Adalet mülkün temelidir sözünün mahkemelerin duruşma salonlarına yazılması ilginç bir durum ortaya çıkarmıştı.
Bu türden devlet kurumlarında, açık açık, büyük büyük harflerle yazılan sözlerin ancak Atatürk'e ait olabileceği düşünenler, adaletin mülkün temeli olduğunu belirten sözün de doğal olarak ona ait olduğu sanıyorlardı.
Biraz daha araştırıcı karaktere sahip olanlar ise, bu sözün sadece ülkemizde değil bütün İslam dünyasında adalet timsali olarak kabul edilen Hz. Ömer'e ait olduğu söylüyorlardı.
***
Atatürk'ün bu sözü söylemesi mümkündür. Ancak, konuşmaları arasında bu sözün geçmiş olması bu sözün mana muhtevasını ilk kez onun tespit edip insanlara aktardığı anlamına gelmez. Sadece mana muhtevası olarak değil, dilsel muhteva bakımından da bu söz Atatürk tarafından söylenmiş olsa bile Atatürk'e ait olmayabilir, çünkü büyük yöneticilerin konuşma metinleri, kitaplara yazdıkları önsözler, hatta makaleler bu iş için görevlendirdikleri kişilerce yazılır. Örneğin Atatürk'ün çok ünlü Gençliğe Hitabesinin Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından yazıldığını Atatürk'e olan sevgi ve saygısından asla kuşku duyamayacağım Türkçe öğretmenimden duyduğumda henüz ortaokul öğrencisiydim. Öğretmenimin Atatürk'e olan sevgi ve saygısını özellikle vurgulamak gereği duyuyorum çünkü bazı dostlarımız tür sözler söyleyen kişileri refleks olarak Atatürk düşmanı olarak yaftalıyorlar. Kim bilir belki de bu yazıyı okuyanlar içinde beni de aynı kategoriye sokanlar olur. Bu konuda kısaca şunu söyleyeyim: Gençliğe Hitabeyi Atatürk'ün değil de başkasının yazmış olması, ona karşı olan duygularımı olumlu ya da olumsuz yönde zerre kadar etkilememiştir.
***
Bu sözü Hz. Ömer'in söylemesi de mümkündür. Onun adaleti dillere destan olmuştur ve böyle bir sözü sürekli genişleyen devletin muhtelif beldelerini yönetmek üzere gönderdiği valilerden birine söylemiştir. Hz. Ömer'in sözlerini, söylevlerini derlediği müstakil bir kitabı yoktur, ama İslam dünyasında bu sözün ağzına yakışacağı insanların başında Hz. Ömer gelir. Bununla birlikte, bu sözün mana muhtevası Hz. Ömer'e ait olmayabilir. Kadim zamanlardan beri var olan, belki Hz. Adem'e öğretilen esma arasında bu cümleyi oluşturan kelimeler ve kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşan anlam vardı. Aynen Atatürk için olduğu gibi Hz. Ömer'in de bu sözü başkalarından alarak söylemesi kendisi için asla bir eksiklik oluşturmaz. Miri maldan çalmanın hırsızlık olmaması gibi insanlığın hikmet hazinesinden alınan sözlerin yerinde ve zamanında, zaman zaman yeni dilsel formlara sokularak yinelenerek yenilenmesinde de zarar değil fayda vardır.
***
Bu tür sözlerin kim söylediye kurban gitmesi aslında acınacak bir durumdur. Söyleyen her kim olursa olsun bizim çabalarımız onu söyleyeni tespit etmekten ziyade derin anlamlarına nüfuz edebilmek yönünde olmalı.
Yüzeysel bir bakış ile adalet mülkün temelidir sözünün hukuk dünyasını ilgilendiren bir vecize olduğu zannedilebilir. Hatta bu sözü adalet olabilmesi için mülkün şart olduğunu ya da mülksüz adalet olamayacağı şeklinde yorumlayarak sosyalizmi nakzetme, kapitalizmi ise destekleme belgesi olarak yorumlayan aklı evveller de çıkabilir. Ancak, unutulmamalıdır ki, adalet hukuku da kapsar ama ondan daha geniş bir kapsama alanı vardır.
***
Adalet, dengedir. Dengenin bozulması adaletsizliğe davetiye çıkaran kök nedendir. İnsanlar arsındaki denge, tabiattaki denge, bütçedeki denge, terazideki denge! Söz terazideki dengeye gelmişken, adaletin simgesinin neden dengedeki bir terazi olduğunu düşünmenizi tavsiye ederim.
Mülk denilince köyde-kasabada yaşayanın aklına doğal olarak tarlası tabağı, bağı bahçesi gelir. Dünyasını biraz daha genişletebilenler mülkten devleti anlamışlardır ve adalet mülkün temelidir sözü de adaletsiz devletin ayakta kalamayacağı şeklinde yorumlanmıştır çoğunlukla.
Biz dünyamızı daha da genişleterek daha ileri bir açılım getirebilir miyiz acaba? Örneğin, mülkten mevcudatı anlayabilir miyiz? Böyle bir anlayış, bütün mevcudatın denge üzerine kurulduğunu anlatır ki davranışlarımızın tamamının bu dengenin korunmasını sağlamaya yönelmesi gerektiğini de zımnen anlatır bize.
***
Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlâna)