İnsanoğlu hayatını devam ettirmek için yeme, içme ve barınma gibi şeylere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlarını da karşılamak için çalışmak zorundadır.  

 Çalışmak; insanın bedensel ve aklen ortaya koyduğu çabaların tamamıdır. Kazanç ise ortaya koyduğu çabanın, emeğin karşılığıdır, meyvesidir. Bu maddi kazanım ile birey olarak ailesinin geçimini sağlar onlar için mutlu bir gelecek temin eder. Tabi ki bunun yanında daha çok kazanmak kazandıkları ile daha güzel daha hoş ortamlarda yaşamak için kolay para kazanma yollarını arayan insanlarımız da yok değil maalesef hayatımızda. Bunların çoğu avlanmaya giderken avlanan avcı misali daha da beter bir duruma gelerek acınacak duruma düşüyorlar. Hangi ticaret de görülmüş ki bire yüz veren bir anlayış, acaba hiç mi düşünmüyorlar, hiç mi akılları idrak etmiyor bu açgözlülerin. Yoksa bir oldubitti ile oyuna getirilerek, daha çoğu vadedilerek, alın terlerini mi çalıyor bu haramiler. Acaba suçlu kim; daha çok kazanmak isteyip tuzağa düşen mi? Yoksa Allah’u telanın “Kulumun her günahını affederim, fakat kul hakkıyla geleni asla.” Emrini hiçe sayıp dolandıran şahsiyetsizler mi? Bu günlerde yazılı ve görsel basınımızda karşımıza çıkan çiftlik bank, Anadolu farm vb. birçok hayali şirketler dolandırıcılığın en alasını yaparak birçok masum insanımızın kanına girmiş onların durumlarından faydalanarak mağdur duruma düşürmüştür. Nice ocaklara ateş düşmüş, nice aileler parçalanma durumuna gelmiştir. Bu durum önceki yıllarda yok muydu sanki. Nice bankerler, nice holdingler ortaya çıkıp ta daha çok kazanacaksınız diyerek halkın elindeki üç beş kuruşa göz dikip onları mağdur etmemiş miydi. Bu gibi durumlar insanoğlunun açgözlülüğü olduğu müddetçe devam edecek. Maalesef avlanmaya giden o avcıları da mutlaka avlayan avcılar ortaya çıkacak. Gözlerdeki yaşlar yine akacak, yine aileler parçalanacak. Peki devlet bu konuda ne yapmalı nasıl bir yol izlemeli ki mağduriyetler azalsın. Öncelikle ortaya çıkan şirketlerin temeli araştırılmalı, kuran şahsiyetlerin özgeçmişleri hakkında bilgi toplanmalı ve ellerinden yüklü bir teminat alınmalı, şirketler belli aralıklarla denetmenlerce belirli dönemlerde denetlenmeli, hukuka aykırı olmadan kurucu kişilerin kaçma olasılığını göz önüne alarak gözetlenmeli ve gözetleme gizli bir şekilde yapılmalıdır. Bu ve buna benzer izlenecek yollarla belki biraz önüne geçilebilir bu olayların. 

      Hayatın en güzel yaşandığı zamanlar aile ile geçirilen mutlu, huzurlu anlardır. Servet için yapılan evlilikler hiçbir zaman mutluluk getirmemiştir. Nitekim çoğu insanın sonradan kazandığı servet yüzünden hayatı kararmış, mutlu aile hayatını kaybetmiş, açlık ve sefalet içinde hayatını yaşamıştır. Evimizdeki bir tas çorba, yarım baş kuru soğanla mutlu olmasını bilelim, çoluk çocuğumuzun rızkını helal yoldan kazanalım ki yarınlarına haram lokma bulaşmasın. Düşünüyorum da bugün kul hakkıyla öteki dünyaya göç edenler kabirlerinde huzurlular mı acaba, helalleşmeden gittilerse vay hallerine vay! Ya arkasında bıraktığı aile efradının durumu ne olacak, komşularının, akrabalarının yüzüne nasıl bakacaklar. Etraflarındaki bakan gözlerin yüzünden hayatları kararmayacak mı?

      Evet; mutluluk da elimizde huzurda, yapmamız gereken sadece Allah’ın bize takdir ettiği ile yetinmek, alnımızın akıyla kazanmak kazancımıza haram katmamakla mümkün olacak. Biz yolumuzdan, biz hakkımızdan dönmezsek, alın teri hırsızları bize ve geleceğimize hiçbir şey yapamaz.                        

 HAYIRLI KAZANÇLAR DİLEKLERİMLE

                                               “SEVMEK İÇİN YÜREK, SÜRDÜRMEK İÇİN EMEK GEREKİR.”

                                                                                                              ŞEMS-İ TEBRİZİ