Bahara Özlem...

Abone Ol

Göçmen kuşlarla kanat çırpmada şimdi bahar. Uzak köylerdeki ağıllarda yeni doğmuş, buğusu üstünde kuzuların meleyişiyle destur almaya hazırlanıyor. Melesin kuzular ki merada taze çayır bitsin. Sabaha karşı yağan çiy taneleriyle yıkansın, tazelensin meralar. Melesin kuzular ki kuzey rüzgârı yerini lodosa, melteme bıraksın. Ilık nefesiyle okşasın çobanın yanağını. Küçük, sarı bir kelebek konsun Çomarın ıslak burnuna. 

Ardından ilk cemre havaya düşsün. Silkelensin gökyüzü, uyansın kasvetli uykusundan. Gri -siyah paltosunu çıkarsın, masmavi baharlıklarını giysin üstüne. Mavi her zaman daha güzel bir fondur. Bembeyaz bulutlar güzel durur üstünde ve ışıldayan güneş. Kuşlar daha yükseğe uçar masmavi gökyüzünde çekincesiz.

Derken ikinci cemre suya düşsün. Ilınsın sular. Dağlarda eriyen karlarla tazelensin gümüş renkli billur sular. Geçtiği yerlere hayat versin umut versin. Balıkçı motorları, fırtına korkusu olmadan vira bismillah diyerek açılsın denizin davetkâr sularına.

Nihayet üçüncü cemrede toprağa değsin. Toprak ananın bağrında kış boyu uyuyan canlar gerinerek uyansın ve gülümsesin her birine kucak açan yeryüzüne. Önce rengârenk laleler arzı endam etsin. Sonra gelin misali süslenmiş bahar dalları, yalancı dünyanın cennetine çevirsin her yanı. Bülbüller yepyeni şarkılarını bestelerken nazlı güller tomurcuklansın.

Bahar mevsimi gibi var mı? Bu yüzdendir ki divan şairleri yalnızca bahara medhiyeler düzmüş. İşret mevsimi, gül mevsimi, şarap mevsimi diye nitelendirmişler. Dilimize ilkbahar olarak girmeden önceki ismi nev bahar imiş.  Sevgilinin yanağını goncaya, gözlerini nergise, boyunu serviye benzetmişler. Saba rüzgârını ondan haber getiren postacıya, laleyi cananın sunduğu kadehe, içindeki şarabı aşığın kanlı gözyaşına benzeterek nice sanatlar koymuşlar ortaya. Hasılı nev baharda birbiri ardıca düşen cemreler onlara da şevk vermiş, ilham vermiş, yüreklere coşku, kaleme fer, gamlı gönüllere şifa ve huzur getirmiş.

Üstatlardan bu kadar bahsetmişken bir gazelden alınan şu iki beyt yerinde olur sanırım;

 Sen gülersin gül gibi ben bülbülü nalanınam

Mest-i medhuş-i temaşa-yi leb-i handanınam.

!

Har isem de Gülşen-i hüsnünde harım ben hele

Hak isem de bari hak-i rah-ı müşk efşanınam.

(Sen gül gibi gülüyorsun ben senin inleyen bülbülünüm. Gülen dudağını seyrederek sarhoşum.) 

(diken isem de ben senin güzelliğinin gül bahçesinin dikeniyim. Toprak isem de bari yolunun misk saçan toprağıyım.) NEDİM  

Edebiyatımızın büyük üstadı Nedim, sözün en güzelini asırlar öncesinden söylemiş. Sözünün üstüne söz söylemek ne haddimize?   İyi hafta sonları!