FETÖ ile sonuna kadar mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Karaca, bu mücadele ek olarak belli konularda sosyal rehabilitasyon döneminin de başlatılması gerektiğini söyledi. Konuyla ilgili Karaca şu sözlere yer verdi, "Tasarının 5. maddesi ile ilgili olarak, elbette Vatanımızın bölünmez bütünlüğünü, Milletimizin birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik her türlü fiil ve davranış süratle bastırılmalı ve kontrol altına alınmalıdır. FETÖ başta olmak üzere her türlü terör örgütü ile mücadele aksatılmadan yürütülmelidir. Aksi bir durum, bu uğurda canını vermiş şehitlerimizin ruhunu inciten, gazilerimizin onurunu zedeleyen bir tutum olur. 15 Temmuz’dan bu yana yapılan çalışmalar sonucunda takibata uğramamış, takibata uğramışsa da ceza almamış, beraat etmiş hekimlerin çalışmasına kısıtlama getirmek doğru olmayacaktır kanaatindeyiz. Bu hususla ilgili somut suç unsurları ve hukuki sonuçlar olmadan sadece “kanaatlere bağlılığı” önceleyen kanuni düzenleme, uzun vadede vicdani ve hukuki anlamda bazı sosyal yaralar açabilir endişesi taşımaktayız. Ayrıca belli alanlarda mücadele kadar sosyal rehabilitasyon dönemine de geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz.  Zaten “insan kaynağı sıkıntısı” yaşayan tüm sağlık sektöründe, özel kesim hastanelerindeki özellikle  yan dal uzmanlıkları gibi kritik alanlarda oluşacak boşluk, kamu açısından kamu ve üniversite hastanelerinden uzman çıkışına neden olacak, özel sektörün ise  artan birçok giderine ilave personel maliyetleri getirecektir.  Sağlıkta şiddet suçuna ilişkin hususların ele alındığı Madde-24 ile ilgili görüşlerimiz şu şekildedir: İfadenin sağlık çalışanının bulunduğu yerde alınması yeni değildir. Ayrıca özel hastanelerde çalışanların kamu çalışanı gibi değerlendirilmesi ve “Beyaz Kod” uygulaması başlatılmışsa, müşteki şikayetinden vazgeçse de sürecin kamu davası olarak devam etmesi de yenilik değildir. Bu konular, genelge, yönerge gibi düzenlemelerle çözülmüştü zaten. Belki tek yenilik, süreçlerin “kanun düzenlemesi” haline getirilmiş olmasıdır.  Bu nedenle önerimiz; tutuklu yargılanma hali düzenlenerek, “sadece sağlık çalışanlarına özel” eleştirisini de bertaraf edecek şekilde “”kamu çalışanlarına karşı” gerek sözlü gerek fiili saldırılarda bulunanlar” şeklinde tüm kamu çalışanları için kapsam genişletilebilir. Sağlık hizmeti anayasal tarifle, verildiği mülkiyete bakılmaksızın nitelik olarak “kamu hizmeti” niteliğinde olduğu için, “özel hastanelerde çalışanlar da hizmetleri ile alakalı olarak uğradıkları sözlü veya fiili saldırılarda kamu sağlık çalışanı ile aynı statüde değerlendirilir” şeklinde düzenleme yapılabilir. Özel okullarda çalışan öğretmenler için de aynı çıkarımla ilave istisna yapılabilir. Gasp suçu ile ilgili düzenlenen örnek ceza modelinde olduğu gibi ceza taban yılları artırılarak caydırıcılık artırılmalıdır.  Sağlık çalışanına karşı gerek sözlü gerek fiili saldırılarda mahkumiyet alan kişilerin, suçları ve aldıkları cezaları ölçüsünde sağlık güvencelerinden men ettirilmesi gündeme alınmalıdır. Suçun tekrarında verilecek cezaların misliyle artırılması önerilebilir.  Sağlık çalışanlarına şiddeti çağrıştırıp özendirecek yazılı görsel eserleri hazırlayan, yayınlayan ve satışını yapanlarla ilgili cezai bir yaptırım eklenmelidir. Sosyal medya da bu kapsama alınmalıdır.  112 çalışanlarının güvenlik endişesi oluşturan vakalara müdahale etmeleri için kolluk kuvvetleri ile eşgüdümlü çalışıp güvenliği sağlaması şartı getirilip güvenlik, ilk yardım ve tedavinin eşzamanlı yapılması sağlanmalıdır. Silah bulundurma ve taşıma ruhsatı almak isteyenlerin ilk yardımcı eğitimi de almaları veya geçerli bir ilk yardımcı belgelerinin olması şart koşulabilir. 

Kamu ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarına ateşli silah ve delici kesici alet bulundurarak girmek yasaklanarak, ruhsatlı da olsa silahın oluşturulacak birime teslim edilerek hizmet alınması kural haline getirilebilir. Aksi durumda hizmet alınamayacağı belirtilmelidir.  

Madde-30 ile ilgili olarak ta genel anlamda olumlu ve sorunları çözücü olmakla birlikte;düzenlemeler, Aile Hekimliği Uygulaması açısından birkaç hususta düzenlemeye ihtiyaç vardır. Şöyle ki; Kişinin ya da ailenin ikamet değişikliği yok ise (mevsimlik işçi, hastalık vs.) ya da il merkezinde yaşıyor olmasına rağmen ilçe ya da köyde kayıtlı ise (seçim, nüfus sayımı vs. nedenler ile- bunun tersi de mümkün) bu durumda mevcut sorunlar devam edecektir. Yapılması öngörülen değişikliğe ilaveten geçici (mevsimlik işçi-hastalık vs.) ya da kalıcı olarak yer değişikliği yaptığı bilinen ve tespit yapılarak mahalle muhtarlığından alınacak onaylı göç belgesi ile AHB tarafından İlçe Sağlık Müdürlüğüne bildirilmesi durumunda kayıtlı, AHB den nüfusu silinerek oluşturulacak AH olmayan birey ve aile havuzuna alınması ve aile ya da şahsın gerekli bilgi ve şartlar oluştuktan sonra ilgili AH kayıt için yönlendirilmesi gerekir.  Bu çalışmamızın ve önerilerimizin komisyon üyelerine iletilmesi konusunda kendileriyle iletişime geçtiğimiz ve gayretlerini esirgemeyen komisyon üyeleri  AK Parti Konya Milletvekilleri Dr.Abdullah Ağralı ve Halil Etyemez’e, MHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kalaycı’ya, CHP Konya Eski Milletvekili Dr.Mustafa Hüsnü Bozkurt’a, İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’a ve İl Başkanı Gökhan Tozoğlu’na mesleğimiz adına teşekkür ediyoruz.  Kamuoyuna ve ilgililere saygı ile duyururuz." 

HABER MERKEZİ 

Editör: TE Bilişim