Geçtiğimiz günlerde Niğde’nin Bor İlçesi’nde yaşanan 5.1’lik depremin ardından TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi, Fay Yasası olarak bilinen yasayla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yapılan açıklamada uzun zamandır konuşulan Fay Yasası’nın toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek şekilde çıkarılması gerektiği belirtildi.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi tarafından yapılan açıklamada, Niğde’de 5.1 şiddetinde bir deprem yaşandığı hatırlatılarak, “20 Eylül Pazar günü saat 22:08'de merkez üssü Bor (Nigde) olan Mw 5.1 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Niğde İline Bağlı Bor İlçesi Obruk Mahallesinde meydana gelen deprem AFAD Deprem Dairesi verilerine göre 5.1 şiddetinde ve yaklaşık 7 kilometre derinlikte olmuştur. Sahada yaptığımız incelemeler neticesinde Tuzgölü Fay hattına 23 kilometre uzaklıkta bulunan bu deprem noktasının Leşkere Fayı olarak bilinen ve Tuzgölü fayına dik yönde gelişen daha küçük bir fay zonunda meydana geldiği görülmektedir. Bölgede yapılan incelemelerde çok büyük hasarların olmadığı mühendislik hizmeti almadan yapılmış kerpiç evlerde çatlak ve yarıkların oluştuğu gözlemlenmiştir. Küçük diyebileceğimiz bir fay zonunda oluşan 5.1 büyülüğündeki deprem çevre illerde hissedildiği gibi Konya merkezde de hissedilmiştir. Özellikle merkez üssüne çok yakın olan Emirgazi ve Ereğli ilçelerimizde daha yoğun hissedilmiştir” denildi.

KONYA DAHA BÜYÜK DEPREMLERE GEBE!

Konya çevresinde çok daha büyük deprem üretebilecek potansiyele sahip birçok fay hattının bulunduğu, bunlardan bir kısmının şehir içinden de geçtiği bildirilen açıklamada, Konya’nın Niğde’de meydana gelen 5,1 şiddetindeki depremden çok daha büyük depremler yaşayabileceği ifade edildi. Konya bölgesinden geçen fay hatlarıyla ilgili detaylı bilgi verilirken, “Bu fay hatlarını sayacak olursak Bölgesel ölçekli olarak Akşehir, Tuzgölü ve Ecemiş Fay zonları, Ova havza sınırlarını kapsayan Konya Fay Zonu, Karaaömerler Fayı, Divanlar-Altınekin Fayları, Göçü Fayı, Cihanbeyli, Ilgın, Altınekin vb. Gibi fay zonları bulunmaktadır. Akşehir fay zonu genelde kuzeybatı-güneydoğu gidisli 450 km uzunluğunda 2-7 km genişliğinde verev atımlı normal faydır. Akşehir fay zonunun en belirgin olduğu alan Doğanhisar-Akşehir-Çay ve Afyon arasıdır.

100-120 kilometre uzunluk sunan AFZ’nun kuzeydoğu bloku düşerek Akşehir-Afyon çöküntü havzasını (grabeni), güneybatı bloku da yükselerek Sultandağı yükselimini (horstunu) oluşturmuştur. Aletsel dönem içinde Kandilli Rasathanesi verilerine göre Akşehir Fay zonunun da içinde yer alan bölgede 1900-2016 yılları arasında büyüklüğü M:5’den büyük 9 deprem meydana gelmiştir.

Akşehir fay zonu üzerinde aletsel dönemde oluşan depremler incelendiğinde bu zon üzerinde 25-30 yılda bir 5,5-6.5 büyüklüğünde bir deprem oluşma riski vardır.

Akşehir ve Doğanhisar, Sultandağı ve Çay doğrudan bu fay zonları üzerinde yer almaktadır.

Bu yerleşim alanlarının neredeyse tamamı alüviyal zemin üzerinde kurulmuştur ve yörede su seviyesinin yüksek olması nedeniyle bazı kesimlerde sıvılaşma riski yüksek alanlar da bulunmaktadır” ifadelerine yer verildi.

