Un ve tarımsal üretime bağlı diğer ürünler için en önemli konu hammadde. MTA olarak karşımıza çıkan hammadde konusunda çiftçi ve nihai üretici arasında köprü işlevi gören esnaflar ön plana çıkıyor. Bu konuda Konya Ticaret Borsası’nın etrafında kümeleşen esnaflar, Buğday Pazarı adıyla MTA alım-satım işiyle üreticiye hammadde tedariki sağlıyor. Konya’nın hububat ve bakliyattaki üretim gücünden dolayı, güçlü de bir Buğday Pazarı bulunuyor. Bu pazar, esnafları biraraya getirirken, alıcı ve satıcıların da gözdesi durumunda. Konya Buğday Pazarı’nın köklü esnaflarından Mustafa Küçükiplikçi, Buğday Pazarı’nın işleyişinden sektöre dair önemli bilgiler verdi. Konya Ticaret Borsası’nın önemine dikkat çeken Küçükiplikçi, “Borsa’yı kapatın, Buğday Pazarı’nda hayat durur. Bizim ticaretimizin dönme sebebi, Borsa’dır. Burada yaklaşık 265 esnafımız var. Bu esnaflarımızın hepsinin hayatı Borsa’ya bağlı. Borsa açıksa nefes alırız kapalıysa hayat durur” diyor.

7-4-11

Sizi tanıyabilir miyiz? Ne zamandır Buğday Pazarı’nda esnaflık yapıyorsunuz?

İsmim Mustafa Küçükiplikçi. 1979’dan buyana sektördeyim. Baba mesleği. Önceleri bakliyat tüccarlığı yapıyorduk. Ana işimiz bakliyattı. Konya ve havzası çok kıraç alanlar olduğu ve suyumuz al olduğu için, mercimek, kimyon, nohut ekimi çoktu. Getiri oranları buğdaya, arpaya göre daha fazlaydı ve çiftçi o süreçlerde bakliyatı tercih ederdi. Mısır, ayçiçeği, yonca gibi ürünler Konya’da çok yoktu. Bu süreç 2006 yıllarına kadar sürdü. Münavebede ağırlıklı buğdayla nohut, kimyon gibi ürünler ekilirdi. Ancak 2006 yıllarından sonra sulanabilir alanlar arttıkça, çiftçinin ürün tercihi de değişmeye başladı. Mısır, ayçiçeği, yonca gibi yöneliş olunca, kazancı da iyi olması nedeniyle çiftçi bakliyattan çıktı, bu ürünlere yöneldi. Dolayısı ile biz de en kolay ulaşılabilir, Borsamıza en fazla gelen ürünlere yöneldik. Bakliyattan çıkarak buğday, mısır, arpa, ayçiçeği küspesi gibi MTA’lara yöneldik.

7-5-8

Konya Ticaret Borsası’nın sizin ticaretinizdeki etkisi nedir?

Konya Ticaret Borsası, Türkiye’de örnek bir borsa. Uğur Kaleli’nin başkanlığı sürecinde Borsa bir devrim yaşadı. Bu dönemden itibaren Borsa önemli bir değer kazandı. Önceden Borsa personelimiz ellerinde bir numune tablasıyla esnafları dolaşarak, ihale usulü fiyatlandırma yapardı. Fiyatlar böyle belirlenirdi. Ama bu usulle çiftçiye çok büyük haksızlıklar yapılırdı ve esnaflar arasında rekabetten dolayı çok kırgınlıklar olurdu. Ya da, Borsa’da tanınan, önde gelen bir isim bir ürüne fiyat verdiyse, yarın bir gün bu kişiye işim düşer düşüncesiyle kolay kolay onun üstüne kimse fiyat vermezdi. Dolayısı ile çiftçinin ürünü çok aşağı bir rakamda satılırdı ve çiftçi zarar ederdi. Ama Uğur Kaleli geldikten sonra dönüşüm sağladı ve bilgisayar sistemi oluşturdu. Bu sayede Borsa’ya bir güven telkin edildi. Dolayısı ile sadece Konya değil, İç Anadolu bölgesinin diğer şehirlerinden Konya Ticaret Borsası’na mal gelmeye başladı. Bu sisteme geçilmeden önce Konya Ticaret Borsası’na yılda 700-800 bin tonluk ürün gelirken, bilgisayarlı sistemle birlikte 3 milyon tonlara kadar geldi. Bunun sebebi, oluşan güven. İnsanlar arabasını gönderiyor, Borsa’da ürün hakkaniyetle, kimse kimseyi görmeden, bir şey söylemeden bilgisayar üzerinden fiyatlandırma yapılıyor ve satışı gerçekleşiyor. Ürün satıldıktan sonra faturalandırılıyor, sistem üzerinden parası gönderiliyor, ürün yıkılıyor. Bu da bir güven oluşturdu ve Borsa’ya gelen ürün miktarı da artmış oldu. Hatır-gönül işleri ortadan kalktı. Satışlar şeffaf ve hakkaniyetli bir şekilde gerçekleştiriliyor. Ayrıca Konya Borsa, lisanslı depoculukta da ön ayak oldu. Konya Borsa lisanslı depoyu yapınca, örnek oldu ve bu sistem yaygınlaştı. Bu cesareti gösteren Uğur Kaleli oldu, Allah razı olsun, çok emeği var Borsa’da.

