BÖLGE

BEYNİMİZİ DE İŞGAL ETTİRMEYİZ!

Abone Ol

25. kare artık büyük küçük, ilgili ilgisiz herbirimizin malumu haline gelen bir konu.

Subliminal yöntem, şuuraltı besleme teknikleri de yabancı olmadığımız kavramlar.

Bu işin içinde bir iş var, daha doğrusu bu işte bir gavurluk var dedirten konular tam da.

İster bir mal ve ideolojiyi pazarlamak maksadı ile olsun ister bir kültür ögesi ya da innancı kesin bir dille ifade etmem gerekir ki bizim hedef kitle olarak muhatap olduğumuz, mutazarrır olduğumuz bir alan bu alan.

OBEZ ZİHİNLER -1 MİSYONER KÜLTÜR İÇİN TIKLAYINIZ 

OBEZ ZİHİNLER -2 HAÇLA SALDIRI İÇİN TIKLAYINIZ 

 

OBEZ ZİHİNLER -3 TEYZİF, TAHFİF, TAHKİR! İÇİN TIKLAYINIZ 

 

OBEZ ZİHİNLER -4 'VATANI DA BEYNİMİZİ DE İŞGAL ETTİRMEYİZ' PDF DOSYALARI İÇİN TIKLAYINIZ ...

 

FOTOĞRAF GALERİSİ İÇİN TIKLAYINIZ...

Açık mesajlarla ikna, etkileme, kanaat oluşturma-değiştirme faaliyetlerinin yanı sıra zihnimizin savunmasız olduğu alanlara, şuuraltımıza saldıran yöntemler, yani arkadan, sinsice usullerle;

Ne yememiz,

Nasıl yememiz,

Ne giymemiz,

Ne düşünmemiz/düşünmememiz,

Nasıl oy vermemiz ve hatta nasıl inanmamız gerektiğine dair yönlendirme çabası ile karşı karşıyayız. Üzerimize gelen bu saldırı konusunda çok da fazla tahkimatımız olduğunu söylemek zor.

Subliminal mesajlar ve şuuraltı besleme teknikleri konusunda RTÜK başta olmak üzere mevzuatımız yasak getirmektedir getirmesine de böylesi yöntemlerin kullanılıp kullanılmadığı hususunda bir tespit mekanizması elimizde bulunmamaktadır.

Konunun yarındaki değerlerimizi, bu gün de değer olarak korumak ve yarınlarda sürdürülebilir ve kimlik muhafazası, açısından seferberlik şuuru ile ele alacak bir stratejiyi muhtaç olduğumuzu vurgulamak isterim.

 

DEĞERLER EĞİTİMİ NEREDEN ÇIKTI? 

MAHREMİYETİN İFŞASI AİLEYİ KURTARIR MI?

Dedem rahmetli Şukrü'nün Mustafa elimden tutup caminin-cemaatin yolunu gösterdi bana. Peşinden götürüp bağ budamayı öğretti. Ebem rahmetli okuma yazma bilmezdi. Ama şahadet ederim ki saliha idi, ahlak sahibi, haya sahibi idi. Ne oldu 45 senede ne değişti?

Toplum geneline şamil ederek bir kaç cümle ile anlatayım.

Önce aileler daraldı, ne demekse çekirdek aile oldu. Sonra oturulan mekanlar 'hayatsız' (bahçe), meyvesiz, çiçeksiz, tavuksuz, koyunsuz hale geldi. Duvar kenarlarından dutlar uçtu gitti. Binalar yükseldi. Köy değersizleşirken kent (şehir değil) yükseldi. Gelin kız delikanlı kendi işinin sahibi iken köyde, eşinin kentte ırgatlığına razı oldu. 

Binalar yükselirken, değerler aşınmaya, erimeye başladı.

Çekirdek de çatlamaya ufalanmaya hızla yol aldı.

Artık aynı kapıdan giren aynı odada ya da farklı odada –fark etmez- yaşayan yabancıların adıydı çekirdek aile. O kapıdan artık değil yatılı misafir, gündelik misafirin girmesi dahi nerede ise abes hale geldi. Yetmedi. Birey kendine yabancılaşmaya başladı. Tek kimlikli, tek şahsiyetli olmaktan çıkıp çok yüzlü hale hale geldi.

Başka ne oldu?

'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' diyen bir Peygamber'in ümmeti biz, mahalleyi değiştirdik. Korunaklı, güvenlik görevlili, hatta jiletli tellerle örülü sitelerimize yerleştik. 

Çocuklarımızı güzel güzel okullara gönderdik. Bu okullar hem de bizim mahallenin okullarıydı. Ne güzel Elif-Ba'dan başlıyorlardı. 

Heyhat!

Okuma bayramlarında, yıl sonu müsamerelerinde bir güzel dans da ettiriyorlardı kendilerine teslim ettiğimiz yavruları.

Yeter mi? Elbette yetmez!

Değerler eğitimi de veriliyordu artık. Ahlakı bu programlardan öğreniyorduk. Sevgiyi, temizliği, iyiliği... Ayın değeri şehir tanıtım mecralarında bizi bir güzel aydınlatıyordu. Oradan bakıyorduk ve 'hımm kötülük etmemek gerekir' diyorduk.

Bu bahis uzar gider. Yormayayım sizi ve başa döneyim.

Değer dediğiniz şey mütemmim cüzdür. Kişiliğinizin, toplumun harcında mevcuttur. Onu kırmızı kan beyaz kan diye makinede ayıramazsınız. Ya vardır ya yoktur. İyi ve kötü gibidir. Siyah ve beyazdır. Öyle aşıyla enjekte edilmez, salon toplantıları ile kazanılmaz/kazandırılamaz.

Ey Mustafa Arslan derdin ne senin?

 Değerlerin yok olması mı seni rahatsız eden, değerler eğitimi programı mı? 

İkisi de!

Bana merhum babamdan, dedemden tevarüs eden, konu komşumla yaşayarak öğrendiğim benim istediğim. 15 Temmuz'da topyekun vatan evladını ayağa kaldıran, üstü küllenmiş kor aşık olduğum.

Daha araştırma dosyasına başlarken işaret etmiştim. Bunca bozulmaya, bozma gayretine rağmen, 15 Temmuz'da destan yazan bir milletin daha doğrusu ümmetin evlatlarıyız biz. Hamdolsun kale gibi sağlamız. Tezat içinde, kötülük içinde, umudu yeşerenleriz biz.  Bu tespiti merhum Hocamız Necmettin Erbakan'ın ifadesi ile çiviyi çaktıktan sonra dönelim değerler eğitimi mevzusuna.

Değerler eğitimi de evlilik okulları da kadınları kışkırtmak, kimlikleri ve fıtratlarına aykırı davranmaktan başka işe yaramayan 'kadın..' diye başlayan eğitim, organizasyonlar da yüksek sesle ifade ediyorum, yarayı tedavi etmek bir yana yara açan, pansuman yaklaşımlardan öte anlam ifade etmez.

İslam mahremiyeti öne çıkarır. Tecessüsü yasaklar. Aşkın, taşkın terapilerle mahremiyeti fahşetmez aksine kerihler. Yakın geçmişteki sohbetimizde değerli ağabeyim, bilim ve dava adamı Prof. Dr. Şaban Çalış aydınlatıcı bakış açısı ile 'günah çıkarma' ile 'evlilik okulları' arasındaki teması kurmaya yol açtı. Günah çıkarma ile evlilik okullarının kaçıncı göbekten kardeş/akraba olduklarını sorgulamamıza yol verdi. Mahremini ortalık yere saçan ne evlilik okulları ne de şu Flash denilen televizyondan hangi hayır gelmiştir? Çöken-biten yakın dönem evliliklerinin hangisini kurtarmıştır? Ben bilmiyorum. Lütfen bu konuda dişe dokunur bir fayda, istatistiklere yansıyan bir iyileşme varsa işaret buyursun.

Diyorum ki;

Değerler, adına okul-organizasyon kurularak öğrenilmez. Hava gibidir. Yaşadığınız atmosferin ayrılmaz parçasıdır. Onu kirletirseniz, hastalanırsınız yok sa da nefes alamaz ve ölürsünüz. Dolayısı ile toplumu aslına moda deyimle fabrika ayarlarına döndürmeye dönük esasa müteallik hizmetlere yönelmek, uyduruk, yama işlerden kaçınmak gerek. Tıpkı onlarca cildini okuduğunuz halde hiç ama hiç bir şey anlamadığınız kişisel gelişim kitaplarında ifade edilen hamurumuza-çamurumuza uygun olmayan fasa-fiso gibi,

Diyorum ki;

Batı formatında, gavur kafası ile hazırlanmış ve bize giydirilmeye çalışılan ne varsa uzak duralım. Kendimizin içine sinmeyen, anlamadığımız hiç bir program eğitim vs. ile topluma yönelmeyelim. Nesillerin zamanını çalmayalım. Mahremin değerini muhafazadan geri durmayalım.

 

BARTHOLOMEOS'NUN TELAŞI

Ekümeniklik rüyası gören Patrik Bartelemeos AB ile ilişkilerdeki bahar döneminde açılıp saçılmış, elinde asa ile karış karış Anadolu'yu gezmiştir. Onu kah Akdamar'da kah sözde Pontus topraklarında kah Konya'da  Aya Eleni'de, Karadağ Binbir Kilise'de görmek mümkün olmuştur. Patrik Efendi toprakların altının kendilerine ait olduğu ifadesini ısrarla kullanarak, vatanımız üzerindeki niyetlerini açığa vurmaktan geri durmamıştır. Bu millet bu topraklar üzerinde durdukça daha çok hayal görürsün diyelim geçelim. Ancak, bu araştırma vesilesi ile dile getirdiğimiz hususlardaki duyarlılıklarımızı artırmak, içinde bulunduğumuz hale ve tehlikelere ilişkin çalışma yapma yükümlülüğümüz gün gibi ortadadır. Zira Anadolu azgın bir boğa gibidir. Üzerinde durmasını bilmeyeni tutmaz atar. Nice medeniyetler çanak çömlek olarak topraklarımızın altından fışkırmak değil midir?

 

SUBLİMİNAL MESAJ NEDİR?

Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalır. Verilen mesajı bilincimiz o anda fark etmez ama bilinçaltımız kayıt eder. Bilinçaltımızın aldığı bu mesaj kararlarımıza etki etmektedir. Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır. Dizilerde veya filmlerde karakterlerin içtiği içecek markaları, kıyafetleri subliminal mesaj örneklerindendir.

Dünyayı yönettiği söylenen bir üst tabakanın varlığı bir çok yazar ve akademisyen tarafından söylenmektedir. Dünyayı yöneten 13 aile midir? yoksa hepimiz tarafından çok iyi bilinen illuminati midir? yoksa 13 aile illuminatinin kendisi midir? ya da başka bir şey midir? Dünyada yerleştirilmek istenen yeni bir düzenin olduğu bilinmekte ve haklarında bir çok şey anlatılmaktadır.

25. kare tekniği nedir?

Günümüzde yayınlanan dizilerde, filmlerde, çizgi filmlerde ve bu tarz programların çok büyük yüzdesinde subliminal mesajlar kullanılmaktadır. Hatta sadece subliminal mesajlar kullanılmakta ve 25. kare tekniği de kullanılmaktadır.

25. kare: Televizyonlarda ve sinemalarda yayınlanan her tür video kaydında 25. kare tekniği uygulanabilmektedir. Bir film şeridinde bulunan her bir saniyeye 24 film karesi yerleştirilmesi normaldir. Çünkü biz insanlar gözümüzde saniyede 24 kareyi algılayabilmekteyiz. Ancak bir saniye içerisine yerleştirilen 25. kareyi gözümüzde görememekteyiz ama beynimiz bu durumu algılar ve bilinç altımıza yerleştirir. Bu şekilde bir çok mesaj bir çok reklam unsuru bizlere aktarılmaktadır.

Subliminal mesajın verilme amacı nedir?

Subliminal mesajların karşılığı bilinçaltı mesajdır. Subliminal mesajların amacı insanların beş duyu organı ile algılayamadığı ve engelleme durumu olmadığı direk beyne verilen mesajlardır. Subliminal mesaj sadece fotoğraf olarak değil ses dosyalarında da bulunmaktadır. Subliminal mesajlar ilk olarak bir ürünü ön plana çıkarmak için başlamıştır, en çok kullanılan bölgeler markalardı ancak zamanla bu mesajlar amacını açmış çok farklı yerlere gitmiştir.

Subniminal mesajların verilmesi bir bireyin karar aşamasını etkilediği için kanunen yasaklanmıştır. Devlet başkanı seçimlerini örnek verebiliriz. Ancak subliminal mesajlar eğitim, kişisel gelişimde kullanılabilir diye kanunda geçmektedir. Ancak bu kurallara ve kanunlara uyan yoktur.



Türkiye'de bilinçaltı mesajların kullanılmaması yasak

Ülkemizde 15 şubat 2011 tarihinde kabul edilen 6112 sayılı RTÜK kanunun 9. maddesinde Türkiye'de ticari iletişiminde bilinçaltı mesajlar kullanılmak yazmaktadır.

