Hıdırellez; Mayıs ayının gelmesiyle birlikte bahar bayramı olarak nitelendirilir. Ateş yakılarak ve çeşitli organizasyonlar düzenlenerek kutlanılan bu tarihte birçok farklı inanışa sahne olsa da ortak amacı baharın gelişini kutlamaktır.

Hıdırellez arifesinde inanışa göre kimin gönlünde ne dileği varsa onu bir kâğıda yazar ve gül ağacının dibine gömer. Hızır (a.s.)’ın o dilekleri toplayıp, gerçekleştireceğine inanılır. Ya da taşlar veya tebeşir ile kapı önlerine dilekler resmedilir. Dualar edilir. İstekleri yalnızca Allah’ın gerçekleştireceği bilinip bunun batıl bir inanç olmasına rağmen bu kültür asırlardır sürdürülür.

Hıdırellez günü ise ilk olarak gül ağacının dibine konulan kâğıtlar kontrol edilir. Daha sonra kadınlar birbirinden güzel ikramlar hazırlar ve pikniğe gidilir. Hızır ve İlyas (a.s.)’ın buluşmasını temsilen tüm gönül dostları buluşur. Mideler bayram ettikten sonra eğlence başlar. İp atlanır, yakan top ve voleybol oynanır. Büyük küçük demeden herkes eğlenir ve baharın gelişi kutlanır.

Müslümanlar tarafından Hızır Aleyhisselam ile İlyas Peygamberin yeryüzündeki buluştuğu gün olarak nitelendirilen Hıdırellez günü rivayete göre;

“Miladi 6 Mayıs, Rumî 23 Nisan’a rastlayan günde Hızır ve İlyas (a.s) buluşarak sohbet ederler ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı. Hızır (a.s)’ın Allah’ın lütfu ile dolaştığı yerde yeşillikler çıkar ve çorak yerler çiçeklere bezenirdi. İşte bu olaya dayanarak, halk zamanla bu günlerde buluşup Hızır ve İlyas (a.s)’ın geleneğini sürdürmek amacıyla şenlikler tertip eder olmuşlar. Günümüzde kullanılan manası ise; İnsanların kıştan kurutuluşlarının bir işareti ve bahar güneşinden faydalanma, piknik yapma, stres atma, eğlenme, nişan, düğün, sünnet törenleri tertip etme, uğursuzlukları giderme, adak adama, dilekte bulunma gibi düşünceleri gerçekleştirme amacıyla gelenekselleşen “bahar bayramı” inancıdır.

Rivayete göre, Hızır (as), İlyas (as) ve İskender-i Zülkarneyn, birlikte (Ab-u Hayat) aramaya çıkmışlar. Ve bir müddet sonra “Karanlıklar ülkesine dalmışlar”. Hızır ve İlyas Ab-u hayat suyunun kaynağını bulup içmişler. Fakat İskender’e söylememişler. Hızır ve İlyas’ın sağ olduğuna ve yaşadığına inanılmaktadır. Hızır karada, İlyas da denizde, yardıma muhtaç olanlara yetişirler. Nuh peygamberin gemisinin fırtınaya tutulduğu, yeryüzünü suların kapladığı, tufanda, gemide ki insanların feryat edip “Ya Hızır bizi kurtar” diye dua ettikleri söylenir. Güvercin, (Aslında karga) ağzında zeytin dalı ile gemiye döndüğünde karanın yaklaştığı, suların da çekilmesiyle insanların karaya çıktıklarına inanılır. Yine rivayete göre Hızır ile İlyas yılda bir defa (6 Mayıs gününün gecesi), bir gül ağacının dibinde buluşurlar. O nedenle de her yıl 6 Mayıs Hıdırellez (Hızır-İlyas) günü olarak kutlanır.”

Şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş, çok az insanın sürdürdüğü, yeni gelen neslin ise bihaber olduğu bir gelenek. Bizlerin çocukluğunun en güzel günlerinden biriydi. Saf, temiz duygularımız ile neler neler dilediğimiz, sabah uyanır uyanmaz gül ağaçlarına koştuğumuz, öğle vaktinde ise arkadaşlarımız ile buluşup, annelerimiz ve büyüklerimiz ile oyunlar oynadığımız bir gün.

Gün güneşinin semayı ve yer küreyi olanca ışıltısı ile aydınlattığı, filizlerin bir bir tomurcuklarını patlatıp doğanın en güzel karesinde tüm renkliliği ve ihtişamı ile yer almaya hazırlandığı baharın en güzel günlerinden Hıdırellez…

Unutulmaması ve unutturulmaması gereken, özellikle şu teknoloji çağında gerçek mutluluğun ekranlarda değil de doğada ve insanlarla bir olmakta olduğunu nesilden nesle aktarmalıyız.

Bayramımız bayram ola inşallah… Güzel günler değil uzakta…