Ali Rıza Demircan kimdir?

Önce ona bakmak lazım…

İlahiyatçı yazar…

Bir sürü kitabı ve 9’da çocuğu var…

Kitaplarını okudum mu?

Okudum dersem yalan söylemiş olurum…

Ama takip edeni ve okuyanı bir hayli fazla…

Aslen Rizeli…

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Rize’den hemşehrisi, Kasımpaşa’dan da komşusu…

Ali Rıza Demircan’ı tanımadan önce, kardeşi Dede Sultan namıyla mağrur, Sultan Demircan’ı tanıdım…

Nasıl mı tanıdım?

Tabii ki futbolun sihriyle…

İstanbulspor’lu Cemil Turan’ı, Beşiktaş ve Galatasaray’ın elinden alıp, Fenerbahçe’ye götürüp teslim etmesiyle tanıdım, Dede Sultan’ı…

Birçok kulübün peşinde koşan Cemil Turan’ı Fenerbahçeli yapmış, dolayısıyla ününe ün, ununa un katmış…

Kaynaklara göre de dönemin Fenerbahçe Başkanı Emin Cankurtaran’da hatırı sayılır bir para almış!

Aynı Sultan Demircan, yani Dede Sultan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da Fenerbahçe’de oynaması için, Erdoğanların kapısını çalar ve  Recep Tayyip Erdoğan’ın babası Ahmet Erdoğan’a meramını anlatır…

Ancak, Ahmet Erdoğan, Dede Sultan’a, “Benim oğlum okuyup büyük adam olacak” deyince, Sultan Demircan, Rize’den hemşehrileri, Kasımpaşa’dan da komşuları olan Ahmet Erdoğan’ın bu sözünün üzerine söz söylemez ve oradan ayrılır…

Ali Rıza Demircan, yıllar önce bir gazeteye verdiği mülakatta şunları söylemiş…

“Kasımpaşa delikanlılarıyla tanınırdı. Yerel kabadayıları vardı. Allah rahmet eylesin; sevgili ağabeyim Sultan Demircan da, ufak tefek bir adamdı ama kabadayıydı. Tayyip Bey’in delikanlı tavrı elbet Kasımpaşa'dan gelir. Çünkü onun çocukluğunda ağabeyim Sultan, o dönem rol modeldi. Kasımpaşa, 1969-73 döneminde, Osmanlı’dan aldığı birtakım değerleri hâlâ yaşatmakta olan bir semtti. İnsanların doğup büyüdükleri, ilkokul çağlarında arkadaş edindikleri insanlardan etkilenmemeleri mümkün değil.”

Bugün bile Erdoğan ailesi ile Demircan ailesi birbirlerine uzak değil diye biliyorum…

Öyle olmuş olsaydı, Ali Rıza Demircan’ın oğlu Ahmet Misbah Demircan iki dönem Beyoğlu Belediye Başkanı, ardından da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı görevlerinde bulunabilir miydi?

Sanmıyorum…

Tabii ki konumuz ünlü Kabadayı Dede Sultan, yani Sultan Demircan değil, kardeşi İlahiyatçı Ali Rıza Demircan…

Ali Rıza Demircan’ın Konyalılarla ilgili sarf ettiği sözler, insan olanın içine sindireceği sözler değil…

Konya’ya karşı bu agresif tutumunu anlamak mümkün mü?

Bence mümkün…

Hocanın dilinden anlayan Konya’nın ileri gelenleri, daha doğrusu lafı sözü dinlenenleri Ali Rıza Demircan’ın kapısını çalabilir, bu agresifliğinin ya da kindarlığının nedenini sorabilirler…

Bunu da gürültü çıkararak değil, sessiz sedasız gerçekleştirebilirler…

Bu heyetin içerisine İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’yı dahil edebilirler…

Gerçekten Konya’nın ya da Konyalının asla kaldıramayacağı bu yükü kaldırmak istiyorlarsa…

Dostlar alış-verişte görsün manasında gürültü çıkarmakla, sosyal medyada yazıp-çizmekle, sağda solda dedikodu yapmakla olmaz bu işler…

Ali Rıza Demircan’ın söylediklerini burada tekrarlamanın bir manası yok…

Ama, şunu söyleyebilirim; bu işin Konyalısı, İstanbullusu, Erzurumlusu ya da Çorumlusu olmaz, bu Allah korkusu ve ahlakla alakalı bir durumdur…

Eğer bir insan ahlaklı değilse, yüreğinde Allah korkusu taşımıyorsa, Konyalı olsa ne olur, Rizeli olsa ne olur?

En büyük örnek Demircan ailesinin kendisi…

Kardeşlerden birisi dönemin en ünlü Kabadayısı Dede Sultan lakaplı Sultan Demircan, bir diğeri ise “Ben İslam dinine, yasalarını Rabbimiz’in koyduğu bir hayat düzeni olarak inanırım” diyen ilahiyatçı yazar Ali Rıza Demircan…

Biri silahlı, biri külahlı…

Şunu söyleme çalışıyorum; “Alimden zalim, zalimden alim doğar”mış…

Özetlersem; mesele şehrin kötülüğü meselesi değil,  mesele insanın iyi ya da kötü olma  meselesi.