimizden aynı inanç ve ruhu hayatımıza taşıyabilmeyi nasip etmesini diliyorum. Çanakkale'nin serin sularında omuz omuza yatan yiğitler! Yolunuz Yolumuzdur. Emanetinize ve hatıranıza ihanet edersek bu hayat bize haram olsun.