Geçen hafta Salı günü “Avrupa’nın Merkezine Seyahat-1” başlıklı yazımızda Belçika izlenimlerimizi sadırlardan satırlara dökmüştük. İnşaallah, bu yazımızda sizlere Almanya’da 23 yıl sonra baş gözümüzle gördüklerimizle ile gönül gözümüzle görmeye çalıştıklarımızı karınca kararınca aktarmaya çalışacağız.

Almanya…

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen olduğumuz dönemlerde Almanya, en büyük düşmanımız. Akıncılarımız Münih’te “Türkenstraße”( Türk Caddesi )’inde boy gösterdiği tarihlerde egemen kültür taklit edilir ilkesi gereğince kahve ve “İstanbul Modası” Almanlarla tanışır.

19.yüzyılda ise Prens Bismarck öncülüğünde birleşen Almanya, Osmanlının yanında menfaati için yer almış. Cennetmekân II. Abdülhamit Han’ın dış politikada dans ettiği kurtlardan biri de Almanya. Konya’dan da geçen Bağdat Demiryolu ile Konya Ovası Sulama Projesi de Osmanlı- Alman dostluğunun (!) bir sembolü. Yine bu dönemde Osmanlı Ordusu Alman ekolünün etkisindedir. Bu etkiyi özellikle 1. Cihan Harbi’nde ve harbe giden yolda döşenen taşlar bize söylemekte.

II. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan toprakları ikiye bölünen Federal Almanya, kendini çabuk toparlar ve tekrar sanayisini ayağa kaldırır. İşçi ihtiyacını da az gelişmiş ülkelerden karşılamaya çalışır. Türkiye’den de 1960 yıllarda Almanya’ya ilk işçilerimiz gider.

Sonra…

Gidenlere el sallayanların dilinde türküler..

“İkimizi ayıran zalim Vatan Almanya”.(Yüksel ÖZKASAP)

“Alamanya sana giden dönmüyor

Gelmiyor, gülmiyor, bilmiyor”.( Mahsuni ŞERİF)

İki arada bir derede bir hayat. Almanya ‘da “Yabancı”, Türkiye’de “Alamancı”.

Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranıyorlar.Ama çok azı geri dönüyor.

Hatta çoğunun gündeminde şimdi geri dönme de yok. Kök saldılar. Mezarlıkları bile var.

Almanya’da yaşayan yabancı kökenliler arasında ilk sırayı Türkler almaktadır.

Günümüzde Almanya, özellikle AB’nin lokomotividir.Ayrıca, gözünü BM Güvenlik Konseyinin daimi üyeliğine de dikmiştir.

Bugün 80 milyonun üstündeki nüfusu, yaklaşık 4 trilyon USD ile dünyanın en büyük ekonomilerinden biridir.

80 bin civarında Türk işletmesi bulunmakta ve 500 bin kişiye istihdam imkânı sağlamaktadır. Bunlar 50 milyar dolar üzerinde ciroya sahip.

Bu genel bilgilerden sonra gelelim izlenimlerimize.

MEB, işçi çocuklarının eğitimi için 1970 li yıllarda Almanya’ya öğretmen göndermeye başladı. Bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı sınavı kazanmak bize de nasip oldu. 1994-1999 yılları arasında Almanya’da Bavyera Eyaleti’nin Fürth şehrinde öğretmenlik yaptık. Alman okulunda öğrenim gören Türk ve Müslüman öğrencilere ile o tarihlerde mevcut olan Türk sınıflarında dersler verdik.

Almanya’da yaşadığımız yıllar hem maddi hem de özellikle mesleki açıdan bize büyük katkı sağladı. Bizlere ufuk açtı.

23 yıl sonra..

Almanya’dayız. Dikilen fidanlar ağaç mı oldu, yoksa kurudu mu? Merak ediyoruz.

Baktıklarımız bağ mı oldu, dağ mı oldu? Sorusu zihnimizde.

“Ne kervan kaldı ne at, hepsi silinip gitti,

İyi insanlar iyi atlara binip gitti.”

                                         ( Necip Fazıl KISAKÜREK)

Üstadın belirttiği gibi İyi İnsanlar İyi atlara binip gitti mi? Dostlar bir bir gözümüzün önünden geçiyor. Hangileri sağ? Brüksel’den Almanya’ya ( Nürnberg) hızlı trenle yola çıktığımızda içimizde, bir merak ve heyecan vardı. Dile kolay. 23 yıl sonra öğrencilerimle buluşacak ve dostları görecektik.Kimbilir hangi sürprizler bizi bekliyordu.

İlk sürprizi trenimiz Almanya’ya girince yaşadık. Yolculuk süresince maske takmak zorunlu. Sık sık anonslar yapılıyor. Uyarılar.Nürnberg’e inince sanki vatanımıza gelmiş gibi olduk. Almancamız küllerin içinden doğan Anka kuşu misali gün yüzüne çıkmaya başladı.

Fürth’de öğrencilerimden aldığım acı bir haber yüreğimi dağladı. Öğrencim Derya kalp krizinden 40 yaşlarında vefat etmişti. Türkiye’ye kesin dönüş yapmış, Eskişehir’e yerleşmişti. Evli ve çocukları vardı. İyi atlara binip gidenler arasına Derya’da katılmıştı. Allah rahmet etsin.

Almanya’da bizi sevindiren en önemli izlenimlerimizden birisi de camiler ve derneklerin:

“Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...

Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.

Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!

Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!”

                                             ( Mehmet Akif ERSOY)

Dizelerini kendilerine ilke edinip var güçleri ile yarınlarda fidye akçesi, ahiret, sarp yokuşlar için azık hazırlamak derdi ile taşın altına eline sokmak için yarış etmeleri oldu.

“Mahzenlerde beklemek ziyan artık, yiğidim

Fecr-i sâdık vaktidir; uyan artık yiğidim

Ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim

Hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim”

                                                 ( Nurullah GENÇ)

Nürnberg Ditib Eyüp Sultan Camii.

Uyanarak rüyaları gerçeğe döndürmek için dayananları otağı, ana kucağı.

Görev yaptığımız yıllardan da bildiğimiz camii şimdi sanki bir üniversite. Belki de görünmeyen üniversite. Beşiktekine ve eşiktekine hizmet. Kurslar, sohbetler, sportif faaliyetler. Hizmette ne sınır ne de sinir. Kadın kolları, gençlik kolları.

Bütün bunların arkasında da hasbi, adanmış ruhlar. Karşılığını ötelerden bekleyen bir ses, bir nefes olanlar…

“Güzel bir hayat yaşamak isteyenler, güzel insanlar biriktirsinler”. Denilmiştir. Bizde Eyüp Sultan ‘da bu güzel insanlarla tanıştık, ömrümüz bereketlendi, azmimiz kuvvetlendi, coşkumuz arttı.

İşte onlardan bir kaçı. Başkan Hüseyin ASLAN. Hem yüreklere dokunan hem de isimleri okunan diriliş muştucuları Din Görevlileri Demirhan TÜRKOĞLU ve Veli BOYUN. Gençlik kollarının başkanı “acaba”lara ,”ama”lara takılmadan yola çıkmış Yavuz Selim ELCiVAN ve yönetimdeki gençler. Aybars,Kasımemre,Ensar  gibi daha nice serdengeçtiler.

Almanya izlenimlerimize inşaallah önümüzdeki hafta umutsuzlara “umut” olan  “Umut DERNEĞİ ”ve Fürh’deki gözlemlerimizle devam edeceğiz.

Selam ve dua ile…