Konya’nın manevi önderlerinden İbrahim Muharrem Büyükkapancı, ömrü boyunca İslam’a yaptığı hizmetlerle hep örnek bir kişi oldu. Bu yapısıyla geride pek çok seveni de arkasında bıraktı. Merhum Büyükkapancı’nın İslam hassasiyeti onu sevenleri çok etkiliyordu. Sevenleri merhum Büyükkapancı’yı anlatırken hep “Mücahit” yapısını anlatıyor, bu yapısını ölünceye kadar da koruduğuna dikkat çekiyor. Merhum İbrahim Muharrem Büyükkapancı’yı, Meram Belediyesi eski Başkanı Mustafa Özkan, İlim Yayma Cemiyeti Konya Şube Başkanı Mehmet İncili, Hüseyin Adil Küçükböğrü ve İşadamı Selman Uyan anlattı. 

‘İSLAM’I İYİ ANLAYAN VE ANLATAN BİRİYDİ’

Merhum İbrahim Muharrem Büyükkapancı’yla ilgili özel bilgiler paylaşan Meram Belediyesi eski Başkanı Mustafa Özkan, merhum Büyükkapancı ile 1977’de tanıştığını söyledi. İstanbul’da Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’ni tanıdıktan sonra, Konya’da merhum İbrahim Muharrem Büyükkapancı’nın katıldığı sohbetlere devam ettiğini belirten Özkan, sözlerine şöyle devam etti, “O sıralar Hacı abi 50-51 yaşında idi. İlk gördüğümde kendilerini sevdim. Çünkü; güzel yüzlü, tatlı sözlü, kibar, güzel giyimli, beyefendi e herkesle iyi bir muhabbet kurabilen bir insandı. İslam’ı iyi anlamış, karşısındakine meseleyi iyi anlatabilen, herhangi bir yüksek tahsili olmamasına rağmen ilim sahibi ve yüksek tahsilli iyi ilişkiler kurabilen, tatlı bir dili olan biriydi. İslam’ı konularda hassas ve İslam’ı tam yaşamaya çalışan bir şahsiyetti. Disiplinli biriydi. Sadece İslami konularda değil, kendisi mesleğinde de son derece başarılı biriydi. İyi bir motor ustasıydı. Her hafta Cuma gecesi yapılan sohbetlere mutlaka katılırdı. Sohbetin sonunda hatmi hocaefendi yaptırırdı. İslami konularda çok hassastı. Allah’a, Kur’an-ı Kerim’e, sakala ve İslami kisveye hakaret edenlere hiç taviz vermez, tek başına gereken cevabı güç e söz ile verirdi. Bir defasında Allah’a hakaret eden  birisini dövmüştü ve elinden zor kurtarmıştık. Yine haftalık yapılan sohbetlerin birisine beraber gittik. 1980 öncesi solcuların kalesi olarak bilinen Aydınlıkevler Mahallesi’nde Mazlum Sevinç isimli bir abinin evine otobüs ile gidiyoruz. Otobüsten inerken sol görüşlü gençler Hacı abinin sakalına laf atacak oldular. Hacı abinin onlara karşı bir çıkışı oldu ki, onlar kalabalık olmasına rağmen Hacı abinin mücahitliğini görünce korkudan kaçışmaya başladılar. Kendisi emekli olduktan sonra bir ağabeyimizin dükkanında ona yardımcı olmak için orada çalışmaya başladı. Hacı abi orada bulunduğu zaman içerisinde hem o dükkanı bereketlendirdi hem de bütün kardeşlerimiz ve arkadaşlarımız Hacı abiyi orada ziyaret ederler, sorunlarını, dertlerini aktarırlardı. O da onlarla yakından ilgilenir, hepimize yol gösterirdi. Kendisinin itikadı sağlam, ibadette devamlı, işrak, duha, evvabi ve teheccüdü devamlı kılan Zahid bir insandı. Evinin bulunduğu Celal Sokak’ta  otururken sabah namazlarına Sultan Selim Camii’ne devam eden ve erkenden gelen bir cemaat olduğunu cami imamlarından dinlemiştim. Mehmet Zahid Kotku efendi ile Konya’dan ilk tanışanlardan biri olduğu için Hocaefendi kendisini halvete alıp, Konya’da ders verme yetkisi verdiğini ve Konya’da bulunan cemaatle toplanıp sohbet etmelerini tavsiye ettiğini söyler ve onların bu emrini yerine getirmek için cemaat sohbetlerine katılarak hatim yaptırır, cemaatin biraraya gelmesini temin ederdi. 1980 öncesi Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi de bizzat Hacı İbrahim abinin evine teşrif ederek, onları şereflendirmişti. Hacı İbrahim abinin evinin dar olmasına rağmen gönlü genişti. Evinde hem ailesine hem de misafirlerine hizmet etmiş, evinin küçük olması hiçbir zaman mani olmamıştır. Kendisini sık sık ziyaret ettiğimiz olurdu. Ne zaman ziyaret etsek hasta olmasına rağmen başucunda kitaplar bulunur, onları okur bitirir, tekrar geldiğimiz zaman yeni bir kitaba başlamış olurdu. Kendisi mutlaka radyodan haberleri dinler siyasi konularda çok güzel ve doğru yorumlar yapardı. Kendisi Milli Görüş lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’yı çok sever, bütün toplantılarına katılırdı. Çünkü Mehmet Zahid Kotku Hocaefendi’yi bir ziyaretlerinde Hoca Efendi İbrahim amcaya Erbakan Hoca’yı anlatmış, kendisinin Konya’ya geleceğini söylemişti. Erbakan Hoca’ya destek olmasını istemişti. Bu sebeple Milli Nizam ve Milli Selamet partilerinin bizzat Konya’da kurucusu olmuş, yönetimde görev almıştır. Haci İbrahim abi vefat etmeden önce rahatsızlandığı zaman bir defasında hastaneye kaldırılmış, hastanede ziyaret etmiştim. Hiç durumundan şikayetçi olmamış, her halukarda Allah’a hamd etmiş ve iyi bir sabır göstermişti. Vefatına kadar Mehmet Zahid Kotku Hocafendinin dua kitabını her gün mutlaka okumuş ve sohbetlerini tekrar tekrar yatakta yatarken bile banttan dinlerdi. Başkalarına da mutlaka tavsiye ederdi. Ailecek bayramlarda ziyaret ederdik. Çocukların hepsini bilir, durumlarını sorar onlara güzel nasihatlerde bulunur, dua ederdi.  Vefatına kadar şuurunu kaybetmemişti. Son ziyaretimde bile ülke meselelerini sordu. Müslümanlara dua ederdi. Vefat edeli  yaklaşık 10 ay olmasına rağmen, kendisini çok özlüyoruz. Kabri Üçler Mezarlığı’nda babama yakın olduğu için her gittiğimde ziyaret ederim. Allah H. İbrahim Amcamıza rahmet etsin. Kendisi iyi bir Müslümandı. Biz şahitlik ediyoruz. Kabri pürnur olsun, cennet bahçesi olsun. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammet Mustafa (S.A.V.)’e komşu olsun.”