Borsa’nın sizin ticaretinizin artmasına ne tür katkıları oluyor?

KLD tohum üzerine akreditasyon alınca ciddi bir gelir oluştu. Çiftçi de Borsa da bu konuda menfaat elde etti. Çiftçinin birçoğu sertifikalı tohum kullanmaya başladı Borsa sayesinde. Dolayısı ile ürün kalitemiz de yukarı çıkmaya başladı. Birim alandan verim de arttı. Eskiden bizim ürünlerimizde süne dediğimiz bir olay vardı ve ürünler mahvolurdu. Bu sistem oluştuktan sonra, yaşanan bu kayıp da önlenmeye başladı ve kalite arttı. Dolayısı ile dışarıdaki fabrikalar da hammadde alımında Konya’yı tercih etmeye başladı. Bu anlamda ticaret de artmaya başladı. Bizim ticaretimizde Borsa en büyük etken. Borsa’yı kapatın, Buğday Pazarı’nda hayat durur. Bizim ticaretimizin dönme sebebi, Borsa’dır. Burada yaklaşık 265 esnafımız var. Bu esnaflarımızın hepsinin hayatı Borsa’ya bağlı. Borsa açıksa nefes alırız kapalıysa hayat durur.

7-3-10

Sektördeki pazar hakkında neler söylersiniz?

Konya’da hayvancılık da oldukça iyi. Büyükbaş, küçükbaş ve tavuk üretiminde Konya gerçekten çok iyi durumda. Hem sayı anlamında hem kalite anlamında çok iyiyiz. Hayvancılık iyi safhada olunca, yumurtacılık da gelişince, yem hammaddeleri, buğday üretimi daha kolay bir pazar bulur hale geldi. Bizim sezon boyunca döndürdüğümüz ticaretimizin yüzde 30-40’ını bölgemizdeki üreticilerimiz alır.

 

Lisanslı depoculuk son yıllarda ön plana çıkıyor. Oldukça yaygın hale geldi. Siz bu konuda neler söylersiniz?

Lisanslı depoculuk yaygınlaştı. Ancak biz esnaflar olarak onlarla aynı şartlarda rekabet edemiyoruz. Çünkü onlarda müstahsil kesimi yok. Çiftçi geldi Borsa’da ürünü sattı bize, biz onun müstahsilini keseceğiz, çiftçiden düşeceğiz, ücretini çiftçiye ödeyeceğiz. Ama Lidaş’a götürünce müstahsil kesimi yok. Dolayısı ile bir çiftçi 30 ton mal getirse 6-7 bin TL’den kurtuluyor. Dolayısı ile çiftçi neden beni tercih etsin? Bu durum beni küçültüyor. Az önce söyledim, çiftçi bakliyat yerine mısır, ayçiçeği, yonca gibi ürünlere yönelince bakliyatta sektör daraldı ve biz de kulvar değiştirdik. Şimdi aynı daralmayı Lidaş’larla yaşıyoruz. Birlikte yarışa çıktıklarımızla 2-0 geride başlıyoruz. Çiftçi ürünün bana niye getirsin? Direk Lisanslı depoya yıkar. Bir de tabi bu yıl olağanüstü bir yıl olduğu için devletimiz MTA’lara müdahale etti. Biz ürünlerimizi fabrikaya satamıyoruz çünkü TMO’dan ucuz mal alıyor. Biz bu durumdan zarar etsek de, bu ülkemiz için doğru bir yaklaşımdı. Çünkü enflasyonla mücadele etmek gerekiyordu. Dolayısı ile bu politika doğru bir politikaydı. Devlet bu ürünlerde stokunu almalı ve kafasını kaldıran fırsatçılara dur demeli. Bundan önce devletin eli boştu ve art niyetliler bunu kötüye kullanarak yüzde 300’lere varan zamlar yaşandı. Devletin eli boş olduğu için müdahale edemedi. Ama bu yıl çok güzel hazırlık yapıldı ve müdahale etme gücünü elde etti. İyi bir politika uygulandı.

