Köylerde muhtarlık seçimleri sırasında belirgin şekilde yaşanan seçim tercihleri;

Mesela, oy verirken karar verme şekilleri;

Bu sefer kime oy vereceğiz?

Bu muhtar gitsin de, kim olursa olsun..

Bu sefer bizim taraftan olsun..

Benim tek bir amacım var, muhtarı yıkmak..

Bu muhtarın suyu ısındı! Bizim burada iki kere üst üste muhtar olunmaz.

Sebep;

-Ahmet için kız istemeye bile gitti benim düğüne gelmedi  düğünüme bile gelmedi.
Mazeret bildirdi ya...

Olsun , mazereti beni mi buldu!

- Geçen kahveye gelirken herkese selam verdi bana vermedi, ya hepimize genel selamladı.. Olsun gözü bana değil Fazıl'a bakıyordu... Biliyor benim ondan hiç hazzetmediğimi....

Bana borç vermedi, borcumu ödemedi, hatta çay söylemedi ....

Diye devam eder gider..

Aynı seçim biraz daha gelişmiş sebeplerle  beldelerde ve ilçelerde de devam eder!.

Burada daha çok işe almalar, ya da işten çıkarmalar..
İmar dolayısıyla sağlanan avantajlar ya da kaybolan imkanlar!

Burada gelecekte beklentiler ve hayal kırıklıkları

Başkanı yıkmak için yeterli sebep...

Ya ilçenin turizmi, doğal güzellikleri, sanayisi,  esnafların iş durumu , tarımı.. Bu konular?

Bu konular düşünmek, fikir üretmek, proje yapmak devlet nezdinde girişimde bulunmak, iletişimi geliştirmek  gerektirir! Biraz zahmetli iş yani...

Park yapılır;
Park o vatandaşımızın istediği yere yapılmamıştır,.Hemen bu başkandan adam olmaz yaftasını yapıştırır.

Genelde fikir ileri sürenleri , projeleri ile ortaya çıkanlara, hemen nasıl olmayacağı konusunda bir çok sebep üretiriz.. Olmazlarımız devreye girer. Bu biraz kolay da olur,çünkü..

Ağzımızdan, olmuş da şurası da  böyle olsaydı daha güzel olurdu demek ağzımızdan çıkmaz..

Olmazları sıralarız, eğer olursa bir şey yok ama olmazsa ; Bak ben demiştim diyerek böbürleniriz.

Her şeyi çözmüş gibi üstelik.Ağzımızdan ya ben yanlış değerlendirmişim gibi öz eleştiri çok nadir çıkar..

Bazılarımız düşünürüz, fikrimizi belirli yerlerde ifade ederiz , kimse dikkate almıyor diye serzenişte bulunuruz.. Peşini bırakırız.. Moralimiz bozulur...vazgeçeriz..

Kızgınlıklarımızı biriktirir öcümüzü seçim sandığında alırız... Başkanı yıkarız... Eğer kalabalık bir aile isek blok oylarla.
Başkan hangi partiden olursa olsun, muhalefet de kim olursa olsun davranış değişmez...

Biz yıkarız..Yıkılınca yerine kimin geleceği hiç önemli olmadan...
Yıpratır, zayıflatır yıkarız...
Her şeyin açığını bulmak daha kolay değil mi.. Hiçbir şey yapmadan  haklı çıkıyorsun.. Bir de çevrenden sen dediydin diye destek bulursa o gün kendini kahraman bile görebilir..
Bilinen hikaye;

Bir gün her şeyi eleştirilen talebesine resim hocası;

Al şu şövaleyi ve resim olan tuvali, şehrin en kalabalık yerine git ve koy. Üzerine de büyük bir yazı ile bu resimdeki eksikliklerin üzerine ''X'' koyun de...

Öğrenci hocanın dediğini yapar, akşam atölyeye döndüğünde;. resim tanınmaz haldedir.. Her yeri ''X'' işareti karalanmıştır...