ORTA BÜYÜKLÜKTE YIKICI DEPREM OLMA RİSKİ YÜKSEK

Bölgede oluşan depremlerin genelde orta büyüklükte olduğunu, yörede gelecekte de orta büyüklükte yıkıcı deprem oluşma riskinin yüksek olduğunu açıklayan Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi, “Tuz Gölü Fay Zonu (TGFZ) Orta Anadolu’nun en önemli kıta-içi aktif fay zonlarından biridir. TGFZ kuzeybatıda Paşadağ ile güneydoğuda Bor ilçesi arasında uzanan yaklaşık 200-220 km uzunluğunda ve 15-25 km genişliğinde, önemli miktarda normal bileşeni olan sağ yanal atımlı bir fay zonudur Paşadağ ile Bor arasındaki kesimi oldukça çizgisel olup 5-80 km uzunlukta birbirine koşut, yarı koşut bir çok faydan oluşur.

Tuzgölü havzasının kuzeydoğu kenarını sınırlamaktadır. TGFZ, uzunlukları 9 ile 30 km aras›nda değişen, birbirine koşut veya yarı koşut onbir geometrik fay segmentinden oluşmaktadır. TGFZ segmentlerinin azami M=6,11–6,80 büyüklüğünde deprem üretebilecekleri varsayılmaktadır Kuzeyde Erciyes Dağı (Kayseri) ile güneyde Mersin ili arasında Kuzey Doğu doğrultusunda uzanan yaklaşık 300 kilometre uzunluğundaki Ecemiş Fay Zonu Orta Anadolu’nun en önemli neotektonik unsurlarından biridir.  Diri fay haritasında Yahyalı ilçesinin güneydoğusundan başlar ve Pozantı’nın kuzeybatısına kadar uzanır. uzunluğu yaklaşık 107 kilometredir. Şaroğlu ve diğ. (2001)  tarafından Demirkazık, Kamışlı ve Pozantı segmenti şeklinde üç alt bölüme ayrılır. Sol yönlü aktif doğrultu atımlı fay zonunun 80±10 kilometre toplam atıma sahip olduğu tahmin edilmektedir. GPS değerlerinin bu fayın iki bloku arasında 1-2 mm /yıl hareket olduğunu göstermektedir Ecemiş Fayı’nın son 35000 yıl içerisinde hareket halinde olduğunu ve dolayısıyla aktif bir fay olduğunu belirtmektedir. Ayrıca bölgede büyüklüğü 6,5 veya daha büyük olan ve yüzey kırığı oluşturabilecek en az üç depremin olduğunu öne sürmektedir. Bu verilere bağlı olarak da fayın deprem tekrarlanma aralığının yaklaşık 10 bin yıl olduğunu savunmaktadır” bilgisi paylaşıldı.

KONYA İL MERKEZİNİ ETKİLEYEN 3 FAY ZONU VAR

“Konya il merkezi çevresinde en önemli genç yapıları Kuzey-Güney gidişli Konya grabeni (çöküntüsü) ve yaklaşık Doğu-Batı gidişli Kızılören çöküntüsü oluşturur” denilen açıklamada, “Konya çöküntüsü; Batıda Konya fay zonu, Doğuda Divanlar Fayı, Kuzeyde ise Karaömerler fayı ile sınırlıdır. Konya İl merkezinin batı kesimi Konya Fay zonu üzerinde bulunmaktadır.

Kızılören grabeni (havzası) Batı Kuzeybatı-Doğu Güneydoğu gidişli eğim atımlı normal kenar fayları ile sınırlı egemen olarak Miyosen-Pliyosen yaşlı kayaçları kapsayan bir çöküntü havzasıdır” denildi.

Konya için durum böyleyken, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacağı yönünde açıklama yapılan ve kısaca Fay Yasası olarak tanımlanan yasaya tehlikeyi göz önünde bulundurarak eklemeler yapılması gerektiği savunulan açıklamada, “Toplumun doğa kaynaklı afetlere karşı güvenli ve hazır hale gelmesi, afet öncesi, sırası ve sonrası yapılacak çalışmaların stratejik bir temelde ele alınması ve imar, planlama, kentleşme, yapı üretimi ve denetimi, afet, afet sigortaları, kat malikleri kanunu, kentsel dönüşüm gibi birçok kanunda değişikliğini içinde barındırmasıyla birlikte gerekliliği tartışılmazdır.

