Yaklaşık yarım asırlık bilgi birikimini yeni nesil teknolojiyle gelecek kuşaklara aktaran Öz-Alsan-Pen Alüminyum, kurumsal ve deneyimli kadrosuyla birlikte kalite, tecrübe ve estetiği tek bir kuruma sığdırmayı başarıyor. Öz-Alsan- Pen kurucu isimlerinden Talip Özdağ’ın hayat hikayesini, firmanın yönetimini üstlenen Özdağ kardeşler İbrahim, Ahmet ve Mehmet Özdağ anlattı.

‘ELİNDEN GELENİN EN GÜZELİNİ YAPTI’

Babasının zanaat öğrenmek amacıyla Çukurçimen köyünden merkeze geldiğini ifade eden Ahmet Özdağ, o yılları aktardı. Babasının iş hayatına ilk olarak alüminyum ve demir doğrama işiyle başladığını bildiren Özdağ, “Babam Talip Özdağ, 1961 yılında Konya’nın Çukurçimen köyünde doğmuş. İlkokula kadar Çukurçimen’de okumuş. Dedem köyde testicilikle uğraşmış. Dönemin şartlarından dolayı meslek öğrenmek için Konya merkeze gelmiş. Askere kadar ablasının yanında yaşamış. Halam sağ olsun, sahip çıkmış. Babam da kendisine duyulan güveni boş çıkarmamak için en güzelini yapmaya çalışmış. Çok zorluk çekilmiş. Kendisi pantolonunda yama olduğunu ve onunla gezdiklerini anlatırdı. Öyle düşük ücretlerde çalışırlarmış ki, cebinde ya dolmuşa binecek kadar ya da karnını doyuracak kadar parası olurmuş.” diye konuştu.

İLERİYİ DÜŞÜNEREK KENDİNİ ALÜMİNYUMDA GELİŞTİRMİŞ

Çırak olarak başladığı işin yıllar içinde ustası olduğunu ifade eden Özdağ, “Babam, çırak olarak başladığı bu işin zamanla kalfalık ve ustalığını yapmış.  Hayalleri, hedefleri varmış ve o hedefe ulaşabilmek için gece gündüz çalışmışlar. Sektöre Marangozlar Sanayii’nde bir ustanın yanında başlamış. Aynı zamanda demir doğrama işi de yapmış ancak sektörün o dönemki ihtiyacına göre alüminyum ile devam etmiş ve bu iş üzerinden iş hayatına yön vermiş.” ifadelerine yer verdi.

‘İLKOKUL MEEZUNUYDU ANCAK KENDİNİ GELİŞTİRDİ’

Babası Talip Özdağ’ın ilerleyen yıllarda tecrübesine bir yenisini daha eklemek için yurt dışına gittiğini söyleyen oğlu Ahmet Özdağ ise, “O dönemlerde tabi para kazanmak, kazandığınla yetinmek, birikim yapmak zor olunca 20’li yaşlarında 6 yıl kadar Suudi Arabistan’da çalışarak para biriktirmiş. Alüminyum üzerine kendini geliştirirken ilkokul mezunu olmasına rağmen dil de öğrenmiş. Dilini geliştirmek için ‘Türklerle aynı ortamda bulunmuyorum ki kolaya alışmayayım’ derdi. İyi derecede Arapça konuşurdu.” dedi.

KARDEŞİYLE BERABER BAŞLADI

Babasının yurt dışında olduğu dönemlerde amcasının da işyeri için zemin hazırlığı yaptığını bildiren Özdağ, 1982 yılında Öz-Alsan’ın kurulduğunu ifade etti. Özdağ, “Babam yurt dışındayken amcam da firmanın kuruluşu için zemin hazırlığı yapmış. Babamın gitmesini istemedikleri için ‘orada kaç kazanıyorsan ben de vereyim, kal burada’ diyenler olmuş. İlk dükkanını Eski Marangozlar Sanayii’nde 1982 yılında amcamla beraber Öz-Alsan Alüminyum firmasını kurarak başlamışlar. 2006 yılında da Büsan Sanayi’deki yerimize taşındık.” diye konuştu.

