Yıl 15 Mart 1915, Osmanlı imparatorluğu zorlu cephelerde savaşlar verirken ihtilaf devletleri de İstanbul’u denizden kuşatma çabası sonuçsuz kalmıştı. Yeni bir strateji uygulayarak karadan Osmanlı topçu bataryalarını ele geçirerek İstanbul’a ulaşma planını ortaya koydu. 

Bu plan çerçevesinde Fransız ve İngiliz askerlerinden oluşan ordu 25 Nisan 1915 Gelibolu yarımadasının güneyinden beş noktaya çıkarma yaptılar. Fakat Osmanlı ordusunun inanılmaz bir direnişi ile karşılaşan ordu Gelibolu yarımadasını işgalde başarılı olamadı. Bunun üzerine Arıburnu’nun kuzeyinde Suvla Koyu’na 6 Ağustos 1915 yılında takviye kuvvetler ile tekrar bir çıkarmada daha yaptılar. Ancak burada da kurmay Albay Mustafa Kemal’in karşı taarruzu ile karşılaşan düşman ordusu ihtiyat için beklettiği orduyu ateş hattına sürerek güçlükle sahilde tutunabildi. Ertesi gün Mustafa Kemal Conk Bayırı ve Kocaçimentepe’de yeni bir taarruz yaparak buradaki Anzakbirliklerini püskürterek yenilgiye uğratmıştır. Daha sonra İngiliz ve Anzak ordularının ikinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları Osmanlı savunmasını aşamamıştır.  Bütün bu gelişmeler sonucunda Fransız İngiliz ve Anzak kuvvetleri Gelibolu yarımadasını 1915 yılı aralık ayında tamamen terk etmişlerdir.

Çanakkale Geçilmez, Birinci Dünya savaşında yedi düveli karşısında bulan Türklerin yaptığı dillere destan Çanakkale savunması ardından söylenmiş sözdür. Düşmanları bu sözü dile getiremeseler de kafalarına o gün dank ettiği gibi bugün de hala o acı mağlubiyeti hatırlamaktadırlar.

Çanakkale Geçilmez, Bir yandan vatanını canı pahasına koruyan, düşmanı Boğazlar'dan geçirmemek için tüm şeyini ortaya koyan Mehmetçiğin acı dolu hikâyesini anlatırken; Çanakkale'nin geçilemeyeceğini anlayan Avrupa'nın sözde koca devletlerinin donanmaları, arkalarına dahi bakmadan geri dönmek zorunda kalmışlardır. Çoğu haçlı zihniyetli kendilerini Avrupalı diye adlandıran, hangi ırktan, milletten olduğu dahi bilinmeyen insanların, topraklarımızdan gittiklerini duyan Anadolu insanları, bulundukları yerleri bayram yerlerine çevirdiler.İstanbul'a zafer haberi ulaştığında halk sokaklara döküldü, herkesi ayrı bir sevinç kapladı. Fakat 57.000 şüheda (şehitlik) makamına ulaşan Mehmetçiklerimizi ve aralarında bulunan analarımızı da arkamızda bırakarak Ehli iman olan o Mehmetçiklerin hepsi de şüheda makamına yükseldiler. Yüce Mevla'm bizlere de o makamları nasip eylesin. YoksaAllah'u Zülcelal Hazretlerinin huzuruna çıkacak ne yüzümüz var ne cesaretimiz. En azından şehitlik makamıyla gidersek belki yüzümüz olur. Allah'u Zülcelal Hazretlerinin huzuruna çıkmaya. Çanakkale'deki zafer tez duyulur İstanbul'a. Süleymaniye Camisi'nin yaşlı mahyacısı içindeki coşkuya dayanamayıp, yanına çıraklarını da alıp aklına ilk gelen iki kelimeyi minarelerin arasına, yani mahyaya yazıp yatsı namazına kadar kandilleri yetiştirir. İstanbul'un her yerinden görülen mahyadaki iki kelime aynen şudur; “ÇANAKKALALE GEÇİLMEZ.”

Çanakkale'nin geçilememesinin başlıca temel sebeplerinden birisi; çoğu insanlarda olmayan vatan sevgisi dediğimiz manevi duygularıydı. Bu duygu ve maneviyat sadece kimlerde olabilir derseniz, imanı kemale ermiş olgun insanlar da olur. Zira kâinata rahmet diye gönderilen sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimiz, Rabbim bizleri şefaatlerine nail eylesin "Vatan sevgisi imandandır" sözünün sırrı, cephe gerisindeki, huduttaki, vatan savunmasını yapan Mehmetçik gönüllü insanların kalplerine sirayet ettiği içindedir.