Telli telli şu telli turna!

Sanma ki ‘yaralı, uçmaz bir daha”

Takılmış kanadı göçmen buluta,

Anlatır eski beni şimdiki bana.

Sakın çıkma patika yollara,

O dağlara kırlara o karlı ovaya!

Yenik düşüyor her şey zamana

Biz büyüdük ve kirlendi dünya.

80'li yıllarda Yeni Türkü ismindeki bir müzik grubunun müzik dünyasını kasıp kavuran türküsünün sözleriydi bu sözler. Bu sözleri Murathan Mungan yazmış. Görünüşte çok basit ama bir o kadar etkili sözcükleri dizerek bir büyük ders veriyor insanlığa.

“Biz büyüdük ve kirlendi dünya.”

“Keşke hep çocuk kalsaydık” diye hayıflanırız sık sık. ‘Çocuk masumiyeti’nden bahsederiz. Zira çocuk; temizliği, arılığı, güzel ahlakı temsil eder. Ne kin yüklenmiştir henüz beynine ne nefretten haberdardır ne kötülüklere planlar hazırlar ne de iyiliklere tuzaklar kurar.

Büyüdükçe, etrafına hâkim olmaya başladıkça büyüklerinden gördüklerini taklit etmeye onları uygulamaya ve kirlenmeye başlar. Hırsızlığı, yolsuzluğu, nefreti, sevgisizliği, etrafı kirletmeyi, insanlara ve hayvanlara kötü muameleyi, hak etmediği şeyleri gasp etmeyi, adam öldürmeyi öğrenmeye başlar. Elbette iyilikler içinde büyüyorsa iyilikleri de öğrenir büyüdükçe.

Ancak konu başlığımız ‘kirlik’ olunca işin bu tarafını irdelemeye çalışacağım yazımda.

1960’lı yılların başında köylerde yaşayan nüfus yüzde seksen beşi buluyordu. Dolayısıyla şehirler, nüfusumuzun yüzde on beşini barındırıyordu. 

O tarihlerden günümüze kadar köyler adeta boşaltıldı boşaltılmaya zemin hazırlandı. Nüfus şehirleri boğdu. Fabrika bacaları, konutlardan yükselen kömür bacaları, yine fabrikalardan tertemiz ırmaklara akan zehirli sular denizlere karışmaya, hem karayı hem denizleri yaşanılmaz hale getirmeye başladı.. Karada ve denizde yaşayan canlıların ‘köküne su salındı.’

Adı sanı duyulmamış hastalıklar üretildi insan eliyle. Virüsler, mikroplar icat edilerek ‘insan köküne kibrit suyu dökecek’ girişimler başladı.

Yıllarca çalıştığım kurum; teknoloji, silah araç ve gereçleri bakımından yüzde doksan nispetinde dışa bağımlıydı. ‘Uçaklarla, gemilerle ülkemize sevk edilen malzemeler arasında o ülkelerde yaşayan böceklerin bilinçli olarak ülkemize sevk edildiği anlatılırdı hep. Mesela ‘hamam böceğinin bu yolla ülkemize geldiği’ söylenirdi sürekli olarak.

Yine o malzemelerle birlikte gayri ahlaki içeriklere sahip dergiler, gazeteler, kitaplar sevk edilirdi. İnsanların ahlaki erozyona uğramasını sağlayacak her türlü neşriyat bu kargolarla ülkemize gönderilirdi. Bu da ahlaki bir kirliliğe yol açan yegâne husustu.

Tarım sektörümüzde özellikle son 30-40 yıldır kullanılan tarım ilaçlarının bilinçli bir şekilde kullandırıldığı, ekolojik dengenin bozularak, tarım ürünlerinde dışa bağımlılığın sağlanmasının zemininin hazırlandığı anlatılır yine. Son birkaç yıldır mesela domateste görülen siyah delikleri oluşturan sineklerin özellikle havaya karıştırılan bir mikrobik çalışmanın ürünü olduğunu düşünüyorum şahsen. 

Daha bugün sabah televizyonda sağlık konusunda yayınlanan bir programda doktor hanım; “bugünlerde dışarıda spor yapmayın, evlerinizin kapılarını pencerelerini açmayın. Zira evinize ve ciğerlerinize kirli havayı doldurmayın” diyerek manidar öğütlerde bulunuyordu. Düşünsenize “spor yapmayın, evinizin pencerelerini açarak havalandırmayın” tavsiyesine kadar düşmüş insanlık. Kendi elleriyle kendisine hapis cezası veriyor.

‘Komplo teorisi’ üretmenin hukukumuzda bir yaptırımı var mıdır bilmiyorum ama yakın bir geçmişte topraklarımızda yetişen kaliteli ve organik ürünlerin artık eskisi gibi gürbüz ürünler olmayışı, bölgemizde bu gerçekliğin sürekli konuşulur oluşu bunların komple teorilerinden daha ileri bir gerçekliği olduğunu ispatlıyor adeta.

Göllerimizde denizlerimizde tükenen balık çeşitlerinin nedeninin, son birkaç yıldır “denizlere kanunsuz bir yolla salıverilen “İsrail Sazanı”, “Çin Çapağı” vb. isimler verilen ve ‘diğer bütün balık türlerinin köküne su salan bir çeşit vampir balığından kaynaklı’ olduğu ciddi araştırmalar sonucunda ortaya çıkan hususlardır.

Bunların hepsinin üstüne toplumumuza güya önderlik eden, özellikle siyaset yapan zevatın dillerinin kirliliği, toplumumuzun geleceğini zehirleyen, ahlakımızı kirleten en önemli sebeplerin başında gelmektedir. Onların, yani toplum önderlerinin ağızlarından çıkan her şeyin sanki yüreklerinden çıktığı varsayımıyla toplumun bütün fertleri olduğu gibi benimsemekte, yalanı, iftirayı, kısaca bütün söylemlerini ve eylemlerini ‘doğruymuş” gibi kabul ettikleri için bunlar da toplumumuzun kirlenmesine sebep olan asıl konular olmaktadır.

Haber programlarında sürekli olarak işlenen; cinayet, hırsızlık, taciz v.b. konular, aile yapısını bozan ve aylarca “o buna bunu yaptı, bu ona şunu yaptı” gibi aile mahremiyeti içinde kalması gereken olaylar dahi toplumun kirletilmesine zemin hazırlayan olumsuz örneklerdir.

“Temizlik imandan gelir”  diyen bir kültürün mensupları olarak hem maddi hem de manevi kirliliğe geçit vermeyen bireyler olmamız dileklerimle hoş kalın, hoşça kalın.