31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinin sonuçları hâlâ daha toplum içinde konuşulmaya devam ediyor. Bazıları verdiği oydan memnun olduklarını söylerken diğer bir kesim seçtikleri adaydan dolayı pişmanlık duyduklarını dile getiriyorlar. Bunun yanında birçok seçmen bir sonraki seçimlerde adaya değil ülkenin sorunlarını düzeltebilecek kişiye oy vereceklerini ifade ediyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Genel Sosyoloji ve Metodoloji ABD Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaya ise, 31 Mart yerel seçim sonuçlarının, siyaset-toplum ilişkisinin yeniden düşünülmesi gerektiğine işaret ettiğini söyleyerek artık seçmenlerin pozisyonlarının siyaset kurumuna göre belirlendiği bir dönemin son bulduğuna dikkat çekti. “Uzun zamandır ve özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişten buyana kişiler, gruplar ve nihayetinde kitlelerin toplumsal konumlanmalarında siyaset kurumu neredeyse tek yönlü bir etkiye sahipti” diyen Prof. Dr. İbrahim Kaya, sözü edilen konumlanmanın, seçmenin oy verme davranışını önemli ölçüde şekillendirdiğini dile getirdi. Bu nedenle, parti aidiyeti, ideolojik bağlılık ve kültürel kodların oy verme davranışının arkasında yatan belirleyici neden olarak çoğunlukla benimsendiğini ifade eden Kaya, 31 Mart yerel seçim sonuçlarının, öncelikle, bu yapılanmanın kırılmakta olduğunu göstermesi bakımından önem taşıdığını belirtti.

2 6-9

SORUNLAR, İDEOLOJİK BAĞLILIĞIN GÖLGESİNDE KALMIŞTI

Toplumun kutuplaşmasının, kültürel/ideolojik aidiyetin ağırlık kazanması ve bu nedenle kimlik siyasetinin oy verme davranışını önemli ölçüde belirlemesi, toplumsal sorunların ikincil plana itilmesine ve hatta görmezden gelinmesine yol açtığını anımsatan Prof. Dr. Kaya, partiye ve lidere bağlılığın ile üyesi olunan kültürel/ideolojik kampa uyumun önemli ölçüde yönlendirdiği seçmenlerin, içinde yaşadıkları toplumsal gerçekliği ikincil pozisyona ittiğini anlattı. Kaya, “Gündelik yaşamın merkezinde yer alması beklenen ekonomi, sağlık, hukuk, eğitim gibi kurumsal yapılar siyasal/ideolojik kamplaşmanın gölgesinde kalmış ve bu yapılarda yaşanan gerilemeler seçmenin oy verme davranışında ancak sınırlı bir etkiye sahip olabilmişti. Dolayısıyla önemli bir noktaya kadar siyasal sahanın toplumu şekillendirdiği, seçmen davranışlarını bu şekillendirmenin yönlendirdiği bir süreç yaşadık. 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçları bu sözü edilen sürecin sonuna yaklaşıldığını göstermesi açısından önem taşıyor” diye konuştu. 

2 7-12

TOPLUMSAL GERÇEKLİK ÖN PLANA ÇIKMAYA BAŞLADI

Seçmenlerin, siyaset kurumu tarafından sağlamlaştırılan kültürel/ideolojik kampların kazanması uğruna yoksulluğu, liyakatsizliği, işsizliği, siyasal gücün kibrini ancak bir noktaya kadar görmezden gelebileceklerini 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde gösterdiklerini ileri süren Kaya, uzun zamandır ilk defa ekonomik oy verme davranışının seçimin temel belirleyici faktörü olmasının bu durumu açıkça gösterdiğinin altını çizdi. Kaya,  “Çalışanların yaşam standardında epey bir zamandır yaşanan gerileme enflasyonist süreçte katlanılmaz bir hal aldı. Bu gerileme, seçmenin siyasal/ideolojik kampı uğruna görmezden gelemeyeceği bir boyuta ulaştığından, oy verme davranışının yönlendirici dinamiğini oluşturdu. Çalışanların yaşam standardındaki gerilemeye emeklilerin yoksullukla cebelleşmesi eşlik edince; sözünü ettiğimiz ekonomik oy verme davranışı seçim sonuçlarının belirlenmesindeki rakipsiz faktör oldu. Ancak, yaşam standardının düşmesi ve yoksulluğun artması her ne kadar belirleyici faktör olarak görülse de sadece ekonomik oy verme davranışına odaklanan yaklaşım seçim sonuçlarını açıklayamaz. Daha ziyade, seçmenin siyaset kurumuna göre pozisyon alma davranışının aşındığına işaret eden bir anlayışla seçim sonuçlarının kavranabileceği aşikâr görünüyor. Seçmenleri genel seçimlerde deyim yerindeyse ortadan ikiye bölen yeni sistem, yerel seçimlerde de iki ana partinin rekabetini kaçınılmaz kılıyor. Ekonomideki ağır tablodan iktidar sorumlu olduğuna göre; ikili yapılanmada iktidarı cezalandırmanın ya da uyarmanın yolunun oyların ana muhalefet partisinde toplanması olduğu açıktı. İrili-ufaklı birçok partinin seçmenlerinin aidiyet duygusuyla bağlı olduğu ya da en azından sempati beslediği partilere değil muhalefete yoğun biçimde oy vermesi, seçmenin önemli bir bölümünün pozisyonunu siyasal kuruma göre değil toplumsal gerçekliğe göre belirlediğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.

2 10-7

Parası yettiği kadar yaşıyor! Parası yettiği kadar yaşıyor!

31 MART 2024 SEÇİMLERİ ÖNEM TAŞIYOR

Siyasal iktidarın sürekli kazanmasını her şeyden öncelikli gören anlayışın uzun sayılabilecek bir süre kendisi adına başarılı olduğunu söyleyen Kaya, seçmenlerin pozisyonlarını siyasal/ideolojik kutuplaşmaya göre belirledikleri, toplumsal sorunları önemsiz addettikleri, her koşulda ve durumda önceliği kimlik siyasetine verdikleri bu sürecin sonuna yaklaşıldığını göstermesi açısından 31 Mart seçimlerinin önem taşıdığının yeniden altını çizerek, “Deyim yerindeyse seçmenler kendi toplumsal gerçekliklerini siyasal gücün önceliklerinin önüne koymuşlardır. Oy verdiği partiyi değiştirerek, sandığa gitmeyerek, ana muhalefet partisinde oyları birleştirerek ve başka hamleler yaparak seçmen kutuplaştırıcı siyaset yapma biçimine önemli bir itirazının olduğunu gösterdiler. Liyakatsizliğin, adil olmayan kamu otoritesinin, yoksulluğun, sayıların yüceltildiği nicelciliğin bir “kader” olmadığına dair seçmen farkındalığının geliştiğine işaret eden seçim sonuçları siyasal/ideolojik güce göre pozisyon alma döneminin son bulmakta olduğuna dair ipuçları içeriyor” şeklinde konuştu.

2 8-15 Devlet Bahçeli-1 Özgür Özel

Muhabir: TUBA KAYA