Arvasi Hoca’yı anlamadan Ülkücü Olunamaz!

Abone Ol

Seyyid Ahmet Arvasi;  Fikir adamı, şair ve yazar (D. 15 Şubat 1932, Doğubeyazıt / Ağrı - Ö. 31 Aralık 1988, İstanbul). Ailesi aslen Van’ın Bahçesaray (Müküs) kasabasına bağlı Doğanyayla (Arvas) köyündendir. Çevrelerinde bu köyün adına izafeten “Arvasiler” olarak tanınırlar. Soyadı yasası çıktığında köylerinin adını soyadı olarak aldılar. Ailenin altı çocuğundan en büyüğü olan Ahmet Arvasî, Van’da başladığı ilkokulu Doğubeyazıt’ta, Ağrı’da başladığı ortaokulu Erzurum’da bitirdi. Erzurum Erkek Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra Konya / Doğanbeyli İlkokulu’nda öğretmenliğe başladı (1952). Ağrı / Tutsak ilçesi Molla Çepni (Şemdin) köyü ilkokulunda üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra girdiği Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü 1958’de bitirdi. Yurdumuzun çeşitli yerlerinde eğitimci olarak görev yaptı.1979 yılında kendi isteği ile emekli oldu. 1977 yılında Türk Gençlik Vakfı’nı kurmuş ve ölümüne kadar başkanlığını yapmıştır.

Seyyit Ahmet Arvasî ilk yazılarını 1967 yılında “Yeni İstanbul” gazetesinde yayımlamaya başlamıştı. Daha sonra 1970’li yıllarda Hergün, 1980’li yıllarda Türkiye gazetesinde günlük köşe yazarlığı yaptı. Günlük fıkra yazarlığından önce yazılarını haftalık Yeni Düşünce gazetesinde yayımlamıştı. Ayrıca haftalık Devlet gazetesinde; Ülkü-Bir, Genç Arkadaş, Hasret, Nizam-ı Âlem, Milli Eğitim ve Kültür, Ülkücü Kadro” dergilerinde yazılar yazdı.

Emekli olduğu yıl Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nde politik yaşama atılan Arvasî,  olağanüstü genel kurulda MHP Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildi ve 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar bu görevini sürdürdü, bu arada İstanbul’dan senatör adayı da oldu. 12 Eylül darbesi günlerinde MHP ileri gelenleriyle birlikte bir süre tutuklu kaldı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nda yargılandı; Mamak Cezaevi’nde işkence gördü. İlk kalp krizini de buradayken geçirdi.

Cezaevinden çıktıktan sonra ülkücü gazete ve dergilerde yazılar yazmayı sürdürdü. Türkiye gazetesinde “Hasbihal” başlıklı köşesinde günlük fıkralar yazdı. Rahatsız olmasına karşın, bu gazetedeki gazetesindeki yazılarını ölümüne kadar sürdürdü. İstanbul Erenköy’deki evinde ruhunu teslim ederken daktilosunun başındaydı. Arvasî’nin cenaze namazını, akrabası olan Van Eski Müftüsü Seyyit Kasım Arvasî kıldırdı. Cenazesinde Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen binlerce kişi Fatih Camisi ile bahçesini doldurmuştu. Edirnekapı’da, damadı Reşat Yaman Karadeniz’in yanında toprağa verildi.

Eserlerinin tümü incelendiğinde; bütün çabasının imanlı bir gençlik yetişmesi yönünde olduğu görülür. Bunun için çırpınmış, kafa yormuş ve ölünceye kadar da bu yönünü değiştirmemiştir.

Eserleri:

Şiir: Sır (Ahmet Cezar Arvasi imzasıyla, 1955), Şiirlerim (Tüm şiirleri, 1989).

Deneme İnceleme:  İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri (18 sayfalık bir kitapçık, 1965), Kendini Arayan İnsan (1968), İnsan ve İnsan Ötesi (1970), Dünyadaki Kaynaşmalar ve Milli Eğitimimiz (1975), Eğitim Sosyolojisi (1976), Türk-İslâm Ülküsü (3 cilt, Her gün gazetesindeki yazıları, 1983), Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz (1982), Doğu Anadolu Gerçeği (1986), Size Sesleniyorum 1 (Türkiye gazetesindeki yazıları, 1989), Hasbihal (6 cilt, Türkiye gazetesindeki yazıları, 1991), İlm-i Hal (2008), Hasbihal (Gazete yazılarından oluşan bu kitap daha sonra konularına göre ayrılarak: ‘Emperyalizmin Oyunları’, ‘Devletin Dini Olur mu?’, ‘Kadın Erkek Üzerine’ ve ‘İnsanın Yalnızlığı’ adlarıyla yayımlandı).