‘ÇOK GENİŞ BİR KÜLTÜRE SAHİPTİ’ 

İlim Yayma Cemiyeti Konya Şube Başkanı Mehmet İncili de merhum İbrahim Muharrem Büyükkapancı’yla talebelik yıllarında tanıştığını söyledi. O yıllardan itibaren irtibatlarının hiç kesilmediğine dikkat çeken İncili, şöyle devam etti, “Kendisinden çok istifade ettim. Onun kadar İslamî şuura sahip insana da hayatımda çok az rastladım. Çok zeki idi. Hayatı boyunca çok kitap okuduğu için geniş bir kültüre sahipti.  Meseleleri kolay kavrar, arka planını hemen tahmin ederdi. Kulluk şuuruna sahip olduğundan vaktini çok iyi kullanır, asla vakit israfı yapmazdı. İbadet hayatı çok zengindi. Cemaate çok dikkat eder, dondurucu soğuklara aldırmadan sabah namazını Sultan Selim Camiinde eda ederdi. Evradını, ezkârını, tasavvufi vazifelerini asla aksatmaz, gece erken kalkarak onları îfa ederdi.  Vefalı idi, dostluğa çok önem verirdi. Haksızlığa hiç tahammül edemez, daima mazlumun yanında yer alırdı. Celâlli idi, hele İslam’a yönelik bir hakaretle karşılaşsa kendisini kaybederdi. Siyaseti yakından takip eder, gelişmelere İslam penceresinden bakarak teşhis koyardı.  Müstağni idi, kimseden bir şey istemez, darlıklara sabrederek haline şükrederdi. İslam’ın derdini daima kendi derdinden önde tutardı. Gençlerin problemleri ile ilgilenir, engin tecrübesiyle onlara yol gösterir, yardımcı olurdu. Dost ziyaretine, kabir ziyaretine önem verir, bunları aksatmazdı. 

Espriyi ölçülü yapar, laubalilikten kaçınırdı. Hafızası çok güçlü idi, üzerinden yıllar geçmiş hatıraları yeni yaşanmış gibi anlatırdı. Allah (c.c.) dostlarını sever, onlara hürmette kusur etmezdi.  Şüphesiz onlar tarafından da çok sevilirdi. Hacı İbrahim abimize Cenab-ı Hak rahmeti ile muamele etsin, makam-ı cennet olsun.”

