Allah Dostunun Dünyasından

Abone Ol

Rahmetli anneannem Feride Kostak çocuk yıllarımızda “Oğlum is yanına giden is kokar, mis yanına giden mis kokar “ derdi. Bunu o yaşlarda pek anlamazdık ama sonraki yıllarda yaşayarak hissettik.

Yüce kitabımızda Cenabı Allah “ Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve sadıklarla beraber olun” (Tevbe süresi 119 ayet)  buyurmaktadır.

Sadık olmak zor ama sadıklar ile beraber olmak bir tercih meselesi. Aynileşmek için büyük fırsat.

Yaşadığımız asırda yaşamış Allah dostlarından Hâce Musa Topbaş Efendi (K.S) ile  “Allah Dostunun Dünyasından”  adlı kitap Altınolukta Sadık Dânâ müstear ismiyle yazan Merhum Üstaz Hacı Musa Topbaş Efendi Hazretleri ile yapılan mülakat yapılmıştı. Bu sohbet Erkam Yayınları tarafından kitap halinde 1999 yılında neşredilmişti.

Hâce Musa Topbaş (K.S) :Konya Kadınhanı’nda doğdu. Babası hayırsever bir tüccar olan Ahmet Hamdi Bey, annesi Âdile Hanım’dır. Dedesinin babası Topbaş zade Ahmed Kudsi Efendi (ö. 1889), Hâlid el-Bağdadi’nin halifelerinden Bozkırlı Muhammed Kudsî (Memiş) Efendi’den hilâfet almış bir âlimdir. Doğduğu yıl ailesi İstanbul’a göç eden Musa Topbaş, Enver paşa ilk mektebini bitirdikten sonra Kadıköy’deki Fransız Mektebi’ne devam etti; ardından Nuru Osmaniye’de bulunan İnkılâp Lisesi’nde iki yıl okuyup bu okuldan ayrıldı. Ailesi dinî eğitim almasını isteyince Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’dan Kur’ân-ı Kerîm, Mustafa Âsım Yörük’ten Arapça ve dinî bilgiler, hattat Hamit Aytaç’tan hüsn-i hat dersleri aldı. Bekir Hâki Yener, Tâhirülmevlevî, Babanzâde Ahmed Naim, Ali Yektâ Saraç ve Ömer Nasuhi Bilmen gibi âlimlerin sohbetlerinden faydalandı. 1950’li yıllarda Said Nursi’nin hizmetinde bulundu. Gençliğinde başladığı kumaş ticareti işini babasının 1944’te vefatından sonra ağabeyi ve kardeşleriyle birlikte sürdürdü. 1950’de tanışıp sohbetlerine katıldığı Nakşibendî şeyhi Mahmut Sami Ramazanoğlu’na 1956’da intisap etti; 1976’da hilâfet aldı. Şeyhin vefatının (1984) ardından onun irşat vazifesini devam ettirdi.

Sevenleri arasında “Sâhibü’l-vefâ” diye anılan Musa Efendi 16 Temmuz 1999’da İstanbul’da vefat etti ve Sahrâyıcedid Mezarlığı’na defnedildi. 

Bu kitaptan günümüze faydalı olacak bazı kesitleri okuyucularımıza faydalı olması dileğiyle alıntı yaptım. Spot halinde bazı bölümleri paylaşıyorum. İnşallah faydalı olur.

 “Hizmet ehli insan muhakkak isar ehli olmak lazım. Kardeşini kendine tercih etmeli her hususta. Hizmet eden kim olursa olsun dini diyaneti tamam mı severim. Grupçuluk mevzu bahis değil. Mümin mümini sevecek.”

 “Muhakkak baba evin hâkimi, anne evin hanımı, çocuklar bu şekilde terbiye edilirdi. Her şey saatle idi. Yemeğe saatle oturulacak. Evin çocuğu aile fertleri ile hep beraber yemek yiyecek. Böyle nizami yemek yenirdi. Besmele ile başlanır, dua ile bitirilirdi. O bakımdan çok leziz olurdu.”

“Tasavvuf bir derya. Her an cenabı hak ile beraber olmak. Hiçbir nefesi ziyan etmemek. Fahri kâinat efendimizin ahlakı ile ahlaklanmak, edebiyle edeblenmek..”