Bu sefer İki şövale al, biri resim yapılmış bir de boş tuval;.Götür yine aynı yere koy der. Bu sefer;

Bu resimde gördüğünüz eksikliğin daha güzelini bu tuvale çizin diye yaz der:

Öğrenci de öyle yapar.

Akşam olduğunda,  boş tuval olduğu gibi duruyor..

Hocasına boş tuvali götürmüş!
Hocası;
Emeğinin değerini bil,emeğine değer verebilecek erbabı bul. Herkesin değerlendirmesine bırakırsa bilen bilmeyen herkes, bir çizgi çizer emeğin anlamsızlaşır..

Bu misal biz sadece çiziyoruz, yapılmış eseri karalıyoruz !.

Ama  daha iyisini ortaya koymaktan kaçınıyoruz...

Bu davranış şeklimiz, sadece yerel yönetimlerde değil ülkenin genel yönetiminde de belirleyici bir yöntem..Yerelden  genele önemli bir yansımadır...

Hep yıkıyoruz.. Daha iyi bir proje üretmeden... Yıpratarak...

İş başında olanların eksiklerini bularak, ya da yaptıklarını eksikmiş gibi göstererek..

Parti liderleri öyle değişiyor...

Mesela Sayın Kılıçdaroğlu bir Kasetle geldi..Deniz Baykal  görevini bırakmak zorunda kaldı..
Şimdi Sayın Bahçeli , belki biraz vuruşarak gidiyor ama bulunduğu camiayı yıpratarak..
İktidara gelmek isteyen muhalefet de yıpratma taktiği uyguluyor..

O da karşısında gelişen muhalefeti yıkarak, yok ederek, etkisizleştirerek

Halka yeni bakış açıları ile ümit olamıyorlar!
Ülküler geliştiremiyorlar..

Varsa da projeleri, olduğunu biliyorum halka mal edemiyorlar!
Israrla anlatamıyorlar..

Halbuki projeler, istikamet kazanabilirse başarı kazanılır...

Geçen gün Sayın Kılıçdaroğlu Ahmet Hakanla söyleşide;

Ahmet Hakan neden bunları anlatmıyorsunuz diye bir soru yönelttiğinde:

Sayın Kılıçdaroğlu bu konuyu kongrede anlatmıştım diyor... Anlatma ile olmuyor, bir kaç kere söyleme ile beyan yetmiyor... Millet algılayıncaya kadar anlatmak lazım... Tekrar lazım..Milletin dikkatini o konuya çekinceye kadar...

İlk Rahmetli Özal'da dikkatimi çekmişti bu,izah tarzı... KDV yeni geliyordu... Milletin konu hakkında hiç bilgisi yoktu...

Her yerde , her ortamda KDV için belirlenmiş cümleyi tekrar ediyordu!

Faydalarını anlatarak..Yol su elektrik olarak size dönecek diyordu! Partili partisiz, herkes konuyu konuşuyordu..Bu cümle espiri konusu bile oldu..
Halk işi gücü bıraktı, KDV iadesi alacağım diye günlerce fiş topladı, muhasebeci gibi  dosyaladı, listeledi vergi iadesi aldı...
Üstelik KDV gibi hiç bilinmeyen bir  vergi olarak,toplumsal yaşamın merkezine oturdu..
Vatandaş, böylelikle değirmenin suyunun nereden geldiğini de öğrendi...

Yıkarken yerine çok daha iyi bir ümit konmalı. Milletin önüne ikna edici ülküler konmalı, O ümit, o ülkü; öyle bir defa söyleme ile, bir yerde yazma ile ümit olmaz.
Alışkanlıkları yıkmak için, kararlı  bir çaba gerekir...
Belki devlet böyle yönetilirse, muhtarlık seçimi de,birini yıkmak için değil daha iyisini yapan, ümitleri besleyen muhtarı seçmek için yapılır...

Diğer bir açıdan devlet yönetimi seçilirken, muhtarlıktan farkı olur...