Yıllar ne de çabuk geçiyor. Zaman sudan hızlı… Bir varmış, bir yokmuş dedikleri ne de doğru… Hani insanın çocukluğu?..

Dünya labirentinin tam ortasına doğuyor her yeni beden… Yüzmeyi bilmeyen bir insanın cankurtaranını beklediği gibi bekliyor,bu dolambaçtan elinden tutup çıkaracak olanını… Her bir çabalayışın hüsran, sonu çıkmaz bir yol. 

Gözlerinden akan damla damla gözyaşının selinde boğuluyor insan… Yüreğinin suskun dili kelimeleri boşa sarf etmekten hiç çekinmiyor. Yine çetrefilli bir hâl ve senin yanında olan kimse yok. 

Dedim ya hani zaman senden çok şey çalıyor diye… Her olayın koynuna gizlenmiş iki neden… Seçim kendi elinde gibi gözükse bile kendiliğinden gelişen hadiseler bir yaprak gibi savuruyor duyguları… 

İlk gözler konuşur hâlbuki… En derinden sorgularcasına… Zaman mı akıp giden? Yoksa dalgalara kafa tutan hırçınlığın mı bizi kasıp kavuran?..Kolay olmasa bile en zoru başarmak düşüncem… Oldum olası ortaları hiç sevmemişimdir zaten. Ya uçsuz bucaksız sonsuzdur hissettiklerim ya da en dibidir karanlık kuyunun çıkmazları…

Kalbimden bir şeyin kopması bedeldi her şeye… Mutluluğuma da, hüznüme de dokunmasına izin vermem hiçbir el izinin. Hayatı kendim yaşarım! Derin mi derin… Bazen yüzüm güler, içimde fırtınalar kopar ama saklarım. Kuyu gibidir içim. 

Sirkem kendime zarar da olsa, sonunu bilsem de; kendiisteklerimden, tutkumdan vazgeçmem. Hayatı, yakasından tuttuğum gibi gönlüm nereyi istersegiderim.Günlerce, aylarca hatta ömrümce büyütürüm hayallerimi içimde… Yıllandıkça yıllanır umudum da, düşlerimde… 

Siyahıma beyaz dediğim anda yeniden doğarım küllerimden… Usanmadan! Gücümü acımdan, sevgimi merhametimden, güvenimi şüphemden alırım. Tuhafım! Biliyorum ama hayatımda yaşanılası güzellikler saklı…

Çoğu zaman kelimelere sığınmam, sessizliğin koynunda avutmak isterim duygularımı… Susmanın konuşmaktan daha çok şey anlattığının farkındayım.  

Gel hadi yazı dostum! İki hasbihal edelim. Gönlümün kıyısına oturup duygu denizinin içine sokalım düşünceleri… Serinliği, demli bir çaydan çıkan dumanla harmanlayalım. Öyle ayaküstü alelacele değil; derinine inerek, uzun uzadıya tartalım hayatı… 

Dilimizin kıyılarına vurmamış, yürek suskunluklarımızı geceye haykıralım… Yankı tekrar etsin bizi hayat gibi… Zaten cevap vermesini bekleyen de yok ki!..

Deniz olduğum doğrudur. Dalgalarımla nasıl baş ettiğimi bir ben bilirim. Kaç duygu kayığı alabora oldu içimde… Cankurtarana meyletmedim. Sadece uzaktan seyrettim. Buğulu bir hayat penceresi suratıma kapandı. Daha çok cesaretlendim. 

Steinbeck’in de dediği gibi; “İnsan olmak kolay değildir, hele ki insanca yaşanabilecek bir toplum düzeni yoksa!”

Ne düşündüğüm, yüreğimin suskun dilinin bana ne fısıldadığı kimin umurunda?.. Herkes kendi hayatının peşine düşmüş koşmakta… Önümüze gelene gülelim biz en iyisi… “Deli gibi mi?” diye sorarsanız; hayır, akıllı gibi gülelim. Zaten psikolojik problemi olan insanların yüzde doksanı somurtuyormuş. Demek ki gülmek; delilik değil, zekâ belirtisidir. Önümüze gelene gülelim ki insanlar neden güldüğümüzü, zevk aldığımızı merak etsin. 

Hayat işte; derme çatma, kırık dökük… Eni iyisi gülüp geçelim.

Kurban Bayramınızı en içten dileklerle kutlarım, ibadetinizin kabul olmasını dilerim. Mutlulukla kalın.