Türkiye’nin KOBİ başkenti olan ve üretim kabiliyetleri itibariyle ‘Türkiye’nin Çini’ olarak nitelendirilen Konya, sanayisinin her geçen gün daha büyük bir ivmeyle büyüyor olması nedeniyle takdiri hak ediyor.

Pandeminin etkileri, dünya piyasalarında yaşanan ekonomik gelişmeler, siyasi ve sosyal olayların yansımaları gibi birçok etkenin arka arkaya sıralanması sonucu geride bıraktığımız yılda Türkiye’nin ihracatı koşar adımdan hafif tempoda yürüyüşe dönmüşken; Konya’ya baktığımızda ise depara kalkıldığını görüyoruz…

Yani tüm olumsuzluklara rağmen Konya sanayisi, 2020 yılını olabilecek en üst seviyede ihracat rakamı ile zirvede tamamladı. Türkiye ortalamasının da üzerine çıkmayı başardı…

Bu başarının elde eden Konya sanayisinin azim ve gayretini takdir ediyoruz. Zira üretim beraberinde istihdamı da getiriyor. Dolayısıyla işsizlik azalıyor. Ekonominin çarkları sağlıklı bir şekilde dönüyor.

Tüm bu iyimser tablonun yanında aslında Konya’daki sanayicileri ve işadamlarını dinlediğimizde potansiyelin büyük bir bölümünün henüz harekete geçmediğini anlıyoruz. Ve buradan hareketle uzunca bir süredir almadığım kalemimi bu satırlar için yeniden elime almayı kendime vazife bildim…

Sanayiye dönüp baktığımızda yerel dinamiklerin devasa üretim üslerine dönüşmesinin arkasındaki hikaye büyük başarı öykülerinin ana konusunu oluşturuyor.

Bu başarı öykülerini yazan isimler, olandan daha fazlasını başarabileceklerini ancak, bir takım tezgahlarla bunun önlendiğini, üretimin önünün açılması yerine adeta bir noktada tıkandığını anlatır türden cümleler kuruyor.

Buraya kadar anlattıklarımı daha açık ve anlaşılır hale getirecek olan bir örnekle devam edelim…

Devletimiz, üretimin ve üreticinin arkasında… Bu doğrultuda mantıklı ve makul projelerle gelindiğinde yatırım teşvikleri için kapıları sonuna kadar açıyor.

Sanayici ise bu teşvikleri en doğru şekliyle kullanmak için azami gayret gösteriyor. Öyle ki, yeni bir takım tezgahı, CNC tezgahı alacaksa dahi, sıfırından ziyade ikinci el olanını tercih ediyor.

İkinci el ama elin hurdası değil!

Yıllarını bu işe vermiş adamlar, tutar da birilerinin eskitip bir kenara attığı hurdayı Türkiye’ye getirir mi? Getirmez değil mi?

Üretimini 1 ise 10’a çıkarmayı hedefleyen Konya sanayicisi bu amacına ulaşmak için sanayi tesislerini daha büyük ve entegre hale getirmek istiyor. Bunun için de azami verimliliği kendine hedef ediniyor.

Sanayicilerimiz bu işin piri… Marka ve model vermek uygun olmaz ama bir çok CNC ve takım tezgahının sıfır olanını değil, özellikle 90’lı yılların sonları ile 2000’lı yılların başlarında üretilenleri tercih ediyor. Deyişlerine göre, bu tezgahlar, sıfır üretilen tezgahlardan daha sağlam…

Sanayide yüzlerce işçiye istihdam sağlayan ve 40 yılı aşkın bir süredir üretim yapan bir firma, yatırım teşvikinden yararlanarak Avrupa’dan 2. el bir tezgah almış…

Tezgah Türkiye’ye gelene kadar sıkıntı yok. Hatta Konya’daki gümrüğe kadar gelmiş. Ancak burada tıkanıklık başlamış.

Tezgahını teslim almayı bırakın uzaktan görmemiş bile. Nedenini sorduğunda ise mekanik test belgesi, CE belgesi, TSE belgesi gibi belgelerin hazır edilmesi gerektiği söylenmiş. Gereği neyse yapıp bir an önce üretim sistemine yeni tezgahlarını da dahil etmek isteyen sanayicimiz, “İzmir’de bulunan özel bir firma bu belgeyi veriyormuş. İyi de ben zaten elin hurdasını getirmedim ki, tezgahı orada çalıştırdım, test ettim. Beğendim ve aldım. Hadi Türkiye’de de bunun testi yapılsın. Ama istedikleri meblağ o kadar yüksek ki, insanın aklı karışıyor. Bu yaklaşımın temelinde şu var, Türkiye’ye Avrupa’dan yeni ürün gelsin ama ikinci el ürün gelmesin” diyor…

Sorduğumuzda bu tezgahların Türkiye’de üretiminin yapılmadığını belirten üreticimiz, işin özüne geldiğimizde yerli üretimin desteklenmesini, yerli üretemiyorsak toptancı bir bakış açısıyla hareket etmek yerine mantıklı ve makul olanı tercih eden sanayicinin önünün tıkanması yerine açılmasını; müteşebbisinin önünün kesilmesinde hiçbir mana olmadığını; teşvik ile alınan bu makine ve teçhizatın Türkiye’ye gelmesine engel hiçbir durumun söz konusu olmadığını; yatırımcının desteklenmesi gerekirken alternatiflere boğulmuş prosedürlerle kösteklendiğini söylüyor.

Buradan şunu anlıyoruz, nitelikli üretimin sağlanabileceği alanlarda sanayici ve işadamlarının hevesini kırmamak gerekiyor. Yetmez! Bu insanlar üretmek istiyorsa, bu heves ve bu iştahın daha da artması için desteklerin artarak devam etmesi ve üretimin önünü açacak her şeyin kanunlar ve nizam çerçevesinde mubah olması gerekiyor.

Bize de Konya ve Türkiye’nin üretimdeki payının artması, ihracat rakamlarının artması, sanayinin büyümesi ve daha çok istihdam sağlanması fikirlerini destekleyen bakış açısıyla bunları paylaşmak düşüyor. Umarım çorbada tuzumuz bulunmuştur.