Subliminal mesajlar işe yarıyor mu?

Subliminal mesajlar hem iyi hem de kötü amaç ile kullanılabilir. Subliminal mesajların işe yarayıp yaramadığı hakkında bir çok araştırmacı deney yapmıştır ve yapılan tüm deneylerde istenilen sonuç elde edilmiş ve subliminal mesajların gerçekten bilinçaltına ulaştığı ve kişiyi etkilediği gözlemlenmiştir.

Yapılan deneyler

1958 yılında Chicago'da bir radyo istasyonu müzik yayınları altında subliminal mesajlar olan müzikler uygulamaya başladılar. Ve verilen mesaj ise bir bardak kahve ister misin? mesajı idi.

En bilinen deney ise bir reklam uzmanı tarafından 1957 yılında yapılan piknik isminde bir filmde uygulandı. Hazırlanan bu filmin her 5 saniyesine 0.003 saniyelik görüntüler eklenti ve bu görüntüler de aç mısın? patates ye, mısır ye, kola iç, mesajları verildi ve film ara verdiğinde patlamış mısır, kola ve patates satışlarında aşırı yükselme gözlemlendi.

Eskiden yapılan bu iki denemeden sonra subliminal mesajların başarısını gören bazı kesimler bu mesajları farklı yollar için kullanmaya ve yaygınlaşmaya başladılar.

Bilinçaltımıza bilgiler nasıl yerleştiriliyor?

Bilinç ve bilinçaltı olarak zihnimiz iki bölümden oluşmaktadır. Bilinçaltımız bir çok şeyin bizim haberimiz olmadan depolandığı yerdir. Yani bakıp gördüğümüz halde algılamadığımız bir çok şey depolanır. Mesela sokakta yürürken bir yüksek bina görseniz kaç katlı olduğunu saymasanız bile bilinçaltınız bunu algılayacak ve kaç kat olduğu hakkında bilgileri bilinçaltına yerleştirecektir. Kısacası gördüğümüz, algılamakta zorluk çektiğimiz her bilgi bilinçaltında bulunmakta ve bir gün gün yüzüne çıkmaktadır.

Bir çok filmde cinsel içerikli objeler ya da yazılar bulunmaktadır. İnternette her yerde karşımıza çıkmaktadırlar. Ancak subliminal mesaj denilen olgu cinsel olgu ve yazılardan çok daha fazlasını içermektedir.

 NÖRO PAZARLAMA NEDİR?

Nöropazarlama Nedir?

Nöropazarlama nedir? Nöropazarlama, nöroloji bilim dalı ile pazarlamayı birleştiren bir pazarlama çeşidi ve özellikle son yıllarda oldukça revaçta olan bir pazarlama modelidir. Nöropazarlamada insan beyninin tanıtım araçlarını nasıl tanımladığı, nasıl algıladığı ile ilgili bilgi alma amaçlı ve bu bilgilere göre pazarlama stratejisi oluşturma hedeflenir. Tüketici davranışlarını anlama, bu davranışlara göre tanıtım, pazarlama faaliyetleri oluşturma bu pazarlama modelinin temelidir hatta bu davranışları uzun vadede yönlendirme amacı dahi vardır.

E-Ticaret alanında da son dönemlerde nöropazarlama uygulamaları az da olsa görülmeye başlandı ama artacağını söylemek hiç de zor olmaz. E-Ticaret sitesi yöneticileri, tüketicinin neyi neden satın aldığını daima bilmek ister ki pazarlama sürecini doğru ve verimli şekilde yönetebilsin. Tüketiciyi herhangi bir ürünü satın almaya sevk eden sebepleri de öğrenmek için Nöropazarlama biçilmiş kaftan desek abartmış olmayız.

Nöropazarlama iyi hoş da, tam olarak ne işe yarayacak?

Nöropazarlama yöntemi yukarıda bahsettiğim gibi biçilmiş bir kaftan olsa da, uygulanması o kadar da basit değil. Yani herkesin rahatlıklar uygulayabileceği bir yöntem değil. İşte burada e-ticarette neden çok örneği yok buradan da anlıyoruz. Aslında tam e-ticaret için uygun bu yöntemde, hem analiz çıkarmak, hem çalışmayı uygulamak çok kolay, muhtemelen zamanla daha çok örneğini göreceğiz.

