Enflasyon, mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması anlamına gelmektedir.
Enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir.
Örneğin aylık enflasyon oranının yüzde 1 olması, o ay içinde fiyatlar genel seviyesinin bir önceki aya göre yüzde 1 oranında arttığını gösterir.
Yıllık enflasyonun yüzde 30 olması da, fiyatların bir önceki yıla göre ortalama yüzde 30 oranında arttığını gösterir.
Geçen yıl 200 TL’ye alınan bir mal sepetinin bu yıl ancak 260 TL’ye alınabileceğini ifade eder.
Arz talep dengesini bozan yüksek enflasyonun, piyasaya yansıması da birçok olumsuzlukları beraberinde getiriyor.
Satın alma gücünü gittikçe zayıflatan yüksek enflasyon genelde çalışan ve emekli kesimi olumsuz yönde etkiliyor.
Her geçen günde kazancının satın alma gücü düştükçe geçinmekte zorlanıyor. Borçlanarak hayatını sürdürmeye çalışıyor.
Diğer taraftan yüksek enflasyon altında ezilen çalışan kesimin performasyonu da düşüyor.
Performasyonun düşmesi sadece çalışanı etkilemiyor. İş yerine ve üretime de yansıyor.
Çalışanların ve emekli kesimin geçimini gittikçe zorlaştıran yüksek enflasyonun önüne geçilerek, mutlu olarak hayatlarını sürdürmeleri sağlanmalıdır.
Özellikle çalışanın memnuniyeti artmadan müşteri memnuniyeti de artmayacağına göre çalışanların talebi yerine getirmelidir.
Konuyla ilgili görüştüğüm çalışan ve iş dünyası temsilcilerinin talepleri de, çalışanın onurlu, adil, sürdürülebir, insanca yaşam hakkına kavuşturulmasıdır.
Yüksek enflasyonla çalışanların ezdirilmemesi ve satın alma gücünün arttırılmasıdır.
Bunun gerçekleşmesi içinde, Kredi Garanti Fonu (KGF) desteklerinin biran önce devreye alınmasıyla piyasanın nefes almasının sağlanmalıdır.
Hatırladığım kadarıyla eskiden yükselen enflasyonda 6 ayda bir zam yapılırken, yaşadığımız süreçte de günde, haftada ve ayda bir zamlar yapılıyor.
Asgari ücretle çalışan bu durum karşısında oldukça zorlandığı gibi, yarınına güvenle bakamıyor.
İş kollarının durumuna göre bölgesel ve sektörel olarak farklı asgari ücret politikaları uygulanırsa, belki çalışan kesim çok az etkilenebilir.
Yükselen enflasyonun yükünün işverenlerin ve çalışanların üstüne yükletilen anlayıştan vaaz geçilirse, işveren ve çalışanda mutlu olur.
İş yerlerindeki çalışma performasyonu da o derece yükselir.
Çalışanın memnuniyeti artacağı içinde, müşteri memnuniyeti de yükselir. Üretim ve hizmette de kalite daha da güçlenerek, gelişir.
Ekonominin sorunları yüksek enflasyonla kalmıyor. Bunun yanında bir güvensizlik ve belirsizlikte vardır. Çünkü güveni kaybettiğinizde o derece de riskler artar.
Söz konusu risklerin azaltamaya yönelik adımlarda faiz indirimi yerine, riskleri azaltmaya yönelik ciddi adımlar atılmalıdır.
Enerjimizi bu yönde harcarsak daha çok etkili ve olumlu sonuçlar alınır. Onun içinde riskleri düşürmeye odaklanılmalıdır.
Diğer taraftan bağımsız, şeffaf, hesap verebilir bir yapıda kurumların yönetilmesi tesis edilmelidir.
Artık anı kurtarabildiğimiz kısa süreli ve geçici çözümleri bir kenara bırakmalıyız.
En başta hukukun üstünlüğü dahil yargıya güven gibi yapısal sıkıntılarımızın da giderilmesini sağlayacak reformlar acilen gerçekleştirilmelidir.
Zaman söylem zamanı değil, eylem zamanıdır. Eyleme geçip, çalışanın, iş dünyasının talepleri yerine getirilmelidir.
Üretimin ve istihdamın en önemli kurumları olan Küçük ve orta boyutlu işletmelerin(KOBİ’LER) KOBİ’lerin uzun süredir devam eden birçok soruna salgın sürecindeki sorunlarda eklenince ayakta kalmaları zorlaşmaya başladı.
Finansmana erişim kanalları tıkanırken, döviz kurundaki yükselişler ve uluslararası emtia fiyatlarındaki artış da bunlara eklenince, iş dünyamız hem finansman hem de rekabetçilik anlamında olumsuz etkilendi.
Şirketlerin işletme sermayesine olan ihtiyaçları her geçen gün artıyor.
Özellikle KOBİ’lerin sorunları çözülürken, , Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) yeniden, daha ucuz maliyetli kredi kanalını KOBİ’lere açılarak, finansa erişimi sağlanmalıdır.
Bunun yanında doğalgaz, elektrik gibi enerji fiyatlarıyla girdi maliyetlerinin yüksekliğinin de önüne geçilmelidir.
Üreticinin ve sanayicinin üzerinde ağır yük oluşturan üretim girdilerinin aşağıya çekilmesi sağlanırsa, çalışanda geçinebileceği bir ücrete kavuşur diyorum.
Ne dersiniz sizce de böyle yapılması gerekmez mi?