Odamız tarafından, toplumun doğa kaynaklı afetlere karşı güvenli ve hazır hale gelmesi, afet öncesi, sırası ve sonrası yapılacak çalışmaların stratejik bir temelde ele alınması ve imar, planlama, kentleşme, yapı üretimi ve denetimi, afet, afet sigortaları, kat malikleri kanunu, kentsel dönüşüm gibi birçok kanunda değişikliği içinde barındıracak bir Fay Yasası’nın toplumsal ihtiyaçları karşılayacak şekilde çıkarılması gerektiği uzun zamandır dile getirilmektedir” ifadelerine yer verildi.

FAY HATLARI ÜZERİNDE YAPILAŞMAYA İZİN VERİLMESİN

Konya ve bölgesinde etkili olması muhtemel fay zonlarıyla ilgili yaptığı detaylı açıklamanın ardından önerilerini de sunan Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Dair Kanun afet öncesi, sırası ve sonrası yapılacak iş ve işlemlere açıklık getirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanacak taşkın tehlike ve risk haritalarına göre taşkın riski yüksek olan alanlar ile heyelan, çığ ve kaya düşmesi tehlikesi ile karşı karşıya bulunan alanların yapılaşmaya açılmayacağı şeklinde düzenlenmelidir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. Maddesindeki mekansal strateji planı tanımı içine, sağlık ve afet politikaları  kavramı da alınarak alınmalıdır.

4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunun 3. Maddesinde düzenleme yapılarak, binaların oturduğu zeminler için yapılacak jeolojik araştırmaların yerinde denetimi esas alacak şekilde kontrol ve denetim hizmetlerinin yürütüleceği açıkça belirtilmeli, ayrıca söz konusu kanuna ek madde ilavesi ile  aktif fay zonları, dere yatakları, taşkın, heyelan,  kaya ve çığ düşmesi sınırları içinde yer alan  alanlar içinde yapılacak olası yapıların proje müellifliğini veya fenni mesuliyetini üstelenen mühendis ve mimarlara yönelik caydırıcı işlemlerin tesis edileceğini belirtir düzenleme yapılmalıdır.

Aktif fay zonlarının üstü, dere yatakları, taşkın, heyelan, çığ ve kaya düşmesi tehlikesi alan sınırları içinde kalan yapılar öncelikle 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kapsamına alınarak kamusal bir anlayışla kentsel dönüşüm çalışmaları hızlandırılmalı, ancak afet riskli alanlar içinde bina veya konutu bulunan vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi için uygun alanlarda barınma ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanacağı çözüm önerileri geliştirilmelidir.

Dere yataklarının doğal akışının değiştirilmesine, kesitlerinin daraltılmasına, moloz ve çöp döküm alanı, yol ve altyapı tesisi amaçlı kullanımına son verilmeli, bu kapsamda DSİ Genel Müdürlüğünce yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5213 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanununda değişiklik yapılarak, aktif fay hatlarının üstü, dere yatakları, taşkın alanları, heyelan çığ veya kaya düşmesi tehlikesi yaşanacak alanların yeşil alan kullanımı dışında, hiçbir amaçla kullanılmayacağı, bu alanları farklı amaçla kullanıma açanlara yönelik idari ve cezai yaptırımların uygulanacağına yönelik düzenlemeler yapılmadır.

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu, 2644 sayılı Tapu Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapılarak, kanunun yürürlük tarihinden sonra aktif fay hatlarının üstü, dere yatakları, taşkın alanları, heyelan, çığ veya kaya düşmesi tehlikesi bulunan alanlarda yapılacak yapıların alım, satım ve devir işlemlerinin yapılamayacağına ilişkin kısıtlayıcı düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.

Türk Ceza Kanunda değişiklik yapılarak aktif fay hatlarının üstü, dere yatakları, taşkın alanları, heyelan ve kaya düşmesi tehlikesi bulunmasına rağmen bu alanlarda yapı yapılmasına müsamaha gösteren veya izinsiz yapı yapmak suretiyle can kayıplarına neden olanlar hakkında cezai işlemler yürütülmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.”

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim