Ülkemizde dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir deprem oldu…

Hem de öyle böyle değil; 10 milyon insanımızı direk etkileyen, 11 şehrimizi yerle bir eden!

Söylemesi çok kolay, ama 50 binden fazla can kaybımız var…

Bu resmi rakam…

50 binin çok çok üzerinde olduğu söyleniyor!

Şehirlere ve enkazlara bakıldığı zaman, can kaybının 50 binin üzerinde olduğu gerçeğini kenara atmamak lazım…

Benim sosyal medyadan takip ettiğim insanlar var…

Görüştüğüm arkadaşlarımı saymıyorum…

Hatay’da, Malatya’da ve Adıyaman’da…

Şehirler enkaz yığınları ile insanın içini karartıyor…

İnsanlar çaresiz ve perişan…

“Kendi ülkemizde mülteci olduk” diyen kardeşimize kim ne diyebilir?

Hiçbir şey televizyon ekranlarından göründüğü gibi değil…

Siyasetçiler seçilme derdine düşmüşken, dar gelirliler geçimle mücadele ederken, evleri yıkılan, şehirleri yerle bir olan depremzedeler ise hayata tutunmanın çabasını veriyorlar!

Şu gerçek ki, “seçim” meselesi hem “geçim”, hem de “deprem”in önüne geçti…

Ne hale geldik ya da getirildik!

Depreme deprem eklenmesi, yetmezmiş gibi üstüne üstlük sel felaketi de, enkaz altından sağ kurtulanları canından bezdirdi…

İnsanlığımdan utanmıyorsam namerdim…

Hatay’da, Malatya’da, Adana’da, Adıyaman’da ve diğer deprem şehirlerinde hayatta kalan kardeşlerimiz yaşama tutunmaya çalışırken, bizler, “iftar sofrasında şu da olsun, bu da olsun” derdindeyiz…

Ya da top tüfek peşindeyiz…

Hay “topunuzu” diyeceğim de, ucu bana da dokunur…

Kimimiz siyasetle, kimimiz sporla, kimimiz sanatla gününü gün etmeye çalışıyor…

O insanların dertleriyle dertlenme yerine, kıvır-zıvır işlerle vakit geçiriyoruz…

Başta kendim olmak üzere yazıklar olsun bize…

Sözüm, depremzedelerin, fakirin fukaranın dertleriyle dertlenenlere değil…

Bu ülkede hiçbir şey olmamış gibi yaşayan Allahsızlara.

xxx

Dürüst değiliz…

Neden dürüst olamıyoruz?

Sahiden neden dürüst değiliz ya da dürüst olmak için çaba göstermiyoruz…

Dürüst olmak, dürüst yaşamak çok mu zor?

Ben de zaman zaman bu soruyu kendime de sorarım…

Ekmeğe suya, nefes alıp vermeye ne kadar muhtaç isek, bence dürüst olmaya, doğru olmaya, adaletli olmaya, merhametli olmaya da o kadar muhtacız…

Şunu da ıskalamak lazım; beni ve bu milleti dürüstlüğe değil de, başka başka yollara sevk edenler utansın…

Dahası bizleri, dürüst ve doğruluğa el açtıranlar da vebal altındalar!

Hem vallahi, hem billahi…

Yağmur duasına çıkar gibi, dürüstlük duasına çıkacağımız günlerin eşiğine geldik…

İnsan dürüst olursa, adaletli de olur, merhametli de olur, namuslu da olur, özetlersem iyi insan olur…

Ne diyeyim daha!

Çok mu zor dürüst olmak?..

Çok mu zor adaletli olmak?..

Çok mu zor merhametli olmak?..

Olması gereken bu değil mi?

Bu ülkenin sadece dürüst insanlara ihtiyacı var…

Diyeceksiniz ki, şimdi dürüst insan yok mu?

Olmaz mı?

Ama, yeterli değil.

xxx

Yazıyı bir fıkrayla noktalayalım en iyisi…

Benim hoşuma gitti, mutlaka sizin de hoşunuza gidecektir.

xxx

“Birisi hırsızlık yaparken suçüstü yakalanır.

İfade vermez ve sadece “Avukatımı bekliyorum” der.

Polis kızgınlık, şaşkınlık ve biraz da merakla sorar; “Suçüstü yakalandın. Avukatın ne yapabilecek ki?”

Hırsız diyecek bir şey bulamayınca, “vallahi ben de onu merak ediyorum” der!

Fıkra bu kadar…

Avukatın nasıl bir savunma yaptığını açıkçası, sizler gibi  ben de merak ettim!

Sakın öküz altında buzağı aramayın…

Onunla bununla alakası yok.