BİZİM REHBERİMİZDİ

Hüseyin Adil Küçükböğrü de merhum İbrahim Muharrem Büyükkapancı ile tanışıklığını ve hatıralarını paylaştı. Merhum Büyükkapancı ile ilk tanışıklıklarının 197 yılında başladığının bilgisini veren Küçükböğrü, sözlerine şöyle devam etti, “Bir gün öğle saatlerinde camideyken merhum M. Ali Erşahin abi yanıma geldi. Benimle tanıştı ve Cuma akşamı İstanbul'a Mehmed Zahid Kotku Hazretlerini ziyarete gideceklerini ve arzu edersem benim de gidebileceğimi söyledi. Ben de gidebileceğimi söyledim. 

1973 Temmuz ayı ortalarında bir cuma günü akşamı 4 arkadaş İstanbul'a hareket ettik. O yolculukta Hacı İbrahim Abi, M. Ali Erşahin abi, M. Ali Kapcı ve ben vardım. Yolculuk esnasında Hacı İbrahim abiyi tanımak nasip oldu. Yolculuk boyunca İbrahim abi sohbet etti ve biz de İbrahim abinin boş birisi olmadığını anlamış olduk. İstanbul'a sabah namazından evvel vardık ve bir vasıta ile İskender Paşa Camii'ne geldik. Biraz sonra da camiye girdik. Az sonra cami içinde manevi bir hava oluştu, hareketlenme oldu. Baktık ki Mehmed Efendi Hazretleri içeri girdi ve mihraba oturdu. Namaz vaktinde namazı kıldırdı, cemaate döndü. Her zaman olduğu gibi cüzler dağıtıldı. Hatim yapıldı ve sonra Evrad (Dua) kitabı dağıtıldı. İşrak vaktine az bir zaman kala dua  kitabı okuması da bitti. dua edildi, işrak namazı kılınıp cemaat dağılmaya başladı ve Hoca Efendi de evine hareket etti. Oradaki o manevi hava bizi çok etkiledi.  Ortalık müsait olunca Hacı İbrahim Abi bizi Mehmed Efendi Hazretlerinin evine ziyarete götürdü. Az sonra kahvaltı sofrası geldi, başkaları da vardı. kahvaltıdan sonra efendi Hazretleri hepimizin hal ve hatırını sordu, tanışmaya başladı, sohbet etti. Çoğunluk dağıldı. Hacı İbrahim Abi evvel bize ders alıp alamayacağımızı sormuştu. Biz de o manevi havadan etkilendiğimizi ve ders alacağımızı söylemiştik. Hoca Efendi'ye ders alacağımızı söyledi. 

Hoca Efendi, bizi yanına çağırdı, dizimizi dizine dayadı ve ders tarifi yaptık. sonra bize uzun uzun tavsiyelerde bulundu, kardeşliğin önemini ve ders tarifi yaptık. Sonra bize uzun uzun tavsiyelerde bulunur, kardeşliğin önemini, edebi, ahlakı ve asıl yaşantımızın olacağını, ibadetlerimizin, zikirlerimizin ihlasla, samimiyetle ve devamlı olması gerektiğini uzun uzun izah etti. Ve müsaade alıp dışarıya çıktık. İstirahat edilecek yerde istirahat ettikten sonra, öğle namazını Hoca Efendi'nin arkasında kıldık ve Eyüpsultan Hz. başta olmak üzere Süleymaniye'deki ziyaret yerlerini vs. ziyaretten sonra tekrar İskender Paşa Camii'ne döndük. Akşam yatsı namazlarını kıldıktan sonra istirahate çekildik. Bu zamanlar esnasında Hacı İbrahim Abi, bize gereken bilgileri aktarıyor ve İstanbul'da bilindiğimiz zamanda bütün vakit namazlarını İskender Paşa kılıyorduk. Namazlardan sonra Efendi Hazretlerinin elini öpmeye ve kendisini yakından tanınmaya çalışıyorduk. 

Nihayet, Pazar günü ikindi namazından sonra, Hacı İbrahim Abi, Mehmed efendi Hazretlerinden dönmek için izin aldı ve dönmek için Topkapı Sarayı'na geldik, otobüsle Konya'ya doğru hareket ettik. 

Bir müddet sonra, otobüsle İbrahim Abi, nasıl buldunuz, dikkatinizi çeken bir şeyler oldu mu sordu. Biz de kendi görülerimizi anlattık. İbrahim Abi ile ilk tanışmamız ve yolculuğumuz böyle geçtikten sonra, İbrahim abiyle her hafta sohbetlerinde beraber oluyorduk. Ayrıca zaman zaman biraraya geliyorduk. Fakat, 1993 yılında ben emekli olduktan sonra hemen hemen her gün beraber oluyorduk. Bazen İlim yayma Cemiyeti'nde bazen evlerimizde, bazen de şehir kenarlarında yeşil alanlarda biraraya geliyorduk. Ama en uzun beraberliğimiz şehirlerarası seyahatlerimizde oluyordu. En çok gezimiz Antalya-Aydın-İzmir-Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Edirne ve İstanbul oluyordu. Bu geziler esnasında çok hatıralarımız oldu. Hacı İbrahim abi bizi her konuda bilgilendirdi. Kendisi bizim Rehberimizdi. Biz ondan çok istifade ettik. 

