Hikmet İlim ve Sanat Derneği (HİSDER)’nin Pazartesi Sohbetlerinde Kur’an-ı Kerim Tilâveti ve İslâm Tarihi sohbeti yapıldı. Sohbetten önce kısa bir konuşma yapan Uluslararası Mevlâna Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Mevlüt Özdemir, 2012-2013 eğitim ve öğretim yılında 20 ülkeden 93 öğrenci ile eğitim öğretime başlayan okulun 64 ülkeden 230’u yabancı 140’ı Türk öğrenci ile eğitim ve öğretime devam ettiklerini söyledi. Yabancı öğrencilere yönelik müfredatı kendileri hazırladıklarını belirten müdür Özdemir, “Yabancı öğrencilere yönelik okulumuzun önceliği misafir olan bu öğrencilerimize birinci dönemi kapsayan yoğun Türkçe öğretiminin akabinde İ.H.L. programını uygulayarak farklı üniversitelerde yerleşmelerini sağlamak ve nihayet üniversite öğrenimlerini tamamlayarak ülkelerinde farklı pozisyonlarda yer almak ve insanlığa hizmetlerine katkı sağlamaktır” dedi.

CAHİLİYE TOPLUMUYLA YÜZLEŞMEK

Bangladeşli Muhammed Rıdvan’ın Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından İlahiyatçı-Yazar Abdullah Turhan, “Cehiliyede Yönetim Olgusu ve Kur’an” başlıklı sohbetinde, “Kur’an Mars’tan veya Venüs’ten getirilen bir insan topluluğuna nazil olmadı. Yâni 572 tarihinde Efendimizin doğduğu bir toplum var, Mekke ve Medine ile Taif ve Arap Yarımadası var. Bu insanlar nasıl insanlardı ve Kur’an bu insanlarda nasıl bir dönüşüm gerçekleştirdi?” sorularını yönelterek asıl sorunun “Biz cahiliyeyle nasıl yüzleşeceğiz?” sorusu olduğunu ifade etti. 

“Allah Resulünün arkadaşları Hz. Ömer’in ve Abdullah bin Abbas’ın çok sık vurguladığı bir konu vardı. Diyorlardı ki onlar, “Siz önce cahiliyeyi tanımanız lâzım.  Cahiliye toplumunu bilmeniz lâzım. Kur’an tefsiri yapacaklara onu söylüyorlardı. Cahiliyenin imanını bilin, şiirlerinin farkında olun ki o kelimelerle Allah kitabını indirdi.” Şeklinde sohbetine devam eden ilahiyatçı-yazar  Turhan, Arap dili ve edebiyatında cahiliye kelimesinin “İlmin karşıtı olmak” anlamını taşıdığı gibi aynı zamanda “sinirli davranmak, acele karar vermek, birden parlamak” gibi halleri de ifade ettiğini söyledi. Cahiliye kelimesinin “bir şeyi bilmemek” anlamından çok biz daha çok “cahilce davranıyor” deriz ya daha çok davranış boyutunu, ahlâk boyutunu öne çıkaran bir anlamı olduğunu kaydeden Turhan, Cahiliye devrinin Hz. Hud’dan başlayan üç bin yıllık bir tarihi olduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi: 

“RIZK KORKUSUYLA ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜRMEYİN

Bu insanlar kız çocuklarını diri diri gömerlerdi. Ama hepsi mi? Sonradan anlıyoruz ki bu insanların hayatını bedevi olarak sürdüren, Mekke, Medine ve Taif’in dışında yaşayan ve yokluğu, sıkıntısı fazla olan kabilelerde görülen bir uygulamadır. Aslında doğan çocukların (kız veya erkek)öldürülmesi her toplumda var. Meselâ Yunan’da, M.Ö.500 yılına kadar bir babanın çocuğunu alması, satması ve öldürmesi hukukî bir hakkıdır. Sodom diye bir kral gelmiş ve bu kanunu ilga etmiş. Araplarda Kur’an-ı Kerim’i okurken cahiliyeyi düşünmek çok önemli. Kur’an’da “Rızık korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin” şeklinde Allah bu konuyu neden anlatır. Çünkü adam bedevi ve çölde yaşıyor. Bu adam için tek problem aç kalmamaktır. Aç kalmamak için iki seçeneği var. Yağmaya karşı savaşacak erkek adam lâzım. Onu göz önüne alıyor. Birde namus meselesi.”

Arap toplumlarının itaatkâr bir toplum olmadıklarını ve kabileler arasında alınan bir karara uymayanların çıkabildiğini anlatan Turhan, Kur’an’da itaat vurgusunun cahiliyede yönetim algısına getirilmiş belki de en önemli ilkelerden bir tanesi olduğunu; Efendimiz’den sonra ceremeyi Hz. Ebubekir’in çektiğini ve zekat vermeyenlerle mücadelesinin temel saikinin ise itaat meselesi olduğunu söyledi. 

Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen sohbet, Iraklı Ahmet Azad Ali’nin okuduğu Kur’an-ı Kerim ve dernek adına teşekkür plaketlerinin takdimiyle son buldu.

HABER MERKEZİ 

Editör: TE Bilişim