ÖMÜR HARCAMIŞLAR!

Geçmiş yıllarda yaşanılan sıkıntılardan bahseden Özdağ, “Eskiden malzemeler ve makinalar pahalı, bir matkap bile çok paraymış. İşyerini kurarken birçok zorlukla karşılaşmışlar. Ancak kardeşlerin dayanışması, mesleki anlamda her ikisinin de kendini geliştirmesi, onların bu işte başarıyı yakalamalarına vesile olmuş. İş yerini açtıklarında az çeşit işçilikle başlayarak alüminyum doğrama yapmışlar. Teknolojinin gelişmesiyle tabi çeşitlilikte de artışa giderek cephe sistemleri, kompozit panel ve benzeri alüminyum ürünleri ve sistemleri ortaya çıktı. İnsanlar sadece 40 yıllık bir firma olarak bakıyorlar ancak bunun arkasında çekilmiş bir sürü sıkıntı ve emek var. Böyle bir şirket için ömürlerini harcamışlar. Bizler de emanetçi olarak devam ettiriyoruz.” şeklinde konuştu.

DİNİMİZİ TİCARETTE DE UYGULARDI

Babası Talip Özdağ’ın her yerde dinini tam yaşamaya çalıştığını ve bu durumun işine de yansıdığını söyleyen oğlu Ahmet Özdağ, babasının ticari ahlakını şu şekilde tanımladı: “Dürüst ve namuslu bir insandı. Ticari ahlak olarak değerlendirecek olursak, yapılan işin dört dörtlük olmasını isterdi. Elbette ki yaptığımız iş bir insan elinden çıkıyor ve hataları olabilir ancak bir ustanın beğeneceği işi, müşterinin de beğeneceğini bizlere söylerdi. Bizler de babamızın tavsiye ettiği gibi yaptığımız işi mükemmele yakın yapmaya çalışıyoruz. Ticarette de dine önem verir, dini çerçevenin dışına çıkmazdı. Onun yaptığı bütün işler, her zaman öz sermayeyle ortaya çıkmıştır. Faize asla bulaşmazdı. Bizi de öyle yetiştirdi. Siyasi ve ekonomik krizlerin atlatıldığı yıllarda da faize bulaşmadığı için ayakta kaldığını düşünüyorum. Alacağı riski, her şeyi hesaplayıp ona göre alırdı. Maneviyata çok önem verirdi ve anne baba duası almanın kapıları açacağına inanırdı. Bütün hayatını dinine göre yaşamaya çalışırdı. Güzel bir arkadaş grubu vardı, sohbetlere giderdi. Kitap okumayı çok seven bir insandı. Sadece dini kitapları değil, diğer türden de kendini geliştirdi. Her gün düzenli bir şekilde 2 sayfa Kur’an ve hadis okur, akşamları da bu konularda birbirimizle istişare ederdik. Bizim sıkıntımız olduğunda anlatmadan gözümüzden anlardı.”

‘İŞ YERLERİNİ OKUL OLARAK GÖRÜRDÜ’

Geçmiş yıllardaki usta- çırak ilişkisinin şu anda sürdürülmediğini ifade eden Özdağ, babası Talip Özdağ’ın iş yerlerini her zaman bir okul olarak gördüğünü söyledi. Özdağ, konuyla ilgili, “Bu sektörde bir ‘ustalık’ anlayışının olması gerekiyor ancak babam bu meslek öğreniminin yanında kendi gelişimine önem veren bir yapısı olduğu gibi, sektörün de böyle olması gerektiğine inanırdı. Her insanın aileden gelişemeyeceğini bilir ve iş yerlerinin aynı zamanda insanlara ahlaki bir eğitim de vermesi gerektiğini düşünürdü. İşyerlerinin bir okul olduğunu söylerdi. Yanında yetişen, meslek edinen insanlar da oldu. Kendini yetiştiren her insanın güzel yerlere geleceği kanaatindeyim ama tabi bazen bir ömür harcamak gerekiyor, kolay olmuyor. Bizlerin yetişmesine de babam büyük katkı sağladı. İşin atölye kısmında baba- oğuldan ziyade usta çırak gibiydik. Orta okuldan itibaren okulun tatil olduğu yaz dönemlerinde burada çalışırdık. Paranın kolay kazanılmadığını daha o yaşımızda anlamamızı isterdi. Kendi yaşıtlarımız top oynarken biz kızardık. Ancak daha sonra bize ne çok şey kattığını görüyoruz.” ifadelerine yer verdi.

