Akvaryumlar evlerimizin içinde camdan yapılmış süs balığı yaşama alanları.

Onları süs balığı haline getirenler bizleriz. Dünyanın herhangi bir yerinde, göl, deniz, akarsu gibi doğal yaşam alanlarında şu an var olan popülasyonlarından onları ticarileştirerek su dolu cam kutulara koyan bizleriz.

Evimizin dekoru, zaman zaman sıkıldığımızda hoş vakit geçirdiğimiz hatta terapi bile olduğumuz bir köşe.
Aslında çok güzeller. Keşke doğal ortamlarını bozmadan onları izleyebilsek. Ama zor hatta büyük bir çoğunluk için imkânsız.

Deniz, göl ve ırmak kenarında yaşayıp da Akvaryum sahibi olanları anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü Onların balıkların doğal ortamına bir gözlük ve şnorkelle (nefes alma aracı) dalarak çok daha iyi manzaralarla buluşabiliriz. Hatta ucunda cam ile kaplı bir geniş bir soba borusu ile çok daha fazla balık ortamı seyredebiliriz.

Zaten evde akvaryum için yaptıklarımız da belli bir zamandan sonra sıradanlaşıyor, hatta bakımını ihmal ediyoruz, suyu kirleniyor, havalandırma cihazı çalışmıyor ya da yemini düzenli veremiyoruz.

Elbette bu işi hayatının bir parçası gibi takip eden akvaryum severleri tenzih ediyoruz. Öyle insanlar tanıyorum ki akvaryumun bakımı ve ona gösterdiği ilgi kendisinden fazla.

Yine de akvaryumlar varsa bakımını yapalım. İlgilenelim. O balıklara empati yapalım.

Hadi hep beraber akvaryuma bir empati dalışı yapalım. Uzaktan da olsa ruhen akvaryuma dalalım.

Akvaryumdan dışarı bakınca çevredeki ışıklar ne kadar da çok güneş doğup batıyormuş gibi olur.

Akvaryumun bir ucundan öbür ucu, öyle güzel dizayn edilmiş ki; balıkların doğal ortamlarını andırıyor. Tıpkı oradaki ağaç yaprakları, girintili çıkıntılı kayalıklar, taşlıklar, altında kumsallar. Hava temizleme motorundan çıkan kabarcıklar dalga köpükleri gibi.

Renkler, ışıklar ve camın yapısı akvaryuma derin ve sonsuz bir su havası vermiş. Bir ucundan diğeri okyanus gibi…

Balıkların acıkma zamanına göre düzenlenmiş yemleme zamanları öncesi balıklarda bir huysuzluk, akvaryuma düşen herhangi bir parça balıkların birbirini hırpalamasına sebep oluyor. Ortamı bir stres kaplıyor.
Bazı balıklar çok sakin kendi halinde, o çoktan akvaryumu kanıksamış. Ha göl ha akvaryum.

Bazı balıklar Beta balığı gibi kendi türüne ve benzerlerine bile katlanamıyor..

Arı Prenses barışçıldır, her türlü balıklarla geçinebilir.

Bazı balıklar Astronot balığı gibi başka bir balığı yutuverir.

Bazı balıkların konumu, kendine ait köşesini kimseyle paylaşmıyor.

Birçok balık rengârenk koca bir mahalleyi andırır. Kimse kimseye dokunmaz. Sadece yem zamanı biraz gerginlik o kadar.

Bazı iri akvaryum balıkları kocaman, salına salına gezer ya onlara çok üzülürüm.  Dünyayı ben yarattım havasındadır. Büyüklüğü azameti ile endamını gösterirken akvaryumda olduğunu çoktan unutmuştur.

Bazen karnı doyan balık saatlerce inzivaya çekilmiş gibi sonraki yem zamanına kadar hiç kıpırdamaz. Sanırsın ayin içinde.

Her bir balık kendi fıtratının yüklediği alışkanlıkları ile küçücük akvaryum dünyasında kendi alanının kıralı sanki.

Genelde Akvaryumların sahipleri anlaşamayacak balıkları aynı akvaryuma koymazlar.

Her akvaryumun bir sahibi vardır. Onlara balıkların dünyasından bakarsan akvaryumun ilahları gibidir. Hiç olmazsa balıklar onları her şeyi olarak görürler. Yemini veren, suyunu veren, sahiplenen odur. Onlara akvaryumu doğal ortamı gibi hazırlayan da odur. Ama balık hiçbir zaman aldatıldığını düşünmez. Düşünemez.  Balıklar o geldiğinde karınlarının doyacaklarını düşünür. Yaradılış gereği açlık güdüleri olmasa o da olmayacak ama iyi ki o var.
Bazı balıkların doyma duyusu yok ne verirsen ne kadar verirsen yer onun beslenmesini de akvaryum sahibi ayarlar.

Akvaryumda yaşayan balıkların kendi doğal ortamlarına dönme niyetleri yoktur. Çünkü onlar balıktır. İradeleri yoktur.

Ya iradesi olan bizler; akvaryumdaki bu ruhla bir de onlara baksak;

Yani akvaryumda yaşayan balık gibi dünyası olanlar;

Mesela partilerin üyeleri ve taraftarları. Onların acaba iradelerinin balıkların yaşamından farkı ne kadardır.

Ya bir aşiretin üyeleri,

Bir şehrin üyeleri,

Bir ailenin üyeleri,
Bir toplumun, grubun, mahallenin,

Şirketlerin çalışanları,

Ya kendimiz?

Akvaryumdaki balıkların yaşamına var olan irademizle ne gibi farklı davranışlar ekleyebiliyoruz?

Mesela yardım paketleri dağıtılan durumlarda bütün dünyada olmak üzere insan davranışı olarak balıkların yemlere saldırısından farkımız ne kadar?

Birbirimizi kırarken, kendi pozisyonumuz için başkalarını ezerken acaba akvaryumdaki balıktan ne kadar farkımız var?
Adaleti, vicdanı, ilkeleri balıklardan daha farklı nasıl yaşıyoruz?

Ya bir ömür aynı alışkanlıklar, benzer cümleler, aynı bakış açıları, ile kullanılmaz haline getirdiğimiz iradelerimizi düşündüğümüzde acaba kendi akvaryumumuzda hangi sahibimizin projesinin bir parçası oluyoruz?

İnsanlar doğal hayata ülke sınırı çizerken, bahçe duvarları tarla çitleri ile inşa ettiğimiz sınırlarla yok olan doğal yaşam, doğal davranışlar ve kaybettiğimiz insani davranışlarımızla hangi mekanizmanın bir parçası haline geliyoruz.

Kendi mallarımız!  Evlerimiz yani apartmanlarımız, işyeri ve makamlarımızı düşündüğümüzde akvaryumdaki bir balıktan farkımız var mı?

Belki bu yazı ile akvaryumdan dışarı nasıl çıkabiliriz? Denizler, ırmaklar göller ile akvaryum arasındaki farkı görebilir miyiz düşüncesi ile daldığımız akvaryumdan dışarı fırlayıverdik.
Balıktan farklı zenginliğimiz irademizi farz edelim ki bir an kullandık; acaba hangi nehrin, denizin okyanusun bir parçası olduğumuzu görebilecek miyiz?

Yoksa yazılmış, çizilmiş projelendirilmiş haytaları sahneleyen yönetmenlerin figüranı mı olacağız, yani akvaryum sahibinin terapi figüranı, rahat yaşam malzemesi, ya da çevresindeki insancıklar olarak yaşamaya devam mı?