Nöropazarlamaya çok basit şekilde tanım yapacak olursa özetle, tüketicinin bazı görselleri durumlar, sesler karşısında verdiği tepkilerin ölçülmesidir diyebiliriz. Başka deyişle, nöropazarlama, vücudumuzun belli durumlar ve olaylar karşısında verdiği tepkileri ölçerek edinilen sonuçlara göre analiz çıkarmaktır. Tüketicinin davranışlarını ölçerken de belli tekniklerden yararlanılır, özetle onlar;  SST, fMRI, EEG, göz hareketleri takibi ve diğer birkaç tekniktir diyebiliriz. Diğerleri derken çok az kullanılan ve kullanımında sıkıntılar olan teknikler de vardır, bunların bazıları, vücudun verdiği refleks hareketleri, deri duyusu tekniği, parçalı dalga takibi tekniğidir. Bu tekniklerle beyindeki nöronların takibi ile alınan verilerin bir de toplanıp, okunabilir bir analize çevrilmesi süreci vardır. İşte tüm bu sebeplerle genelde bu pazarlama yöntemi henüz çok büyük firmalar tarafından kullanılıyor yani halka inmiş değil hala :)

Nöropazarlama nedir anladık da nöropazarlama örnekleri nelerdir?

Nöropazarlama örneği diye birçok yerde saçma sapan örnekler gösteriliyor esasen hiçbiri tam olarak nöropazarlama örneği değil onu da belirteyim ve en önemli ve bence anlaşılır, etkili örneği yazayım. Herkesin beklediğinin aksine ABD değil Almanya bu güzel deneyin yapıldığı yer ve Almanya'nın eski bir üniversitesi Ulm Üniversitesi'nde H.Walter yapıyor bu araştırmayı. Meşhur marka Daimler Chrysler adına yaptığı araştırmada arabaların erkeklerin beyninde nasıl etki bıraktığını inceliyor. Daimler bu araştırmayla çok önemli veriler elde etmiş ve ondan sonra BMW, Aston Martin hemen benzer araştırmalar yapmıştır. Nöropazarlama çalışması için belirlenen 12 erkeğe farklı modellerde arabalar gösteriliyor ve bu modellerden sıra spor arabaya gelince beyinlerin ödüllendirme bölgesinde hareketlilik artıyor bu da Daimler'e çok önemli bir bilgi veriyor. Tabii onu izleyen BMW ve Aston Martine de…

ABDEST NAMAZA SALDIRI

Gürültü bahanesi ile ezana saldıran kafa, abdestin faziletleri üzerine yapılan yayınlara da aynı zihni yapının sonucu olarak tahammülsüzce ilişmekten kaçınmamaktadır.

 

ÇOCUK ÇANTALARINA ÇİTE STANDART

Çocuk çantalarında başta Örümcek Adam, Süperman gibi Amerikan emparyal kültürünün ürettiği kahramanlar baş köşeye yerleşirken eskaza başörtülü bir çocuk fotoğrafı yer aldığında adı 'ulusal' olan medya hemen saldırıya geçmekte.

 

HEMAN VE GÖLGELERİN GÜCÜ ADINA!

EKRANLARDAKİ SİHİR

Medeniyetimizin Dede Korkutları, Battal Gazileri varken, Nasreddin Hoca gibi değerimiz, Mevlana gibi bir deryamız varken çocuklarımızı dün He Man, Haidi, bu gün pokemonlarla yetiştiriyoruz. Ekranlarımızı 'sihir'li kahramanlar işgal ediyor.

 

ÇOCUK KİTAPLARINDAKİ ÖRNEKLER

Çocuklarımızın tertemiz zihinlerini sadece televizyon ve internet yolu ile kirletmiyoruz. Kitaplar da bu konuda önemli bir bozucu görevi üstleniyor. İşte iki örnek birinde çan kuleleri diğerinde motomot yapılan tercümenin sonuçlarını görüyoruz.

 

MÜZİK ETKİSİ

Ecdadımız müziği ruh ve sinir hastalıkları başta olmak üzere tedavi amacı ile kullanmış, bedii sanatlarda zirveye ulaşmıştır. 

İnsan bedeni büyük oranda sudan oluşmaktadır. Su üzerinde yapılan deneyler le müzik sesinin oluşturduğu titreşimler kaydedilmiştir. Böylece müziğin insan üzerinde oluşturduğu etki konusunda kanaate varılmak istenmiştir. Direksiyon başında dinlenilen müziklerin çeşidinin davranışlar üzerindeki etkisi de bir başka deney konusu olmuştur.  İnsanı saldırganlaştıran, suça teşvik eden ve ruhi dengesini bozan müzik türleri oldukça yaygın hale gelmiştir.

