Bizler, cümbür cemaat gönderdik Avni abiyi…

Öbür tarafa…

Başta Mehmet Baykan olmak üzere, Necati Yeğenoğlu, Süleyman Okutan, Metin Şahin, Remzi Ay, Ramazan Erçin,  soğuk vücuduna su döken vefakar Maltepe Hasan, isimlerini sayamadığım yüzlerce seveni, yani cümbür cemaat öbür tarafa gönderdik Avni Abiyi…

Bisiklet Federasyonu eski başkanı Emin Müftüoğlu ile yine eski Triatlon Federasyon Başkanı Hamdi Güneş, Antalya’dan, İstanbul Gençlik Hizmetleri Spor İl Müdürü Burhanettin Hacıcaferoğlu, İstanbul’dan, Spor Genel Müdürlüğünün değerli isimleri Mete Erol, Kamil Çelebi Kılınç, Çağlar Kurt, Ozan Çetiner,  Mustafa Elduran, Teyfik Kıloğlu ve Çim Hokeyi Federasyon Başkanı Bayram Yüksel Ankara’dan geldiler Avni abiyi uğurlamaya…

Bu tarafta hüzün vardı…

Olmaması mümkün değil…

Öbür tarafta mı?

Büyük bir ihtimalle ellerinde çiçeklerle karşılamışlardır Avni abiyi…

Çünkü, Erol Taş gibi (rol icabı) suratsız birini değil, Kemal Sunal gibi gülen bir yüzü gönderdik öbür tarafa…

Cümbüş olmasa da, herkesin yüzü gülmüş, kucaklarını açmışlardır Avni abiye…

Başta anne ve babası, “yavrum” diye sarıp sarmalamışlardır evlatlarını…

Avni abinin ilk Belediye Başkanı Yılmaz Kulluk, “Hoş geldin Avni” demiştir…

Orhan abi (Berk)  nazik ve ince bir dille, mutlaka, “Avnicim seni çok özledim” demiştir, bundan eminim…

Ve Zeki Dayı…

“Ülen Avni keşke beraber gelseydik, buralar sensiz sessiz, sensiz sedasız” demiş midir ki?

Kim bilir…

Ama, Zeki Dayı kesinlikle mutlu olmuştur…

Tabi ki benim babam da…

Çok severdi babamı…

Anamı da…

Hastaneye beraber götürmüş, sonra eve gelmiş hep birlikte kahvaltı etmiştik…

Annem Hacı değildi, ama Avni abi anama hep “hacı teyzem” derdi, annem çok mutlu olurdu…

Zaman zaman birbirimizi üzdüğümüz olmuş mudur?

“Olmadı” dersem, hem onun kemikleri,  hem de benim burnumun direği sızlar…

Şu bir gerçek ki, asla vazgeçmedik birbirimizden…

Bilenler bilir…

Ölümünden üç gün önce, Mehmet Oktut abinin cenazesinde karşılaştık, yüzümü okşadı, çocukları sordu, özellikle Burhan’ı sordu, “şükürler olsun, iyi Avni abi” dediğimde nasıl sevindi, bilemezsiniz.

xxx

Gerçekten çok canım yanıyor…

Bir hafta içerisinde, önce Şükrü Arslan’ı, iki gün sonra Mehmet Oktut’u, üç gün sonra Avni abiyi ebediyete gönderdik…

Sırada kim var Allah bilir!

Avni abi ne çok sevinç, ne çok gülünç, ne çok anı bıraktı gitti…

Son olarak bıraktığı hüzünden başka bir şey değil…

Avni abiyi kaybetmenin “büyük bir kahır” olduğunu ilerleyen zamanlarda onu anarken, onu yad ederken anlayacağız…

Giydiğini kendine yakıştıran, oynadığını yakıştıran, söylediğini yakıştıran adamdın, çok erken gittin, dolayısıyla da ölüm sana yakışmadı…

Zor kelimeleri söyleyemeyişinle, zor cümleleri kuramayışınla, ama karşındakine yutturuşunla, karşındakini kahkahalarla güldürüşünle hatırlayacağız…

Bizlere işte bunları miras bıraktın…

Şunu net olarak söyleyebilirim ki, bundan sonra bir yanımız eksik kalacak…

Hep yarım ağız güleceğiz…

 Keşke…

Ah keşke hastaneye daha erken gidebilseydin…

Geri dönüş olabilir miydi?

Kim bilir.

Xxx

Avni abiyle öyle çok anılarımız var ki, hangi birisini anlatsam…

Dile kolay, nereden bakarsanız bakın 30-35 yıllık bir dostluk var…

Küçük bir anı…

Oğlum Emre’yi askerliğe uğurlayacağız. Avni abiden saat 19.00’da, yani 7’de gelmesini rica ettim...

Akşam saat 8’de otobüse bindireceğiz…

“Avni abi 7’de gelir, biner arabalara gideriz” diye düşündüm…

Ertesi günü sabahın altısında kapı çaldı, hanım kapıyı açtı, karşısında Avni Abi!

Haliyle bizde kalktık, bu arada Avni abinin sesi geliyor, “Saat kaç olmuş, bunlar ne uyuyorlar” diye bağırıp çağırıyor…

Hanım salona buyur etmiş…

Gittim yanına, tekli koltuğa bağdaşı kurmuş oturmuş…

“Hayırdır Avni abi” demeye fırsat bırakmadan, “kardeşim ne yatıyorsunuz, saat 7’ye geliyor, ne zaman kahvaltı yapılacak, ne zaman otogara gidilecek” demez mi!

Beni bir gülme aldı ki, yerlere yatıyorum…

“Ne gülen oğlum” deyince, “Avni abi sabahın 7’sinde değil, akşamın 7’sinde göndereceğiz” deyince, başladı bu sefer o gülmeye…

Bu sefer ne kendi güldü, ne de bizi güldürdü…

Güldüremedi, tam aksine ağlattı…

Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

NOT: Yazımın içerisinde “Sırada kim var Allah bilir” demiştim ya, Mehmet Dinçler varmış. Yazıyı bitirdim, elime telefonu aldım ve sevgili Mehmet Dinçler’in vefat ettiğini öğrendim. Abisi Rahim Dinçler Konyaspor’da yöneticilik yapmış, Mehmet ise Konyaspor’da futbol oynamış bir kardeşimizdi. Rahatsız olduğunu biliyordum, hayata tutunmaya çalıştığını da. Allah’ın rahmeti üzerine olsun, Rahim Dinçler başta olmak üzere aileye ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.