Bu haftaki yazımın konusu başlıktan da anlaşılacağı gibi son günlerde ekranlarda sıkça boy göstermeye başlayan tarz yarışmaları ve bu tarz programların toplum üzerindeki olumsuz etkileri.
Öncelikle reyting amaçlı böylesi programların hedef kitlesi diğer birçoklarında olduğu gibi kadınlar ve genç kızlar. Güya onlara giyim kuşam hakkında tüyolar vererek bilinçlendirmeyi amaçlıyor gibi görünse de bu tür yayınların yapımcıları, aslında bilerek ya da bilmeyerek verdikleri büyük hasarın galiba farkında değiller.
Ayrıca yarışmaya katılan kişilerin ruh halleri ve psikolojilerinin ne denli kötü etkilendiğini görmek için sanırım uzman olmaya gerek yok. Onca insan günlerce anlamsız bir mücadele vererek, diğer yarışmacılarla ipe sapa gelmez polemiğe giriyor, vücudunu milyonlara sergiliyor, gerekirse göbek atıyor, ağlıyor ve daha sayamayacağım onlarca saçma hareketlerle insanları ve özellikle jüriyi etkilemeye çalışıyor. Hem de ne için? Henüz kazanıp kazanamayacağı bile belli olmayan bir miktar para ödülü için.
Bir yandan çocuklarımızı okullara gönderip onlara ahlak, fazilet, insanlık gibi temelde alınması gereken erdemleri kazandırmaya; dış görünüşün değil iç güzelliğin önemli olduğunu öğretmeye çalışıyoruz. Diğer yandan bu yayınlara maruz bırakarak tertemiz beyinlerinde devasa çelişkiler ve soru işaretleri oluşmasına göz yumuyoruz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Ardından vücuduyla ve kendisiyle barışık olamayan veya dış görünüşünü mükemmel hale getirmiş ama iç dünyasını ihmal etmiş, maddi durumu müsait olmadığı halde sadece güzel görünmek amacıyla kredi kartının limitini zorlayan yurdum kadını ve güzelim genç kızlar. Fakat buna rağmen mutsuz ve doyumsuzlar. Çünkü ortada yanlış giden bir şeyler var ve acilen tedbir alınmazsa bu iş sanırım daha da kötü bir hal alacak.
Dünyada adından söz ettiren başarılı insanların birçoğu fiziksel açıdan mükemmel görünmüyor. Ancak çalışarak yaptıkları buluşları ya da başarılarıyla her zaman adlarından söz ettiriyorlar. Söz gelimi bir İbn-i Sina, bir Einstein, Mozart, Ali Kuşçu, Mevlana, Fuzuli, Biruni, Mimar Sinan vb. Hiçbirinin kıyafetleriyle gündeme geldiklerine şahit olmadık. Asırlardır kendilerinden söz ettirmelerinin nedeni hep insanlığa armağan ettikleri icatları ve ölümsüz eserleri oldu.
Toplumun bizden istediği temiz, örfe uygun, görünüşüyle etraftakilere rahatsızlık vermeyen ve kötü örnek teşkil etmeyen giysiler. Bunun dışındakiler ise yalnızca teferruat. Bu işi bu kadar abartıp giyim kuşamı yaşamın merkezi haline getirmek, kısaca giyinme işini araç değil amaç gibi addetmek ve diğer insanlara da bunu empoze etmek ne derece doğru?
Televizyonda böyle programların yayınlanmaya devam etmesi birazda biz genel izleyicilerin tercihine bağlı. Çünkü talep olmazsa reytingler yükselmez. Halk izlediği programı seçerek izler ve yapımcılara ekranda neler görmek istediğini bu yolla ifade ederse eminim onlarda talebe uygun yayın yapma yoluna gideceklerdir.
Ahlaklı, bencillikten uzak, kendine ve topluma saygılı, sağlıklı bireyler yetiştirmek için şimdi elimizi taşın altına koyma zamanı. Son olarak birde atalar sözü; İnsan kıyafetleriyle karşılanır, sözleriyle uğurlanır. Mutlu haftalar.