Geçen hafta Kütüphanecilik Haftasını kutladık. Kutlamalar vesilesi ile değişik etkinlikler düzenlendi şehrimiz Konya'da.

 Salı günü İl Halk Kütüphanesinde Kütüphaneciler Derneği tarafından düzenlenen programda idim. Dernek Başkanı Sahura Yağmur Arıcan ve üyeler Zekiye Bozgöz ile Anuş Gökce güzel bir etkinliğe imza attılar. Konya'nın yetiştirdiği kültür adamı Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, yazar- şair İsmail Detseli ve Yar. Doç. Dr. Aziz Ayva birer konuşma yaptı. Anuş Gökce'nin duâyen kütüphaneci Hasan Yüğrük ile yaptığı söyleşi günün ayrı bir lezzeti idi. 

Perşembe günü Selçuklu Belediyesi tarafından düzenlenen etkinlikte idik! Kelebekler Vadisi gezisi ile başladık güne. Ardından Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi bünyesinde bulunan kütüphaneyi ziyaret ettik. Burada belediyenin kültür faaliyetleri konusunda küçük bir brifing verildi. Bu brifing esnasında Selçuklu Belediyesi tarafından açılan kütüphanelerde toplam 160 bin kitap bulunduğunu ve 50 binin üzerinde faal okuyucuya sahip olunduğunu öğrendik. Bu rakamlar bizi memnun etti. 

Cumartesi günü TYB Konya Şubesi tarafından düzenlenen “Konyalı Yazarlar Kitaplarını İmzalıyor” etkinliğinde idik! Yazar Duran Çetin'in denetiminde gerçekleşen etkinlikte Milletvekili Ahmet Sorgun dışında ekabirin ilgi göstermediği gün bizim için biraz buruk geçti. Gözlerimiz Büyükşehir Belediye Başkanı ve İlçe Belediye Başkanları ile birlikte İl Kültür Müdürünü, kütüphane müdürlerini, Konya milletvekillerini, il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlerini aradı.

Konya'yı yönetenlerin kitap konusunda gösterdiği bu duyarsızlık üzüntümüzü artırdı. Okumayan bir toplum olmamızın ve bu yolda mesafe kat etmemizin sebepleri üzerinde kafa yormanın beyhude olduğunu anladık. Okuyan ve düşünen bir topluluğu yönetenlerin kitapsever olması gerektiğini düşündük. Ve böyle gelmiş böyle gitmez demenin yollarını aramak gerektiğini bir kez daha gördük.

***

Pazar günü haftanın yorgunluğunu atmak için köyü ziyaret etmeyi uygun bulduk. Baharın gelmesi ile bizi bekleyen işler artmıştı. Köyde küçük bir bahçemiz var! Burada bulunan ağaçlar bakım istiyor. Bahçe otlar tarafından işgal edilmesin diye çapalamak gerekiyor. Kafamız yorgundu; ama biraz da vücudumuz yorulsun dedik. Aldık elimize çapayı ve otları çapalamaya başladık diyemiyorum! Çünkü burada da eşimle aramızda küçük bir anlaşmazlık oldu. 

Eşim otların hepsini çapalamamız gerektiğini düşünüyor, bense göze batanları çapalayalım diğerleri kalsın sonra çapalarız diyordum. Eşim bütün otları vurmanın yanında kökünden ayrılan otların bahçe dışına taşınıp tamamen yok edilmesi taraftarı idi. Ben çapaladığımız otların bahçede kalıp gübre olarak faydalanılmasını savunuyordum. Sonun da eşim bana durumu bir örnekle açıkladı isteğinin altında yatan gerçeği.

Şayet hükümet açılım sürecinde eşkıya ile mücadeleyi durdurmak yerine onları yok etme yolunu seçse idi bu gün yaşanılanlar başımıza gelmezdi. Bak bu ota kedi bağırsağı derler! Bu otu şimdi çapalamaz ve kökünü kurutmazsak olacağı gör dedi. Kedi bağırsaklarından birisinin kökünü açmaya başladı. Kök yer altına o kadar kol atmıştı ki sanki Güneydoğumuzda teröristlerin açtıkları tüneller gibiydi. İşte buna şimdi müdahale etmezsek birkaç ay sonra bunların kökü bütün bahçeyi sarar dedi.

Ben “öyleyse bu iş için bir akil adama başvuralım” dedim. Eşim, “akil adamlar alacakları paraya göre konuşurlar. Parayı sen çok verirsen senin tarafını ben çok verirsem benim tarafımı savunurlar. Onlara güven olmaz. Yarın bir olumsuzluk halinde de siz öyle istediniz, biz de öyle konuştuk derler” dedi. 

“Ne yapalım öyleyse” dedim! Eşim, “bir bilene soralım” dedi. Ben “köyümüzün çokbilmişi falancaya gidip sorayım öyleyse” dedim. Eşim, “olmaz, bir bilende ki kastım, bu konunun uzmanı” dedi ve ekledi, “Hükümet açılım sürecini asker ile birlikte yürütse idi bugün bu olaylar yaşanmazdı.”

Ne diyelim, eşim haklı gerçekten.  Hükümet konuyu ben yaptım oldu mantığı ile değil konunun uzmanları ile istişare edip halletme yolunu seçse idi bugün yaşadıklarımızı yaşamıyor olurduk. Analar ağlamasın sloganı ile yola çıkılıp bu gün onlarca ana gözyaşı döker hale gelmezdi. 

Kentlerimiz yakılıp yıkılmaz, vatanı yeniden vatan yapmak! gibi büyük bir işe kalkışmazdık. 

Biz bahçemizi yabani otlardan temizledik ve rahatladık. Darısı ülkemin başına! İnşa Allah tez zamanda Türk Milleti de içindeki yabani otları temizler ve huzura erer.