***

Ülkücü gençliğin fikri olgunluğunda rahmetli Seyyit Ahmet hocamızın büyük katkıları olmuştur. Türk-İslam Ülküsünün fikir babası, aynı zamanda nefsinde  yaşayan bir dava adamıdır. Allah gani gani rahmet etsin, yazdığı eserlerinden faydalanmaya çalışıyoruz. Ruhu şad olsun. Rahmetli hocamızın önemsediğim sözlerinden alıntılar yapıyorum.

“”Benim milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. İster azınlıktan gelsin, ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım. Bunun yanında Şanlı Peygamberimiz ’in “kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz. Kavminin efendisi kavmine hizmet edendir. Vatan sevgisi imandandır.” tarzında ortaya koydukları yüce prensiplere de bağlıyım.”

“Kendini Allah ve Resul’ünün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını ve mevkiini, din ve devleti, mülk ve milleti için fedaya hazır, şanlı, mukaddes, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde döğüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsüne fani olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı tarihimizin doğurduğu, Allah ve Resul’ünün hizmetine sunulmuş ve küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen kadrolardır. Bu nesil Allah’ın İslam âlemine ihsanıdır. (Türk-İslam ülkücüsünün tarifini böyle yapmıştır.)”

 “Bir Doğu Anadolu çocuğu olarak, doğduğum ve büyüdüğüm bölge etrafında döndürülmek istenen hain niyetlere, kahpe tertiplere karşı elbette kayıtsız kalamazdım. Beni yakından tanıyanlar, bütün hayatımı ve çalışmalarımı Türk-İslam Ülküsü ‘ne vakfettiğimi elbette bilirler.”

“Hayretle gördüm ki, bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var. Yine hayretle gördüm ki, bu ülkede İslam kelimesinden ürkenler var. Ve yine ürpererek gördüm ki, bu ülkede Türk ve İslam kelimelerinin yan yana gelmesinden dehşete kapılan kişi ve çevreler var.”

 “Tarihine, kültürüne, bayrağına, devletine ve milletine yabancılaşmış nesiller ve kadrolar teşekkül etmişse, bizi biz yapan milli ve mukaddes değerlerimize alenen tecavüz edilebiliyorsa, devletin ve milletin bütünlüğüne yönelen eylemler pervasızlaşmışsa, bunları sadece sosyal değişmelerin doğal sonuçları olarak yorumlamak mümkün değildir. İhanetle, kendini sosyal değişmenin sancıları ile maskeleyemez.”

 “Türküm, Müslümanım ve medeniyim diyen Türk-İslam ülkücülerine, en az 200 yıldan beri ezilen hor görülen vatan çocuklarına devrim bazların neden, niçin ve nasıl düşman edildiğini acaba gösteremeyecek miyiz? "Türküm" derse ilkel olmakla itham edilen; milletin tarihine, kültürüne ülküsüne yabancılaşmayan öğretmen, memur, polis, öğrenci, işçi ve halkın ıstırabı ne zaman bitecek?”

“Vatanımız ve milletimiz dört bir yandan ayrı renk ve biçimde gelişen kültür emperyalizmine maruz kalmaktadır. Kapitalist ve komünist oyunlara ilaveten Arap ve Fars kültürünün ülkemizdeki tahribatı çok büyük olmaktadır.”

“Türk Milletinin hayatî meselesi, tamamen kendinden olan kendini çok seven milli tarihine, milli kültürüne gönülden bağlı ve bu değerlere yabancılaşmamış aydın ve milliyetçi kadrolardır. İşte milli eğitim Türk Milletine daima bunları vermelidir.”

“Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler yalnız Türklüğe değil, İslam'a da ihanet etmektedirler.”

 “Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse, İslam dünyası da güçlüdür.”

Ocaklarda, teşkilatlarda, gençlik kollarında rahmetli hocamızın dava felsefesi ne kadar anlatılıyor tam bilemiyorum. Ama şuna inanıyorum ki Arvasi hocamızın dava şuuru ve samimiyeti anlaşılmadan ülkücü olunamaz.

Rahmetli Ozan Arif’in dediği gibi;

“Ülkücü davasını yaşamalı bilmeli

İktidara gelirse hak ederek gelmeli.

Dava Nizam-ı Âlem: yani davamız haktır,

Allah’ın nizamını yeryüzüne yaymaktır,

Başarının şartı da bu davaya uymaktır”

Baki selamlar.

Kaynak: https://www.biyografya.com/biyografi/15423_23.10.2023