7-9-4

Konya Ticaret Borsası nasıl çalışıyor? Biraz bilgi verir misiniz?

Ürünler sıraya girer. Laboratuvarda numuneler alınır, analizler yapılır, Borsa’daki Satış Salonu’ndaki sisteme ürünün ismi, kalitesi, tonajı vs. hepsi yükselir, alınan numune tabağı Satış Salonu’na gider. Tüm ürünler bu şekilde Satış Salonu’na gittikten sonra 15 dakikalık satış sürecimiz vardır, satış gongu vurduktan sonra satış başlar. Başlangıç ve bitiş süresi 15 dakikadır. Bu süre içerisinde 30-34 ürün herkesin önünden numune tabakları raylı sistem üzerinde dolaşır. Bu ürünlerin ekranda da bilgileri vardır. Herkes alacağı ürünün numunesinden birer avuç alır tablasına koyar. Herkes alacağı ürüne fiyatını verir, en yüksek fiyatı kim vermişse ürün süre bitince orada kalır. Ha diyelim ki ben ürüne 7.500 TL verdim ama benden bir önceki kişi 7.100 TL verdi. Ben 7.500 yazdım ama benim verdiğim fiyat 7.101 olarak bende kalır. Dolayısı ile 1 fazlası olarak ürün bende kalır ve çiftçi de esnaf da bu şekilde korunmuş olur. Esnafın rekabet edecekmişim diye anormal fiyatlara mal alması önlenmiş oluyor. Şu da var, bu fiyata verip vermemek çiftçinin elinde. Yani bu satış gerçekleşti, 7.000 TL’ye satıldı diyelim. Çiftçi anons edilir, “Senin ürünün 7.000 TL’ye şu firmada kalmıştır, ürünü veriyor musun vermiyor musun?” diye sorulur. Çiftçi satışı onaylarsa resmi işler başlar, yok çiftçi satışı onaylamazsa, rakamı beğenmezse sonraki satışa tekrar girer ürünü. Bu alım süreci toplamda 5-6 dakika sürer. Dolayısı ile Borsa’nın ticaret şekli bu şekilde ve bundan da çok memnunuz esnaflar olarak. Herkes hakkına razı, kimse sen şunu dedin, onu sen al bunu ben alıyım diyemez. Çünkü hangi ürüne kim fiyat vermiş bunu göremezsin. Çiftçi de sadece son alıcıyı görür. Çiftçi ekrandan verilen fiyatları görür rakamsal olarak ama kimin hangi fiyatı verdiğini göremez. Böylece kimse kimseye bir şey diyemez. Böyle bir ticaret modeli olunca, güven olduğu için diğer şehirlerden de buraya geliyorlar. Ödeme şekilleri hep peşindir. Mal geldiği zaman ücret de ödenir. Şayet ödenmezse ve Borsa’ya bildirilince, Borsa işlem gerçekleştirir, birincide uyarır, ikinci de 10 gün Borsa sistemine giremez, üçüncüde ise Borsa üyeliği iptal edilir ve ticaret yapamaz. Dolayısı ile kimse ödemelerde sorun yaşanmaz.

 

Buğday Pazarı uzun yıllardır bu bölgede hizmet veriyor. Size yetiyor mu burası?

