Hayat boyunca takdir buyurulan her devre, hem ebeveyn hem de bizâtihî mükellef olarak kayda geçen ve ona göre hesabı verilen zaman dilimleridir. İnsan bazen bu devrelerin bazılarında zamanı durdurmak, bazılarında geri almak, bazılarında da atlatmak ister. Ancak, zaman takdir buyurulduğu üzere akar; mukadderat aynen vâkî olur. İnsana düşen sabır, şükür ve tevekkülle boyun eğmek; dengesini bozmadan devam etmektir.

Molla Câmî -rahmetullâhi aleyh- Hazretleri;

“İhtiyarlık gençliğin neticesidir. Netice ise başa bağlıdır. Gençliğini iyi geçirenin, ihtiyarlığını da iyi geçireceği umulur.” buyuruyor. Sağlam binalar, sağlam temeller üzerinde yükselir. Baştan itibaren istikamet üzerinde devam eden bir hayatın makbûliyeti tartışılmaz. Başarılan işe ne kadar zorluklar aşılarak ulaşılmışsa, bedeli de o kadar yüksek olacaktır. Halkın dilinde, son devirlerinde dîne yönelenler için; latîfe kabilinden, «gidecek başka yerleri kalmayınca» diye zikredilmesi, bu gerçeğe atıfta bulunmak içindir. Fırsatlar, elde iken değerlendirilmelidir. Bu gerçeği tebârüz ettirmek sadedinde; «Sonra yaparım.» diyenin helâk olacağını belirten Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“İhtiyarlık gelmeden gençliğin; meşguliyet gelmeden zamanın; hastalık gelmeden sıhhatin; fakirlik gelmeden zenginliğin; ölüm gelmeden hayatın kıymetini bil.” (Hâkim, Müstedrek IV, 306) buyuruyor. Bu cümleden olarak gönül ehli zevât da, iş işten geçtikten sonra, «eyvah»larla dövünmemek için;

“Dün geçti; yarın meçhûl; değerlendirilecek an, bu andır.” buyururlar.

Ömür, pek kısa; zaman, çok çabuk geçiyor; yıllar, saniyeler gibi akıp gidiyor. Ama; nefis, dünyanın bütün «boş»luğuna rağmen, onu tek gaye hâline getirebiliyor. Hem de bu hayatı «bir ağaç altında, kısa bir mola» olarak tarif eden Âlemlere Rahmet Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“Bu dünyada bir garip veya bir yolcu olarak bulunun.” (Buhârî, Rikâk, 3) buyurduğu hâlde… Bu yolculukla ilgili olarak Hazret-i İsa -aleyhisselâm-’ın;

“Dünya hayatı bir köprüden geçmektir. İnsan köprünün imarı ile uğraşmak yerine, selâmetle geçmeye bakmalıdır.” buyurduğu rivâyet edilir. Anadolu’muzun gönül sultanlarından Yûnus Emre, bu aldanışı;

Mal da yalan mülk de yalan;

Var biraz da sen oyalan.

diye ifade ediyor.

Hadîs-i şerifte;

“Dünya için, dünyada kalacağın kadar; âhiret için; âhirette kalacağına göre çalış.” buyuruluyor. Aklın yolu bir; ömrün en verimli dilimi olan gençlik yıllarının kemâlât yolunda değerlendirilebilmesi için, fırsatları en iyi şekilde kullanmak gerekiyor. Üstad Necip Fazıl, bu hissiyâtını şöyle aksettirir:

Gençlik gelip geçti… Bir günlük süstü…

Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.

Eser darmadağın, emek yüzüstü;

Toplayın eşyamı, işim acele.