Balık yağlarında temelde baktığımız nokta ağır metallerden arındırılmış olmasıdır. Ağır metal içermediği analiz sonuçları ile belirtilmelidir.  Ağır metaller toksiktir ve toksik maddelerin vücutta birikimi söz konusu olabilir. Bir diğer nokta ise biyoyararlanımdır (emilim). Biyoyararlanım bir kapsülde aldığınız balık yağının ne kadarının emilip sistemik dolaşıma katıldığı ile ilişkilidir. Biyoyararlanım ne kadar yüksek ise vücut o oranda yararlanacaktır. Balık yağları etil ester veya trigliserit olmak üzere iki farklı formda olabilir. Trigliserit formun biyoyararlanımı etil ester forma kıyasla oldukça yüksektir. Bu nedenle kullanılacak omega 3’ün trigliserit formda olması tavsiye edilir. Bir kapsülde veya bir kaşıkta ne kadar omega 3 balık yağı bulunduğu da önemlidir. Dünya sağlık örgütü (DSÖ) günlük minimum 500 mg balık yağı kullanımını öneriyor. Ayrıca EPA ve DHA oranlarına da dikket etmek gerekir. İçerik kadar önemli bir konu da balık yağlarında ambalaj seçimi oluyor. Özellikle balık yağı içeren sıvı ürünler mutlaka cam ve amber renkli farmasötik kullanıma uygun olmalıdır. 

Doğanın dengesini bozmamak, çevreci üretimler yapmak bu yüzyıldaki hassasiyetlerimizden biridir. Sürdürülebilir balıkçılık teknolojilerine sahip ürünleri tercih ederek hassasiyet göstermek de oldukça önemlidir. Bir balık yağı bu saydığımız tüm şartları taşısa dahi mutlaka dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da üretim yeridir. Direkt vücudumuza aldığımız tüm gıda takviyelerinin GMP (Good Manufacturing Practices) İyi Üretim Uygulamaları standartlarında üretilmiş olması güvenilirliğin temel taşıdır.

REFERANSLAR

1. Pilkington SM., Watson REB., Nicolaou A. Omega-3 polyunsaturated fatty acids: photoprotective macronutrients. 2011 John Wiley & Sons A/S, Experimental Dermatology, 20, 537–543.

2. Bays HE., Safety Considerations with Omega-3 Fatty Acid Therapy. The American Journal of Cardiology (www.AJConline.org) Vol 99 (6A) March 19, 2007.

Uz. Bio. Nazan Güven