Özkaya: 'Sanatı kendim için yapıyorum' Özkaya: 'Sanatı kendim için yapıyorum'

Burada dükkanlarımız yeterli halde değil. Eski Buğday Pazarı’ndan buraya 50’şer metrekarelik dükkanlardan buraya geldik. Buralar 375 metrekare. Biz buraya gelince, burası nasıl dolacak diyorduk. Ama şimdi burası da yetmiyor, 1500 metrekare de doluyor, 2500 metrekare de doluyor. Ticaret çok büyüdü. Ha bu, 2000 metrekarelik dükkanların olduğu bir yeni Buğday Pazarı yapılsın anlamına gelmesin. Benim şahsi kanaatim, keşke herkes daha fazla imkana sahip olsa ve bireysel yatay ya da dikey depolar yapsa ve gitse. Yani biz böyle sektörlerin bir yere toplanmasına alışığız ama ayrı ayrı olması bence daha iyi. Çünkü ticaret bir sır işidir. Böyle hep birlikte olunca herkes herkesten haberdar. Kimsenin kimseden haberi olmaması için, kimsenin kimseye buğuz etmemesi için ayrı olsa herkes daha iyi bence. Böyle toplu alanlarda maalesef buğuzlanma oluyor. Ha sektörün toplu olmasının avantajı da var. Çiftçi geliyor mesela, herkesi tek tek dolaşıyor. Borsa’nın dışında da ürün alışverişi oluyor. Ama işte olumsuzluğu da oluyor. Bu benim şahsi fikrim. Ama özet olarak 50 metrekarelik dükkanlar artık yeterli değil.

7-8-6

Bölgeler arası ticaret ve tarımsal üretim konusunda düşünceleriniz neler?

Sektörümüz artık değişiyor. Su da düşünülerek ürün deseninde değişiklikler yapılıyor. Pancar, mısır, ayçiçeği ekiyoruz ve su kâfi değil. Devlet muhtemelen bölgesel ekim planını tamamen devreye sokacak gibime geliyor. Tabi siyaset kolay iş değil. Aynı derecede herkesi memnun edemezsiniz. Dolayısı ile köklü değişiklikler kolay olmuyor. Bizim bölgemize mısır uygun değil. Çünkü suyumuz az. Ürün deseni olarak mısır, ayçiçeği çok uygun değil. Ama çiftçi bu ürünlerden kazandığı için bu ürünlere yöneliş gösteriyor. Çiftçi de kendince bu konuda haklı. Buğday ekimine ciddi bir destek verip mesela mısır ekene ceza verilmeli gibi yöntemler ortaya konulmalı. Ben ciddi bir mısır ticareti yapıyor muyum? Evet yapıyorum. Ama bu sen-ben meselesi değil, ülke menfaati meselesi. Suyumuz sürekli çekiliyor ve obruklar artıyor. Karapınar, Altınekin çökse Allah muhafaza ne olur? Ülkemiz açısından, suyun bol olduğu bölgelere mısırı, ayçiçeğini kaydırıp o bölgede bu ürünlere destek verilecek, hububata da ceza verilecek. Konya bölgesinde de işte tam tersi olarak, hububata ciddi destek verilmeli, mısır, ayçiçeğine de ceza verilmeli. Ha ceza versen de çiftçi hububattan yine kazanmazsa, ÇKS’ye kayıt yaptırmaz kaçak yine eker mısırı, ayçiçeğini. Bu sefer farklı bir sorun ortaya çıkar. Dolayısı ile çiftçinin hububattan mısır ve ayçiçeğine eşdeğer bir kazanç sağlaması gerekiyor. Bu iç dinamiklerin de çalışmasına vesile olur. Ben mısırı alıyorum, Ege’ye satacağım. Aynı dönemde orada da mısır çıkıyor. Nakliyeyle benden neden alsın? Kendi bölgesinden alıyor. Adana’ya mısır satacağım, mısır orada da var, benden almıyor. O zaman ben ürünü nereye satacağım? Sonra ne oluyor, ürünler stoka gidiyor ve stokçu da çoğalıyor. Esnaf stokçu oluyor, çiftçi stokçu oluyor. Ege’nin, Adana’nın, İç Anadolu’nun mısırı bitmiş, satışa çıkarıyorum. Bu dinamiklerimizi bozuyor. Buğdayda da durum aynı. Benim bir ürünü bölgemin dışına satmam için, sattığım ürünün o bölgede olmaması gerekiyor. O bölgenin bizim bölgemize satacağı ürünün de burada olmaması gerekiyor. Dolayısı ile bölgesel ticaret de canlanacak. Ben ondan mısır, ayçiçeği alacağım o da benden buğday, arpa alacak. Bizim ticaret olarak en büyük sıkıntılarımızdan biri de bu dengesizlik.

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: Birkan Bakay