Kendisi çok zeki, ferasetli, anlayışlı nerede nasıl hareket edeceğini, bulunduğu ortamda nasıl konuşacağını gayet iyi bilir ve ona göre davranırdı. Biz birbirimizi devamlı görmek isterdik ve birarada olurduk. Onda M. Efendi Hazretleri'ne karşı aşırı sevgi ve bağı vardı. Mehmed Efendi Hazretleri ile ilgisi 1962 yılında başlamış olup, sık sık ziyaretine giderdi. Zaman zaman beraber giderdik ve Efendi Hazretlerinin çok kerametine şahit olduk. 

Ayrıca Hacı İbrahim Abi, Erbakan Hocamızı çok evvel İskender Paşa'da Hoca Efendi Hazretleriyle tanıştırmış ve 1969'da milletvekili adaylığından beri hep Erbakan Hocamızla beraber olmuş ve ölünceye kadarda bırakmamıştır. Milli Selamet Partisi'nde Konya'daki kurucularındandı. 

Kendisiyle zaman zaman aramızda çok önemli durumlar omdu. Ahirete intikal eden bütün din büyüklerimizin ve geçmişlerimizin ruhu şad olsun, hassaten İbrahim abimizin de.”

 ‘DUA KİTABINI HİÇ BIRAKMAZDI’

İşadamı Selman Uyan da merhum İbrahim Muharrem Büyükkapancı ile ilgili hatıralarını anlattı. 40 seneye yakın bir birlikteliklerinin olduğuna dikkat çeken Uyan, şöyle devam etti, “Birbirimizi Allah için çok severdik. Elbette canlılar birbirinden ayrılacak. İnşallah mahşerde de cennette bir olacağız. Hacı İbrahim amca kuran ve sünnet üzerine yaşayan ve tatbik etmeye çalışan mübarek bir abimizdir. Bizlere de tavsiyeleri ve öğütleri bu minvaldeydi. Muhterem hacı amca çift kanatlı bir kuş idi. Dünyasını da ahrete kuran ve sünnet üzerine götürdü. Dünyada nerede bir Müslüman varsa onun derdiyle dert denir ve gözyaşı döken de bütün emeli dünyada kuran üzerine yaşanması istedi. Son nefesine kadar böyle istedi. Manevi yönü ise en güzelini Allah bilir. Bizim gördüğümüz beş vakit cemaatle kılmaya çalışır. Dua kitabını hiç bırakmaz, Kuran-ı Kerim’i devamlı hatmederdi. Bildiğimiz kadar teheccüdünü geçirmez. Mehmet Zahit Efendi Hazretlerine çok bağlı idi. İsmi anıldığı zaman gözyaşlarını döker okumayı çok severdi. Acizane bizlerde ondan çok çok istifa de etmeye çalıştık. Acizane benim iş yerim de hacı amcaya çok yakındı. Sık sık her konuda rahatsız ederdim. Hiç usanmadan çare bulmaya çalışırdı. Malum Mehmet Zahit Efendi Hz verdiği görevi halifeliği hakkıyla yerine getirmeyi çok gayret ederdi. Sohbetleri insancıl durumları çok ilerde bizler de çok tesir ederdi. Rahmetli Erbakan rahmetliyi de çok sever. Çalışmalarını takip eder ve çok dua ederdi. Hacı İbrahim amca son zamanlarda da birkaç yıl evde yattı. Hastalığına sabreder ve çok sabır gösterdi. Evimin yakın olma sebebiyle  sık sık ziyaretine giderdim. Biraz rahatsız olmam nedeniyle geciktiğim de telefon eder, Selman efendim neredesin derdi. Yatakta bile yatarken kitap okumaya çalışır. Benden dünya da olan ahvaller de sorardı. Beraber geçen birlikteliğimiz bu satırlarla falan anlatılmaz.

Elhamdülillah rabbim acizane bana bu dünya da böyle bir dostla birliktelik verdiği için Allah’ıma şükür ediyorum. İnşallah cennette de bir oluruz. Allah rahmet eylesin, Peygamberimize ve büyüklerimize komşu kılsın inşallah bize ve vefamızı göstermeye çalışırız.”

HAZIRLAYAN: Mehmet Büyükkapancı

Editör: TE Bilişim