 

ÇOCUKLARI KİRLETMEK!

Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar.

Sabidir, günahsızdır. Ta ki buluğ  çağına erene kadar sorgudan müstağnidir. Ancak kitle iletişim araçları yolu ile çocukların dimağlarını kirletip onları katil yapacak hale gelmiş bulunuyoruz maalesef. İşte örnekler;

 

VÜCUTLARI DÖVMEK!

Son dönemin bir yanlış ve çılgınlığı da gençlerin vüctlarının çeşitli yerlerine yaptırdıkları dövmelerdir.

 

HOCA CAMİDE!

Bir dönem liseli gençlik üzerine çok sayıda dizi çekildi. Hocayı öğretmen haline getiren, flörtü normalize eden, giyim kuşam konusunda asiliği teşvik eden, isyankar bir gençlik üretimim değirmenine çok su taşıdı bu diziler.

 

HAZCI, KANAATSİZ, DOYUMSUZ VE TEMBEL BİR NESİL!

Sosyal medya, televizyon ve diğer kitle iletişim organları eli ile toplumun temel taşları yerinden oynatılmaktadır. Oluşturulan modeller ile giyim kuşam ve davranışlar değiştirilmektedir. Gençler televizyonlarda izledikleri mankenlere özenmekte, hayat arkadaşlarının onlar gibi olmasını beklemekte, çalışmadan, yorulmadan onların yaşadıkları hayata öykünmektedir.

İşyerleri çalıştıracak eleman ararken, işsiz binlerce genç sokaklarda gezmektedir. Sabırsızlık  ve kanaatsizlik nedeni ile mutluluğu yakalaması mümkün olamamaktadır.

 

TARİHSİZLİK

Tarihsiz bir nesil geleceksizdir.

Tarihini bilmeyen, tarihine dayanmayan güvenli bir geleceğe yürüyemez.

Türkiye, son yüzyılı geçmişi ve değerleri ile kavgalı halde, içe dönük, iç düşman üretici ve çatışmacı bir yolda yürümektedir. O kadar ki eğitim-öğretimin toplumu getirdiği nokta zımnen, 'dünya yeni kurulmuştur değilse de bizim kökümüz yoktur, var olan kökümüz de utanılacak durumdadır' şeklinde anlaşılabilir.

 

YIL SONU ETKİNLİKLERİ-OKUMA BAYRAMLARI

İlköğretim seviyesinde –İslami duyarlılığa sahip olanlar dahil- okulların okuma bayramları ve yılsonu etkinlikleri özenti programlar olarak seyretmektedir. Lise mezuniyetlerinde balo düzenlenmesi, kep fırlatma programları, üniversite seviyesinde ise bahar-güz şenlikleri, tanışma çayları, mezuniyet törenleri ritüel ve kıyafetleri ile bizden değildir. Bu konuda Karatay Üniversitesi'nin çabasından övgüyle bahsetmeden geçmek eksiklik olur.

 

KENTSEL DÖNÜŞÜM VE DÖNÜŞÜŞ/DÖNÜŞTÜRÜLÜŞ HİKAYEMİZ

Kentleri dönüştürdüğünüzde alacak şekil sonuçta sizi kendine dönüştürecektir.

Yaşadığınız mekanlar sizin hayatınıza yön verir.

'İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız' düsturu tam da bu noktada devreye girer.

Kendi ellerimizle, kendi kaynaklarımızla 'yatırım' maksadı ile yaptığımız alışveriş merkezleri hiç zaman yitirmeden bize kendi kurallarını dayatmıştır. Kendi işleyişi içinde bize mescitlerin yerlerini bile merdiven altlarına en ücra köşelere koydurmuştur.

 

MODA

Moda adı altında cinsiyetlerin  birbirine girdiği, israf anlamına gelecek harcamaların yapıldığı, şekil ve mesajları itibari ile gelenek ve inançlarımızla çelişen kıyafetler toplumun önüne getirilmektedir. Bu alanda yaşananlar tesettürün dahi içini boşaltacak noktaya gelmiştir. 

 

GAVURA POHPOH MÜSLÜMANA ÖCÜ BÖCÜ!

Son dönemde kısmen dönüşmüş olsa da İstanbul'da yerleşik Batı zihniyetli ya da kripto medyanın kafa yapısı İslama ve Müslümana karşı hep karşıt olagelmiştir.

