İnsanlar farklı şeyleri düşünür, farklı düşünce yapılarına, farklı dünya görüşlerine, farklı ideolojilere sahiptir. Zaten tekdüze olmayı da beklememek gerekir. Tekdüze olmayı düşünmek, sabit fikirli olmak, at gözlüğü ile bakmaktır.

Farklı fikirlere sahip olmamak en büyük ahmaklıktır... Ancak vatan gibi, bayrak gibi, millet gibi, devlet gibi, ümmet gibi, İslam gibi kavramlar devreye girdiği zaman aynı fikir etrafında birleşen bir fikirler çemberi oluşturmak gereklidir. İnsanları birarada tutan millet olma bilinci ise, millet olma bilincini sağlayan da bayrak, vatan, devlet gibi kavramlardır. Hatırlar mısınız? Yakın zamana kadar siyasi liderlerin aynı platformda milletin önünde biraraya gelememelerinden dert yanıyor, zıt kutupların ülkenin birlik ve beraberliği için aynı çember içerisinde buluşmaları gerektiğini konuşuyorduk

. İşte dün tüm Türkiye, bu birlikteliğe şahitlik etti. Tüm dünyanın gözü üzerimizdeydi. Kurtlana kurtlana izlediler bu büyük Türkiye fotoğrafını. Merkez olarak İstanbul'daki Yenikapı Meydanı seçildi. Ancak Türkiye'nin 81 vilayetinde 79 milyonu temsilen herkes meydanlardaydı. Ah bu meydanlar yok mu meydanlar... En büyük dersin işlendiği, ne güzel dersliklerdir bu meydanlar... Millet kendi kendine ders verdi aslında bu meydanlarda. Dersin konusu darbeler, birliktelik ruhu, milli irade ve kardeşlik hukukuydu...

Ders kime verildi? Dersin iki yönü vardı... Birinci yön vatanın bağımsızlığı, milletin birliği, devletin bütünlüğü, bayrağın dalgalanması söz konusu olduğunda millet siyasi fikrini bir kenara koyar ve haddini aşanlara en güzel şekliyle had bildirirdi. 15 Temmuz'dan bu yana gelen süreçte meydanları boş bırakmayan millet, derslik olarak gördüğü meydanlardan hainlere, hainlerin maşalarına, kuklalara ve beyinleri yıkanmış, akli melekelerinden endişe ettiğimiz taşeronlara verilebilecek en güzel dersi verdi...

İkinci ders ise ülke idarecilerine, parti liderlerine, mecliste bulunsun bulunmasın, tüm partilerin temsilcilerineydi. Final dersini alanları aşan devasa bir kitleyle verdi millet. Meydanlar, milletin kendisini ağırladı. Millet dedi ki, “Biz ne istiyorsak, o olur. Bizim sözümüzün üstüne kimse söz söyleyemez. Biz yeri gelir namlulara siper oluruz. Yeri gelir tankların önüne yatarız. Yeri gelir sapanla helikopter avlarız. Ancak geçit vermemek gerektiğini anladığımız an sırtımıza yüklendiğimiz bu büyük yükü tutup kaldırmasını iyi biliriz. Yeter ki gücünü ve yetkisini bizden alan idarecilerimiz, vatan için yekvücut olabilsinler.

Söz konusu vatansa bizim için gerisi teferruattır. Fikrimizi bir kenara kor, içimizdeki ateşi söndürmek için canla başla mücadele ederiz. Ancak, sizden de aynı birlik ve beraberliği göstermenizi bekleriz.” Millet bu meydanlardan idarecileri, “Biz bağımsızız. Ne yapmak istediğimizi biliyoruz. Bizim üzerimize oynanan oyunların hepsinin farkındayız. Millet demenin, Türk, Kürt, Alevi, Sunni, falan, filan olmak değil; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir neferi olmak olduğunu biliyoruz. Unutmuşsak da hatırlıyoruz, hatırladık.

Bu nazlı hilalin gölgesinde yaşamak, bu sancağı dalgalandırmak, bu topraklarda var olmak için serden de candan da yardan da geçeriz” diyerek uyardı. Milletin zıt kutupları ortak bir noktada, vatan için meydanlarda buluşmuştu. Milli irade nöbetinin sonuncusu ise milletin tamamının katılımı ile gerçekleştirildi. Türkiye büyük bir devlet olduğunu gösterdi. İkinci bir şahlanış dönemi yaşandı. AK Partilisi, MHP'lisi, CHP'lisi, Saaadetlisi, BBP'lisi bir ve beraber oldu elhamdülillah... Bu büyük gurur tablosunun fotoğrafını çekip herkes arşivine koymalı. Zaman zaman kim olduğunu hatırlamak için de bu fotoğrafı açıp bakmalı. Kendisini hatırlamalı.

Heyecanlıyız. Gururluyuz. İçimiz buruk, kalbimiz ezik olsa da mutluyuz. Söyleyecek çok sözümüz var ama kelimeler boğazımızda düğümlendiğinde elimizde klavyeye ancak bu kadar gidiyor. Önümüzdeki günlerde bu heyecanı ayrıntılı bir şekilde sizlerle paylaşalım inşallah. Kalın selametle...