Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, gözle görülmeyen bir virüs küresel yaşamı neredeyse diz çöktürme noktasına getirdi.

En az hasarla kurtulmanın yolu problemi zamana yaymak, ani paniklerin sebep olduğu yığılmalarla sağlık sisteminin kilitlenmesini önlemek.

İnsanlar yıllarca yaşamları boyunca bugün dedikleri anları yaşarken sonrasını düşünmedikleri için, bir gün o düşünülmeyenin sonrası gelip çatınca ne yapacaklarını şaşırdılar. Üstelik gözle görülmeyen bir mikrop karşısında.

Onun için bugün bu toplumun bir kesimi salgınla mücadele ederken diğer bir kısmımız da sonrasını düşünmeliyiz.

Özellikle bizim gibi bilinç düzeyi yeterince tekâmül etmemiş olan toplumlar bu krizden dersler alarak çıkabilir.

Bunun için salgın gereği toplumun büyük bir kesimi evlerine çekildiler. Bunu bir nevi ailesel ve kişisel inziva olarak da kabul edebiliriz. Bunu becerebilirsek çok şey kazanırız. Bu yönde çok güzel gelişmeler de oluyor. İnsanlar bir ailesi olduğunu anladı. Daha da anlayacak.

Öncelikle birey olarak vaktim yok okuyamadım bahanesi,  tamamen kalkmış oldu. Sanırım okurum diye satın alınıp bir kenara atılan kitaplar okunmaya başlandı. Birçok insan okuduğu kitapları paylaşıyor. Normalde okuyan insanlar da daha yoğun okuma fırsatı yakaladı.

Aileler en azından birlikte yemek fırsatını yakaladı. Birlikte çay ve sohbet imkânları da daha yoğun olmaya başlamıştır. Ya da olacaktır.

Kişi kendine zaman ayıracak, kendini yaşam içindeki konumunu illaki isteyerek ya da gayri ihtiyari değerlendirecektir.

Bütün bunları neden yazıyorum.  Kapitalist sistem toplumu öyle bir hale getirmişti ki; insan ve insanlık kaybolmuştu. İnsanlar modern toplum adı altında ekonomik çarkın tüketici bir parçası haline gelmişti.
İnsanlar öyle bir yarışa sokuldu ki borçlu olmayan hiçbir insan kalmadı. Herkes gelirinin kat kat üstünü borçlandı. Zenginler de dâhil.  Ve insan kafasını çevirip kendini göremez oldu.

Belki bu zamanlarda yakalamış oldukları sakin anları sükûnetle kendilerini ve yaşamı değerlendirmeye ayırırlar. Ayırırız. İnsanlık yeniden hatırlanır.

Hırsın yaşamımızın lokomotifi olduğu düne kadar insanlık bir yarış içinde mal, mülk peşinde yarıştılar yarışmayı bir yaşam biçimi haline getirdiler. Ne kadar çok mala sahipler ise o kadar insan olduklarını düşünecek kadar ileri gittiler.  Sahip oldukları ile diğer insanlardan güçlü ve iyi olduklarını düşünüp moral buldular, sahip olmadıkları ile de üzüldüler yaşamı kendilerine zindan haline getirdiler. Tabii ki insan ve insanlık kavramını önemseyecek vakitleri ve akılları bile kalmadı.

Bu krizde okullar hemen tatil oldu. Milli Eğitim Bakanlığı hızlı hareket ederek televizyon ve internet kanalını kullanarak,  uzaktan eğitim yolu ile eğitimin aksamaması için tedbirlerini aldı. Bunu uzun süreli de yapabilecek kabiliyette olduklarını açıklıyorlar.

Aslında uzaktan eğitim, online eğitim olarak hızla yaygınlaşıyordu. İnşallah bu deneyim toplumu daha bilinçli hale getirmek için yaygınlaşır, yaygınlaşmalı. Artık her evde internet ve televizyon var.

Sadece Milli Eğitim değil. Örneğin tarım, toplumun büyük bir kesimi bilinçsiz tarım yapmakta. Eğer tarımda bilinç düzeyini yükseltebilirsek kesinlikle eminim şimdikinin yüzlerce katı tarım ekonomisi katma değeri üretilir.  Üstelik daha sağlıklı daha verimli bir şekilde olacaktır. Onun için Tarım ve Orman Bakanlığımız tez elden online ve tv eğitimleri ile ilgili hazırlıkları yaparak,  çiftçimizi ve köylümüzü eğitmeli. En kötü ihtimalle devlet ile çiftçi senkronize edilmeli. Şimdiki halde devletin aldığı çok az karar çiftçilerce bilinmekte ve anlaşılmakta. Çıkarılan teşviklerden küçük ve orta ölçekli çiftçiler faydalanamamakta. İl ve ilçe müdürlükleri danışman pozisyonunda ve sahada köylerde tarlalarda çiftçi ile yan yana getirilerek bu sitem kurulabilir. Ekim, dikim, bakım zamanları, miktarları, girdi talepleri sisteme girilmeli.

Aynısını Sağlık Bakanlığı da yapmalı. E nabız ile zaten başlatmış oldukları çalışmayı sağlıklı yaşam, sağlık beslenme düzeyinde erken teşhis,  kontrol gibi konularda da senkronizasyonu sağlayarak. İnsanlarımızı hastalanmadan sağlık yaşlanabilecekleri bilince getirmek lazım diye düşünüyorum.

Aynısı doğal yaşam, çevre, toplumsal ve bireysel gelişim, enerji, üretim, tüketim,  girişimcilik, gibi bir çok alanda online eğitim ve iletişimle devletle vatandaşın daha uyumlu hale getirildiği düzeni kurmak lazım.
Bu yöntemle en ücra köşede yaşayan kendisinin, ailesinin, toplumun sonuç olarak devletin farkında olmadığı binlerce yetenekli insanlarımız da bu yöntemle topluma ve ekonomiye sosyal yaşama güçlü katkı sağlayıcılar olarak kazandırılabilir. İnsan kaynaklarımızı güçlendirebiliriz.

Devletiyle tamamen uyumlu ve eşgüdüm haline gelmiş, bilinç düzeyi yüksek bireylerden oluşan bir millete çok daha fazla ihtiyacımız olacak. Çünkü milletin devlete egemen olması da bilinçli tercih yapan bireyle olacak. Yoksa adı demokrasi olur ama seçilenler küresel güçlerin maşası olur.
Eğer demokrasi refah devletini üretemedi ise bugünkü dünyada, bunun sebebi demokrasinin küresel güçlerin algı yönetimi sayesinde yönlendirilmesidir.  Bilinç düzeyi tekâmül etmemiş toplumlar sağcı solcu, dindar dinsiz, demokrat laik çeşitli görüşlerle küçük gruplara ayrılarak azınlığın çoğunluğu yönetmesi demokrasi ile de sağlanmıştır. Tıpkı diktatörler, sultanlar ve mezhepçi ve aşiret ağırlıklı yönetimler gibi.

Bu krizde de dünya nüfusunun çok azını teşkil eden ama dünyadaki gelirin yüzde doksan dokuzunu temsil eden, küresel güçlerin ş başında olduğu kuşkusunu taşıyorum. Yeni bir dünya düzeni kurmak, kendi kaynaklarını daha güvenilir kullanmak ve korumak için laboratuar çalışmaları ile bir virüs üretildiği konusundaki kuşkularım daha da güçlendi.

Bütün vatandaşlarımızın devletin bir ucundan tutup istikbal ve istiklale birlikte yürümek için daha bilinçli bir toplum fırsatını bu sitemle yakalayabiliriz. Normalde de gelişmekte olan bu sistemi daha bilinçli ve irademizle oluşturabilirsek devletler arasındaki gelişmişlik açığımızı da telafi edebiliriz. Üstelik sadece kar amacı ile hareket eden kapitalizmin vahşi yönünü de törpüleyerek.

Devletin işleyişindeki aksamanın baş sebebi görünürdeki demokrasi kılıfına bürünmüş kapitalizmin ve onun işbirlikçileri ve maşaları;  bürokrasi ve siyasetçilerin de devlet içindeki negatif etkisini de böylece kırmış oluruz.

Bugün yaşadıklarımız bu problem süresince karşılaştığımız bilinçsizlikler, fırsatçılık, bencilik, toplumsal uyumsuzluk gibi bütün huylarımız gelişmemiş, işlenmemiş bilinç düzeyimiz sebebi iledir.

Bu günlerde bir tarafımız salgınla uğraşırken bir tarafımız da sonrasını düşünelim. Belki evlerimizde tefekkür ederken bizler de bu dönüşüme katkı sağlarız.