“Yegâne çare Salihlerle ülfet etmektir. Salih ne yapar? Hep cenabı haktan, habibi edibinden bahseder, evliyalardan bahseder. Bahsettiği verimli şeylerden de hep ülfet eden kişiye inikas eder.”

“İnsanda Allah için kazanmak ve Allah yoluna vermek düşüncesi hâkim olursa, mal ile ilişki ibadet haline gelir. Kendi nefsi için olmayınca her faaliyet faydalıdır.”

“Seyrü sülük görmedikten sonra bir insan haddini bilmez. İstediği kadar abid de olsa zahide de olsa, harama helale dikkat etmeyecek hale gelir.”

 “Müslümanın her hali Müslümanca olmalı. Tabii bu da bir sanat. Müslüman samimi olacak. Kendini sevdirme kabiliyeti olacak. Samimi insanı düşmanı bile sever. “

“İnsan seyrü sülüke kendini verip te kalp uyanırsa Allah’ın izniyle, o zaman okuduğu Kuran-ı Kerim’in manasını daha iyi anlar ve daha iyi çözer. Hakikaten Kuranı Kerim insana inşirah verir.”

“Dön dolaş, bütün iş insanın kendi benliğini bırakması. Kendi benliğini bıraktı mı insan, işte o zaman kâmil oluyor. Ne kadar kolay hâlbuki ama ne kadar da zor benlikten geçmek. Benlikten geçti mi ne oluyor; her şey süt liman oluyor, artık herkes dost onunla. Hiçbir ferde, bilhassa Müslümana karşı düşmanlık nedir bilmiyoruz.“

“Herkesin dikkat edeceği en iyi düstur, cenabı haktan ihlas talep etmek. Bir mecliste ihlas var mı, orada her şey var. İhlas yok mu, istediğin kadar kitaplar okunsun, tefsirler vesaire vesaire… gene noksanlıktır. Fakir dualarımda daima “Yarabbi ihlasımı artır” diye dua ediyorum. İhlas en güzel şey. İhlası olana Cenabı Hak bol bol ihsan eder.”

“Az bir kuvvet yerine göre büyük kuvvetlerle başa çıkabiliyor. Kosova mesela, Makedonya baskı ve zulüm içindeler. Ama ona rağmen de mücadeleyi bırakmıyorlar. Çeçenler mesela, çok mahdut bir zümre. Ama muvaffak oldular. İman sönmez.”

“Gençlik hem itikat bakımından olgun olacak, hem de bilgi bakımından. Kuru bilgi de kâfi değil. Kuru bilgi sahibi olur amma pek fazla faidesi yok tabii bunun iman bahsine. Temiz bir gençliğin hakikaten yetişmesi lazım. O da ne ile olacak, bilgi ve tasavvufi yönden terbiye ile olacak tabii. Kuru bil de kâfi değil.”

Allah ondan razı olsun.  Sami Efendimizden aldığı irşad görevini tam manasıyla yaptı. 16 Temmuz 1999 yılında yüz akı ile ahiret yurduna göç etti. Ruhu şad olsun.

Bu yola 5 Şubat 1990 yılında muhterem Seyit Süleyman Döndüren hocamızın vesile ile intikal ettik. Manevi terakki ve olgunlaşma sürecini onların mis satan dükkânlarında kazanmaya çalışıyoruz. 

Efendimiz, hocamız ve mürebbimize olan şükran borcumuz var. Cenabı Allah ömrüne bereket ihsan eylesin. Manevi hallerinden bizleri istifade edenlerden eylesin.

Yazımı Rahmetli Necip Fazılın Üstadı Abdülhakim Arvasi Hazretleri için yazdığı bir şiirle tamamlıyorum:

Benim efendim !

Ben sana bendim !

Bir üfledin de

Yıkıldı bendim.

Ben ki, denizdim,

Dağbaşı bendim.

Şimdi sen oldun,

Âleme pendim.

Benim efendim !

Benim efendim ,

Feza levendim !

Ölmemek neymiş;

Senden öğrendim.

Kayboldum sende,

Sende tükendim!

Sordum aynaya:

Hani ya kendim?

Benim efendim !

Benim efendim !

Emri yüklendim!

Dağlandım kalbden

Ve mühürlendim.

Askerin oldum,

Başta tülbendim;

Okum sadakta,

Elde kemendim.

Benim efendim.

Baki selamlar.

Kaynak: Allah Dostunun Dünyasından, Erkam Yayınları,1999,İstanbul