Salı akşamı aradım “hayırlı olsun kardeşim” dedikten sonra, 2-3 dakika sohbetimiz oldu…
“Bugüne nasipmiş” dedikten sonra, “milletimiz için hayırlı bir yola çıktık, Allah mahcup etmez inşallah” dedi…
Bir-iki satır da özel konuştuk ve telefonları kapattık…
Çarşamba günü İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kendisine parti rozetini taktı ve hayırlı olsun temennilerinde bulundu…
Siyaset benim alanım değil, ama siyasette dürüst, yiğit, gözü-başı oynamayanların hep olmasını istemişimdir…
Vatansever milliyetçilerin mecliste olmasını hep arzulamışımdır…
Ünal Karaman’da olduğu gibi…
Konya’nın has evladı…
Ünal Karaman’ın Konyalılığını tartışan ya da teraziye koyan ya Konyalı değil, ya da vatansever milliyetçi değil…
Mehmet Baykan ve Faruk Özçelik gibi, Ünal Karaman’ın da bu şehir için ellerini değil, yüreklerini taşın altına koyacaklarından adım gibi eminim…
Nokta.
xxx
İRFAN KULEKAYA DİYE BİRİ!
İstemeyerek de olsa, hak etmeyen birisinin reklamını yapıyorum ya, o da bana dert oluyor!
Ama, cevapta vermek gerekiyor böylelerine.
xxx
Hiçbir boksör ringe çıktığında değil, çeneye ya da karaciğere aldığı sert bir yumruktan sonra yere düştüğü, hakem de 10’a kadar sayıp ayağa kalkamadığı vakit kaybetmiştir maçı…
Hem de nakavtla…
İnsanlar hiç bir şeyi kazanarak öğrenmez, kaybede kaybede öğrenir…
Boksörler gibi…
Yenile yenile yenmeyi, yumruk yiye yiye de, yumruk atmayı öğrenirler…
At g.tünde sinek gibi yaşayanlar, fark edildiklerinde derhal fırlatılıp atılması ya da nefesi kesilmesi gerekenlerdir!
“Hayat” denilen “yaşam” yolu engebeli bir yoldur…
Kolay değildir yani…
Canın da yanabilir, varsa gururun da ayaklar altına alınabilir vs.
Tümünü göze alacaksın…
Çöle “eskimoyla”, kutuplara da “bedeviyle” gidilmez!
Sen tercihini bu şekilde yapmışsın, kabahatli olan da sensin…
Ve…
Mesele bir yere gelmek değil, orada kalmaktır önemli olan…
Konyaspor’a gelmek ne kadar tatlıysa, gönderilmek de o kadar acı!
Sana koyan da bu…
Bu gözyaşları onun için…
Öyle değil mi İrfan efendi?
xxx
Bütün bunları niye yazdım?
Çok samimi arkadaşı Fatih Özgökçen tarafından Konyaspor’da görev verilerek, bir kimlik sahibi olan, ancak bunu taşıyamayınca, yine çok sevgili ve samimi arkadaşı Fatih Özgökçen tarafından kulüpten kovulan İrfan Kulekaya, sağda solda ağzını sallıyor, benim gazeteciliğimi teraziliyormuş!
Beni bilen biliyor, Cihan abine sor, o daha iyi bilir beni…
Sen bilsen ne olur,  bilmesen olur!
Sinirlendim şimdi…
Bana Mazlum’u getirin…
Ulan sguat bozuntusu, senin ne b.k olduğunu bütün Konya ve Konyaspor taraftarı biliyor, birlikte çalıştıkların bile senden nefret ediyor…
Ve seni futbol camiasının içine sokan, yakın arkadaşın Fatih Özgökçen de dahil, herkes sana sırtını dönmüşse, iğneyi kendine batır, çuvaldızını da başkalarına…
Konya’da yayın yapan bir gazetenin Abdulkerim Bardakçı haberinin altına yorumlarda bulunmuş “Abuzer!” diye biri…
Bu Abuzer efendi, büyük bir ihtimalle İrfan Kulekaya’nın kendisi!
Gözüne nişadır sürülmüş gibi viyaklamış!
Viyaklamasından belli…
Benim Fatih özgökçen’i savunduğumu ima etmiş…
Ben ve Fatih Özgökçen!
Bir kere kibirli, egolu ve “küçük dünyaları ben yarattım” havasında olan birisi ile asla yan yana gelmem mümkün değil…
Allah korusun…
Ki, herifi sevmediğimi dünya alem biliyor…
Tabii ki kendisi de…
Onun da beni sevmediğine kalıbımı basarım…
Bu kadar net…
Ve en önemlisi de, bu şehirde gerçekleri yazan, doğruları yazan, senin ve seni göreve getiren Fatih Özgökçen’in bütün yanlışlarını yazan, dahası bu yazdıklarına mahkeme kararı ile “erişim engeli” getirilen tek gazeteci olarak sadece şunu söylemek istiyorum, seninle aynı sıklette değiliz…
Gerçekleri yazdığım için, gazeteler ve internet sitelerindeki bazı yazılarına, mahkeme kararıyla “erişim engeli” getirilen tek yazar benim…
Başkaları gibi yalamadığım için olabilir mi?
Sana soruyorum len!
Benimle ringe çıkarsan, dayağı yiyen ben olmam…
Ne demek istediğimi anladın sen…
Son bir şey daha söyleyip, seninle ilgili meseleye virgül koyacağım…
En yakın arkadaşın, dahası senin velinimetin olan Fatih Özgökçen’in aracılığıyla tanıdı seni bu şehir ya da futbol camiası…
Daha önce seni kim tanıyordu  ya da Fatih Özgökçen’i?