İki örnekle bu bakış açışını ortaya koyalım. Birincisinde Çanakkale Zaferimiz ekseninde iki farklı haberi inceleyelim. İlkinde Anzaklar'ın Çanakkale'de yaptıkarı kendi ayinlerini, 'Çanakkale"nin öksüz torunları buluştu' başlığı ile verirken, bir belediyenin destanı, mücahadeyi anlatan eserine hurafe demektedir. Bu haberler üzerine, bu bakış açısı üzerine kitap yazılır!

İkinci örnek ise Müslüman baba, ecnebi anaların çocukları ile ilgili haberlerin hepsinde aynı anlayış sahipleri tavırlarını ecnebilerden yana koymakta, kanuni haklar Müslüman babaya dönük olsa bile haberlerinde yine aynı bakış açısını hakim kılmaktadırlar.

 

MÜSLÜMAN KIZLARIN GAYRİMÜSLİMLERLE EVLİLİĞİNİ NORMAL GÖSTERME

Malum olduğu üzere Müslüman bir kızın/kadının gayrimüslim bir erkekle evlenmesi inancımız gereği yasaktır.  Buna karşın benzer evlilikleri normal göstermeye dönük, hatta şirin gösterme amaçlı diziler dahi çekilmiştir.

 

İSLAMİ DEĞERLERİ AŞINDIRMA, ÖRNEKLER ÜZERİNDEN SALDIRMA

En belirgin saldırı kurban üzerinden yapılmaktadır. O kadar ileri gitmişlerdir ki horoz kurban olur mu olmaz mı tartışması açmak sureti ile ibadetle alay etmeye kalkmışlardır. Yine kurban üzerinden 'hayvan katliamı', 'şehirlerin kirlenmesi', abartılı kaçan boğa ve kendini kesen haberleri yapmaktadırlar.

DOĞUM KONTROLÜ VE KÜRTAJ ÜZERİNDEN TEZGAH

Doğum kontrol kampanyaları ve bu kampanyalara uluslararası örgütlerce verilen destekler nüfusumuzun belli bir seviyede tutulması amacına ma'tuftur. Öte yandan kürtaj ve sezeryan yolu ile de aynı amaca hizmet edilmektedir.

ÇOKULUSLU DERNEKLER ÜZERİNDEN AYRILIKLARI KÖRÜKLEME

Medya sahasında Alman Conrad Auduanauer ? Vakfı, kadın dernekleri, etnik kimlikler üzerine çalışan dernekler, Soros'un desteklediği dernekler, çevre dernekleri, İsveç başta olmak üzere Batı kaynaklı yapılanmalar 'cafcaflı' konu başlıkları ile kadın, çocuk, etnik kimlik, azınlıklar, ekonomik konular, siyasi ve kültürel alanlarda farklılıkları daha önce de ifade ettiğimiz gibi karşıtlıklar ve düşmanlıklar haline getirme konusunda sistematik bir çalışma yürütmektedir. 

MİKE'I BİR TÜRLÜ MALİK YAPAMAYANLAR

Kombassan Ladikspor(a şampiyon olduklarında şükür namazı kıldılar diye etmediklerini bırakmayanlar, Brezilyalılar başta olmak üzere Hıristiyan futbolcular ve diğer sporcuların istavrozlarına sessiz kaldılar yıllar yılı. O kadar ki İslamla şreflenen Cat Stevens'in Yusuf İslam'lığını, Nicolas Anelka'nın bilal Abdüsselam olduğunu içlerine sindirememişlerdir. Müslüman sorcuların isimlerini ise İngilizce telaffuz etmek gibi bir komikliğe düşmüşlerdir.

İLK SAYFA SPOTLAR

 

Savaş devam ediyor. İslam ve Müslümana topyekun saldıran Batı/l açıktan mücadelenin dışında sinsi yollara müracaat etmeyi elden bırakmıyor. Kültür ve ekonomik yollar, medya ve terörle de beyinleri işgal etmeye çalışıyor.

İslamla şereflendiğinden bu yana ümmet şuurunu yitirmeyen, İslam'ın sancaktarlığını taşıyan aziz milletimiz, tüm bu kalleşçe saldırılara karşı koymaya devam edecektir. Tüm olumsuzluklara rağmen ümidimiz tamdır.

 

SON SÖZ

Türkiye bir önemli süreci daha yaşıyor. 

Anayasa Referandumu yapılacak hafta sonu.

Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız, Refah Partisi'nin kapatılması kararı sonrasında, 'tarihi süreçte bir toz zerresi kadardır' ifadesini kullanmıştı. 

