Bir reisin ardından...

Abone Ol

Öyle bir an vardır ki insan ne diyeceğini bilemez, yüreği yanar, dudakları titrer, gözleri dolar!

O anı geçtiğimiz gece bir kez daha yaşadım.

O anı bana Beyşehir Ülkü Ocakları Başkanı Serhat Turak yaşattı.

Ülküdaşları ile MHP İl Kongresi için Konya'ya gelmişti.

Kongrenin ardından mutlu bir şekilde Beyşehir'e dönerken elim bir kaza haberi geldi.

Yaralıların olduğunu söylediler.

Sonra durumlarının ağır olduğu, acil kan ihtiyacının gerektiği bilgisi geldi. 

Tam ihtiyaç olan kanlar bulundu haberi ile sevinirken Serhat Turak, “Hakkın Rahmetine kavuştu” haberi ile yukarıdaki duyguları yaşadım.

Ne diyeceğimi bilemedim, yüreğim yandı, dudaklarım titredi, gözlerim doldu!

Yüreği vatan, millet, bayrak sevgisiyle dolu, kalbi Türk Milleti için atan genç arkadaşım şehit oldu.

Kendisini yakından tanımıyordum ama adını duymuştum. Ülkücülük hayatını, yaşadıklarını biliyordum.

O soğuk 18 Ocak akşamı ülkücülerin yüreğini yakan bir ülkücü şehit artık.

O bir ülkücü olarak hayata gözlerini kapadı ama ülküdaşların gönlünde yaşamaya devam edecek.

Tıpkı, ülkücü şehitlerimiz gibi ülkücülerin benliğinde, yüreğinde, kalbinde olacak...

Selçuk Üniversitesi Beyşehir Ali Akkanat Kampüsü'nde Turizm Fakültesi'nde okuyordu.

Bu yıl mezun olacaktı.

Diplomasını alıp memleketi olan Adana'ya gidecekti.

Bir ülkücü olarak onun vatanına, milletine karşı gerçekleştirmek istediği ülküleri vardı.

Ama hayallerini gerçekleştirmeyi düşünürken elim kaza sonucu hayata gözlerini yumdu.

Umutların tükenmeye yüz tuttuğu, ülkücü olmanın suç sayıldığı, acı ve gözyaşlarının dinmek bilmediği, korku ve endişelerin panik oluşturduğu zamanda yiğitçe, mertçe duruşu ülküsü uğrunda mücadele etti.

Etrafına sürekli umut aşıladı.

Ülkücülüğü hakir görenlere inat ülkücü kimliği ile hizmetten geri durmadı.

Gençlere vatanın, bayrağın, milletin sevgisinden bahsetti, İ'lâ-yı Kelimetullah'ın dünyaya hâkim olmasının yollarını gösterdi.

Şer odaklarının oyunlarına aldırmadan ülkücülük yolunda ilerledi.

Dalkavukluğun, ihanetin, entrikaların, namertliğin, kalleşliğin, ihanetin, merhametsizliğin kısacası kahpe düzenin kaypak ve kaygan zemini üzerinde duruşundan ve yolundan taviz vermedi...

Orhun Yazıtları'nda ifade edildiği gibi Türk Milleti'nin yaşaması, var olması için çalıştı.

Mustafa Kemal'in işaret ettiği gibi gücünü asil kanından aldı.

Mehmet Akif'in işaret ettiği Asım neslindendi.

Arif Nihat Asya gibi yüreği bayrak sevgisiyle donandı.

Başbuğ Alparslan Türkeş gibi "Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur" düsturuyla hareket etti.

Bizans surlarında üç hilali diken Ulubatlı Hasan gibi milli ruhu, İslam'ın sancaktarlığını hep içinde hissetti.

Devraldığı görev bayrağını kirletmedi, kirletilmesine müsaade etmedi!

Evet, Serhat Reis.

Bir ülkücünün arkasından o kadar söylenecek söz var ki.

Vefatınla sanma ki unutulacaksın. Sen bir ülkücünün gönlünde Beyşehir denildiği zaman hep hatırlanacaksın, her il kongresinde yürekleri yakacaksın, her 18 Ocak soğuğunda yürekleri ısıtacaksın.

Sen şimdi çok sevdiğin vatan toprağında gönlün rahatça uyu Serhat Reis. Ülkücüler var olduğu sürece, kutlu davan ebediyete kadar sürecek.

Ruhun şad, mekanın cennet olsun!