Işığa uçuşan kelebekler misali

Aşkının etrafında döner Mevlâna

Dil anlatır gönül  meşk eder

Hal dayanmaz buna semâ eder

Altın döverler Zerkûbide

Allah der çekiçler

Kudüm de böyle döver kalpleri, altın eder

Dönerler birlikte sema başlar

Kalpten kalbe nûr çeşmeleri akar

Sema; kâinatın oluşumuna benzer

İnsanın alemde dirilişini

Yaratana zikrini ve

Kâmil insan oluşunu

Celâleddîn-i Rûmi büyük velisin

Uygundur islama her iş ve hareketin

Mesnevi kitabını yazdın

Eşi benzeri yoktur dünyada

Bu eserinle, dünyaya feyiz ve nûr saldın

Bizârım derdime dermanım sende

Aşığım Hak’ka, çekerim içre

Maneviyatın kutlu demlerinde

Vuslata ermenin hasretliği içinde.

Ey sevgili, ey mah-ı cemâl

Habibûllahın yansıyan aynası

Canımın cananı güneşim efendim

Yaktı sendeki hak ateşin.

Âşıkların dilindesin sen

Âşıkların gönlündesin sen

Gecesi rüyalarında olan

Gündüzü hülyalarında olansın sen.

Mevlânanın aşkı Allah aşkı

Allah onun yolunu açtı

Yüzyıllardır konuşulur ilâhi aşkı

Gel ne olursan ol, yine gel der Mevlâna

Sönmeyen bu aşktan ötürü

Gelene verilir, erene verilir ödülü.

Sende ki aşk yetti cihâna

Gelen aşık, giden aşık oldu sana

Ucu bucağı olmayan

Sonsuz bir sevdanın içindesin sen

Giren kaybolur sende,sende

yaratanda

Gelen aşık, eren aşık oldu sana

Yansın sana ermişler

Dönsün sema etsin dervişler

Semaya açılan elleri

Doldursun, sadrına nurları.

Dön Mevlâna, yan Mevlâna

Aşkından bize de ver Mevlâna

Allah Resul’ü oğlum der,

Alnından öper senin Mevlâna.

Yâ Mevlâna, Yâr Mevlâna

Kapının eşiğine yüzümü sürsem

Duanı alıp menzile ersem

Yeşil kubbenin altına alsan

Sana aşıkların yeridir gölgesi.

Varlığın bütün mahlukata ödüldür

Huzur ve rahatlık çevrene

Gelen feyiz ve bereketler

Yiyecek ve içecekler

Hep varlığın sebebiyle nimetler

Kur’anı’n bendesisin sen

Resul’ün ayağının tozu da sen

Bağ-ı gülistan da açan gonca gül de sen

Tasavvuf dalında öten bülbül de sen

İlâhi aşkla dolan da sen

Ağlayan ney de sen

Kudümde ki ses de sen

Sema da ki sır da sen

İnce düşünen islamı yaşayan Mevlâna

Ney, ağla ki ne ağla

Varlık aleminden fena alemine

Dağlayarak yüreklere bağlan

Ney ki ilahi nûr-u tecelliden gelen

Sevgili yârdan sırları deren

Ona özlemi, aşkı anlatansın

Anlattıkça yakan ve yandıransın

Alsan götürsen beni de yâre

O sırlarda kalsam da kaybolsam.

Sen görmeden ağladın, yandın

Görsen ne yapardın söyle bana

Görenler ne durabilir, ne de kalabilir

Vuslata ermektir muradım

Sabrım, sadrımda filizlenir

Ondan bîçâreyim, ondan duramaz

Yanarım, döner, döner,

Yine yanarım…

Aşk-ı Vuslat günün kutlu olsun

Seven sevdiğiyle buluştuğu

Dostun dosta kavuştuğu an

Aşıklara bayram olur,

Aşıklar ölmez olur,

Yâ Hazreti Mevlânam.