Türk milleti olarak etkilenmeye açık bir yapımız var. Her an her şeyden etkilenebiliyor, etkilendiğimiz şey her neyse onu da en uç noktalarıyla yaşıyoruz.
Bir şeye inandık mı, onu körü körüne savunuyor, doğru olduğunu inatla iddia ediyor, fikrimiz üzerinde tartışılmasına dahi izin vermiyoruz.
Doğrucu başı oluyoruz, ben söylediysem doğrudur ayağı yapıyoruz, yanılıyoruz...
Aslında bazen yanıldığımızı da anlıyoruz. Fakat atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş oluyor. Son pişmanlık çare vermiyor bu durumlarda.
Özellikle benim gibi genç yaşlardaki insanlar etkilere daha açık oluyor. Hatta benden daha küçük yaşlardakinin beyinlerini yıkamak için çok fazla uğraşmaya da lüzum kalmıyor. Hitabeti biraz güçlü olan birisi, çıkıp yalan yanlış ne istediyse karşısındaki o boş, genç ve saf beyne işleyebiliyor.
Bunun en bariz örneğini de içinde bulunduğumuz süreçteki sıcak gelişmelerde ön sıralarda görünen ve hatta çocuk yaşta diyebileceğimiz insanlardan anlıyoruz.
Türkiye'yi karıştırmak istiyorlar!
Bu artık bariz belli. Türkiye'nin aleyhine olan her şeyi bu ülkenin insanlarına ve bu vatanın topraklarına mubah görüyorlar. Adımınızı attığınız yerde tuzak var.
Öylesine tehlikeli bir dönemdeyiz ki, aslında bu tuzakların büyük bir bölümünün farkında dahi değiliz. Gerçek hayatta, sanal ortamda, görsel ve yazılı medya yoluyla, dizi ve filmlerle, hatta reklamlarla alttan alttan alıyoruz subliminali...
Çok yönlü saldırıların buluştuğu ortak payda ise Türkiye'yi yıpratmak, birlik ve bütünlüğü bozmak...
Uzun zamandır şehit haberi almadığımız için seviniyorduk. Züğürt tesellisiydi ama olsun en azından ateş doğrudan yüreklerimize düşmüyordu. Önceki gün Bingöl'de iki Emniyet mensubumuzu gözlerini kırpmadan şehit ettiler.
Bazen bu olaylar üst üste geldiğinde kendi kendime acaba çözüm sürecini sürdürelim derken çok mu taviz verdik diye düşünmeden edemiyorum. Vardığım kanaat ise fazlaca taviz verdiğimiz yönünde oluyor.
Türkiye bir anlamda şamaroğluna döndü. Herkesin Türkiye üzerinden bir planı var. Nereye dönerseniz orada sizinle ilgili planları olan insanların sizi içten içe harcama çabalarını görüyorsunuz.
Bunların önüne geçilmez ve bir an önce somut çözüm yolları bulunmazsa, kalleşler, vatan hainleri bu zalimane tavırlarını sürdürmeye devam ederse, durum daha kötüye gidebilir. Bir iç savaşa sürükleniyoruz sanki. Halk ne kadar bilinçli davranmaya çalışsa, ne kadar sineye çekse, bunu da atlatırız deyip geçse de bir yere kadar. Olayların ardı arkası kesilmezse, bıçak kemiğe dayanır. Kıvılcım bir ateşlenirse, sonra kimse halkın önünde duramaz.
Onun için somut olarak bu olayları durduracak bir şeyler yapmak lazım. Amma masada, amma başka yerde...
Birilerinin bir hayali var. Ve bu hayal uğruna var güçleriyle çabalıyorlar. Onlar hayallerini gerçekleştirmek için adım adım ilerlerken, durup beklemenin alemi ne?
Mesnevi'den:
Bir sevinç hayaliyle ne vakte dek oyalanıp duracaksın? Çalış da bu sevinç tahakkuk etsin.