Bir diğer önemli söz ve hayatımda göz önünde tutmaya çalıştığım ifade de şu; Hiç bir şey göründüğü kadar önemli ve göründüğünden önemsizdir.

İlki imtihanımıza işaret ikincisi pratiğimize işaret anlamı taşıyor.

Kuşkusuz referandum çok önemli ama her şey değil.

Refarandum her sorunumuzu çözecek sonuçları beraberinde getirmeyecek. Her şeyden önce 12 Eylül Anayasası'nda önemli bir değişiklik yapılıyor ve fakat tümüne ilişkin bir değişiklik yapılıyor da değil. Ama milletimizin bin yıllık tarihinde 'bir baş' ile yönetilme geleneğine, ruhundaki yönetim tarzına doğru gidişin yolunu açacak.

Referandumla ilgili evet veya hayır anlamındaki agresifliklerden yana değilim. Zira Türkiye sonuç ne olursa olsun, zorlu bir yolda yürümek durumunda. 

Kişisel tercihim 'evet'ten yana olacak.

Araştırma konumuz çerçevesinde konuya bakacak olursak, tüm bu dönüştürülme serencamı mevcut iktidarı da içine alacak şekilde yaşanmıştır. Ülkeyi fiziki imkanlar itibari ile ciddi manada imar etmeye çalışan AKPARTİ'nin artık fiziği aşan imara dönük adımları atmasının zamanını geçtiğini belirtmek durumdayım. Bu konuda geçen her boş dakika telafisi güç sonuçları beraberinde getirmektedir/getirecektir. Dava diye başlanılan yolda davayı unutmanın, davanın gereğini yerine getirmekten kaçınmanın kabul edilebilir tarafı yoktur. Üzerinde yaşadığımız vatana ilişkin emeller ortada iken zihinlerimizdeki topraklar işgal edilirken kayıtsız kalmak mümkün değildir. Millet defalarca üzerine düşenden fazlasını yerine getirmiştir. Koşa koşa veya yutkunarak ama görevini yapmıştır. Artık sıra vaziyet edenlerde, sorumluluk ve vekalet alanlardadır.

Uyuşturucu ve alkol içme yaşındaki düşüşü, suç oranlarındaki artışı, boşanma istatistiklerini, cinsel suçlardaki ve hırsızlıklardaki artışı, şehirlerimizin kentlere dönüşmesini, zihinlerimizin obezleşmesini herkesten çok kendimin, Konya'nın ve Konyalılar'ın dikkatlerine sunuyorum. 

Zaman Müslüman hayatı Müslüman saatine ayarlama saatidir. 

Akşamdan sonra eve girmeyen çocuklar, yatsıda buluşan ebeveynler, brunchta değil kuşlukta hasret gideren nesiller, 5 çayında değil ikindide dinlenen bireyler zamanını yaşamak ne güzel olsa gerek.

Değerli dostlarımın 10 yılı aşan geçmişi olan bu araştırmada katkıları büyüktür. İstiklal Marşı Derneği Şube Başkanı Değerli Kardeşim Av. Mustafa Deveci sağ duyum olmuş her daim fili ve istişari katkısını eksik etmemiştir.Gazetemiz Yayın Danışmanı Değerli Ağabeyim Behçet Büyükgökmen'in zihni hazırlıklar açısından katkısı vaz geçilmezdir.  Milli Gazete Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz Kardeşim gerek kendi çalışmaları gerekse araştırma konusundaki teşvikleri ile beni motive etmiştir. Yakın çalışma arkadaşlarım Hasan Ayhan, Abdullah Akif Solak, Onur Kalkan ve eski çalışma arkadaşlarım Ahmet Göçergi, Züleyha Önal'ın emeklerini şükranla anıyorum. Bu çalışma nedeni ile kendisine söz verdiğim çalışmayı geciktirmek durumunda kaldığım değerli dostum Abdullah Özbey'den de özür beyan ediyorum.

Üç bölümü yayınlanan çalışmanın kitap haline getirilmesi konusunda beni teşvik eden dostlarıma da teşekkür ediyorum. Bunu gerçekleştirmek nasip olur mu bilmiyorum. Ancak bir duyarlılık oluşturabilmiş isem, kafalara bir soru işareti bir iz bırakabilmiş isem ne mutlu.

MUSTAFA ARSLAN DOSYALARI / 4 "VATANI DA BEYNİMİZİ DE İŞGAL ETTİRMEYİZ"