‘ÇIRAKLIK KALMADI’

Usta- çırak ilişkisinin eğitim sistemine bağlı olarak devam etmediğini bildiren Özdağ, “Usta çırak ilişkisin günümüzde maalesef devam etmiyor. Eski dönemlerde mesleğe 12-13 yaşlarında başlayanlar iş hayatında askerden geldikten sonra ustalık seviyesine geliniyormuş.  Eğitim sisteminin değişmesiyle birlikte liseden mezun olan 17-18 yaşındaki bir gencin o yaşlarda birinin emri altına girip çalışması, bir işi öğrenmesi çok zor. Ben bu yüzden dolayı çıraklığın bittiğini düşünüyorum.” dedi.

‘HELVA, BABAMI O DÖNEMLERE GÖTÜRÜRDÜ’

Babasının siyaseti de yakından takip ettiğini söyleyen Özdağ, bir dönem Refah Partisi’nde de görev aldığını ifade etti. Özdağ, “Siyaseti takip eder, ülkenin geleceğiyle ilgili yorum yapmayı severdi. Refah Partisi’nde de bir dönem il, ilçe yönetimlerinde bulundu. Rahmetli Necmettin Erbakan hocayı da arkadaş, dost olarak görürdü. O yıllarda tatlı, çikolata türü çok yaygın olarak tüketilmediği için tahin helvası tüketirlermiş. Kendisine geçmiş yılları hatırlattığından olsa gerek, markette helva gördüğü zaman dayanamaz alırdı. Belli ki onu bile alamadıkları zamanlar olmuş. 2015 yılında kolon kanserine yakalandı. O süreci atlattıktan sonra 2016 yılında da karaciğer kanseri olan babam 2019 yılında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Vefat ettikten bir süre sonra işyerini karşılıklı iyi niyetle amcamdan devralarak üç kardeş biz devam ettirmeye başladık.” dedi.

ÜRETECEK NESİLLERE İHTİYAÇ VAR

Geçmişten günümüze Konya sanayisi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Özdağ, aynı zamanda gençlere tavsiyelerde bulundu. Özdağ son olarak, “Bizim ve bizden sonraki nesillerde ‘kolay kazanma’ arzusu var ancak eski dönemdeki insanlar kendilerinden de bir şeyler katarak, gerektiğinde fedakârlık yaparak belirli yerlere gelmişler. Geçmişini de unutmayan biri olarak bizler, iyi yerlere gelmiş insanlara her zaman gıpta edip, saygı duyuyoruz. Bu ülkenin milli gelire katkı sağlayacak, üretecek nesillere ihtiyacı var. Son dönemlerde güzel ihracatlar yapılıyor. Geldiği konum itibariyle Konya sanayisini takdir ediyoruz. Kendini geliştiren, okusun ya da okumasın bir vasfa sahip olmuş, mesleğinde ilerlemiş ustalık elde etmiş insanların her zaman kazanacağı düşüncesindeyim. Tabi iş kurma konusunda son yıllarda rakamlar bazında bir sıkıntı yaşanıyor olabilir, ancak günümüzde personel olmak mı daha iyi yoksa patron olmak mı, bence bu da tartışılır. Hayatta her şeyin nasip olduğunu unutmamak gerek çünkü günümüzde hiç beklenmedik insanlar bile çok farklı yerlere gelebiliyor. Ancak tabi ki çabalamak ve çok çalışmak gerekiyor. Gençlere de kolay yoldan para kazanmayı değil, ülkelerine ve ailelerine faydalı olma yolunda ilerlemelerini tavsiye ediyorum.” dedi.

MERVE DURGUT 

Editör: TE Bilişim