Bayrak Şairi Arif Nihat Asya 2

Abone Ol

         Arif Nihat Asya'nın Kıbrıs Günleri

Şair Arif Nihat Asya, 1960 senesinde DP hükümeti tarafından Lefkoşa'daki Celal Bayar Lisesi'nde öğretmen olarak görevlendirilmiştir. O, görev yaptığı bu okulda öğrencilere öncelikle Türklük ve tarih şuurunu aşılamıştır. Asya'nın bu bilinçlendirme gayreti okulla da sınırlı kalmıyor, Kıbrıs halkını da fırsat ve zemin buldukça hıyanetlere karşı uyandırıyordu. Bu küçük adanın Türk kesimindeki halk, kendisini çok sevmiş ve fikirlerini benimsemişti. O, Kıbrıs Türk'ünün haklı ve şanlı davasıyla ilgili 25'in üzerinde yazı yazmıştır. Kıbrıs Rubaileri adlı şiir kitabı da onun Kıbrıs'a dair yazmış olduğu çok anlamlı ve kıymetli bir eserdir.

Asya, aslında Kıbrıs'ta iki sene kalacak, gerekirse buradaki görev süresi iki yıl daha uzatılıp dört yıla tamamlanacaktı. Fakat o arada 27 Mayıs İhtilali olunca, hoca görev süresinin ilk dilimini bile tamamlayamadan geri çağrılmıştır. Kıbrıs'a olan ilgi ve sevgisini Türkiye'ye döndükten sonra da devam ettirmiştir. Onun Kıbrıs'la ilgili bir dörtlüğünü paylaşmak istiyorum: “Bir gün sana bir falcı gelip ikbâl açar/Bahtında, bakar ki, mutluluk dal dal açar/Gam çekme, der, üç vakte kadar koynunda/Ey yavru vatan, bütün çiçekler al al açar”

Bir Mevlevi Dervişi Arif Nihat...

Merhum Arif Nihat Asya, dindar bir insandı. Milliyetçi oluşu da onun bariz vasıflarından biriydi. Asya, arkadaşı Hakkı Mahmut Soykal vasıtasıyla Mevlevî şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'le tanışmıştır. Onun müridi olmuştur. Mevlevîlikte mühim noktalara gelmiştir. Hocasıyla olan manevî dostluğunu “Senden el aldığım gün sana vermiştim izin /Hem müridi hem şeyhi olduk birbirimizin”  dizeleriyle anlatmıştır. Mevlevilikte önemli merhaleler kat eden Asya, aradığı gerçek huzuru da bu dergâhta bulmuştur.

O, Mevlâna'ya yürekten bağlanmıştır. Mevlevî büyüklerini de saygı ve sevgiyle anmış, onlara şiirlerinde yer vermiştir. “Kubbe-i Hadra” adlı şiir kitabı onun Mevlevîliğini açıkça ortaya koyan, bu gelenekten gelen bir adlandırmadır. Onun şu dörtlüğü Mevlâna'ya duyduğu derin sevgiyi göstermektedir: “Mâlûmumuz olmayan murâdınca göğün/Sizlerle helâlleşmeye sıram geldiği gün/Ey sevgili dostlar, beni Mevlânâ'nın/Âriflere giydirdiği hil'atla gömün!”

Zaman zaman Konya'mıza gelmiş, Kubbeyi Hadra'yı gezmiş ve ilham geldiği bir zamanda şu dizeleri döktürmüştür;

 

KUBBE-İ HADRA'DAN 

 

Her etek tennûredir, 

Her satır bir sûredir, 

Her edâ mânâ demek... 

Konya Mevlâna demek! 

 

Gel ki yollar boş değil; 

Her nefes ney, her yeşil 

Kubbe-i Hadrâ demek 

Konya Mevlâna demek! 

 

Türk alırken Asya'yı 

Mevleviler Konya'yı 

Etmiş istilâ demek. 

Konya Mevlâna demek! 

 

Burda yer, gök ihtizaz 

Burda boş dönmez niyaz; 

Burda yoktur " lâ " demek... 

Konya Mevlâna demek! 

 

Kar döner, rüzgâr döner; 

Yol döner, yollar döner... 

Yok bir istisna, demek! 

Konya Mevlâna demek! 

Arif Nihat ASYA

Arif Nihat'ın Hz. Muhammed (sav) Sevgisi

Asya'nın Resul-i Ekrem Efendimize derin bir sevgisi ve muhabbeti vardı. O, peygamberimize yazılmış olan şiirlerin en uzunlarından biri olan 200 mısralık “Naat”ı kaleme almıştır. “Seccaden kumlardı” diye başlayan “Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!” dizesiyle biten bu muhteşem söz abidesi, bugüne kadar yazılmış naatlar içinde kendine has bir yer tutmaktadır. Bu şiir, söz incileriyle büyük bir özen ve dikkatle gergef misali nakış nakış işlenmiştir.

Naatlar genellikle kaside biçiminde yazılır. Fakat Arif Nihat Asya'nın naatı serbest tarzda(ölçüsüz) kaleme alınmıştır. Bu, aslında naat sahasında yepyeni bir denemedir, o bu denemede çok da başarılı olmuştur. Bu şiirde peygamberimize duyulan derin muhabbet, sevgi, hasret ve hayranlık vardır. Bu şiir dün olduğu gibi bugün de çok sevilerek okunmakta ve ezberlenmektedir. Bu özleyiş dolu şiirden bir bölümü dikkatlere sunmak istiyorum:

 “Şimdi seni ananlar,

Anıyor ağlar gibi...

Ey yetimler yetimi,

Ey garipler garibi;

Düşkünlerin kanadıydın,

Yoksulların sahibi!

Nerde kaldın ey Resûl,

Nerde kaldın ey Nebi?...

Gel, ey Muhammed, bahardır...

Dudaklar ardında saklı

Âminlerimiz vardır...

Hacdan döner gibi gel;

Mi'râc'dan iner gibi gel;

Bekliyoruz yıllardır!”

!!!!!!!!..

Şair Arif Nihat'ın Resülullah Efendimize duyduğu derin sevgi ve iştiyak sadece bu şiirden ibaret değildir. O, bunun gibi daha birçok şiirinde peygamberimize olan hayranlığını ve özleyiş duygularını defaatle dile getirmiştir. Tarih düşürme sahasında bir üstad sayılan Arif Nihat Asya, Peygamberimizin doğumuna da birçok kez tarih düşürmüştür. Buna da bir örnek verelim şimdi:

“Beklerken ümîd, Tanrı'nın gözdesini,

Bir sırrın, kimse açmamış, perdesini!

Vermekteymiş meğer ki 'Arş' Ebced'den

Dünyâya cihânın en büyük müjdesini

Bir mu'cize var, belki siler kuşkusunu:

Ey Asya, çağır şüphelerin yolcusunu

Anlat ki bu âlemde “Şeriat” bir ağaç!

Saklar kökü, tarihlerin en kutlusunu(570)”

Türk şiirinin millî ve yerli gür seslerinin başında gelirdi Arif Nihat Asya... Biz onu daha çok “Bayrak Şairi” olarak tanıdık, bildik ve sevdik. O, memleketin değerleriyle değerlenen, milletimizin dertleriyle dertlenen mümtaz bir söz eriydi. Kim bilir şimdi çok uzaklarda yine Hakk'ı ve hakikati terennüm etmektedir. Allah rahmet eylesin. Ruhu şâd olsun. Amin.