'Bir yönetim nasıl çöker!'

Abone Ol

Bu gün sizlere çok mu çok düşündürücü bir olay ve belge sunmak isterim

Olay, nostalji de yani asırlar önce olmuş ama hâlâ tazeliğini, sürgit olasılığını elden bırakmamakta!..

Prof. Dost ve okuyucumun gönderme lütfunda bulunduğu bu düşündürücü olay belgeseli için kendisine teşekkürlerimi iletirken sizlerden de bir isteğim olacak.

Yazımın alt bölümünde olan ve üstünde iki satırda da yıldız bulunan kısmın aşağısını geçici olarak kapatınız veya oraya gelmeden hiç göz atmayınız. Yani göz gezdirmeyiniz. Yazının bu noktasında bilmece gibi mana bulmaya çalışacağız çünkü!..

Bu isteğim karşıtı bakalım, bizlerin her zaman yaptığı, yasakların aksi işlemler gibi, hemen o kısma göz atmayı frenleyemeden bakma isteği huyumuz nüksedecek mi?

Oda bir başka huyumuz!..

***

Osmanlı Padişahı Kanunî Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder.

"Günün birinde OSMANOĞULLARI da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı" diye deriin derin düşünmeye başlar.

Bu gibi soruları çoğu zaman Sütkardeşi olan meşhur Âlim Yahya Efendi'ye (Prof. Yahya değil(!)) sorduğundan bunu da sormaya niyet eder.

Güzel bir "hat" ile yazdığı mektubu, keşfine inandığı Yahya Efendiye gönderir.

"Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle ve bizi aydınlat.

Bir devlet hangi halde çöker? Osman oğullarının akıbeti nasıl olur? Bir gün olurda izmihlale* uğrar mı?" şeklinde mektubunu gönderir.

Güzel bir Hat ile yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendinin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hal alır.

" NEME LAZIM BE SULTANIM!"

Topkapı sarayında, bu cevabı hayretle okuyan Sultan bir mana veremez.

Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar.

***

***

Evet, sayın okuyucular aşağı kısma hiç göz gezdirmeden bir düşünceye dalın bu söze. Neler gelecek akıl küpü müze bakalım.

***

Sultan, kendi kendine söylenmeye devam ederken dayanamaz. " Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?" düşüncesi içinde kalkar!

Yahya Efendinin Beşiktaş'ta ki dergâhına gelir.

Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

"Ağabey ne olur mektubuma cevap ver bizi geçiştirme. Soruyu ciddiye al!"

Yahya Efendi duraklar: "Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim."

"İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece neme lazım be sultanım demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkartıyorum.

Yahya Efendi bu beyandan sonra şu akıl almaz açıklamasını yapar:

"Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsalar. Sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese. Bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taştan başkası işitmese! İşte o zaman devletin sonu görünür.

Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider. Halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir!"

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder.

Sonra da kendisini böyle ikaz eden bir Âlim'e memleketinin sahip olduğu için Allah'a şükreder. Bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır.

***

Mektup Topkapı müzesinde sergilenmektedir.

***

İki ellerinizin arasına aldığınız başınızda düşüncelere dalınız. Ana caddedeki insanların, kadın bıçaklanırken bile yüz dönüp uzaklaşan, hırsızı tutan polis dövülürken bakışanlar gibi çok çeşit umursamazlıkları ,"Neme lazım bana ne "diyenler çoğaldığını  düşünürken, uzaklara detaylara gidininiz!..

***

Sağlık ve içinde yaşam dileğimle! 

-------

*İzmihlal = çökme-yıkılma