Koronavirüs hayatın her alanında etkisini gösteriyor. En çok etkilenen alanlardan biriyse ekonomi oldu. Salgının devam etmesi halinde ekonomiyi bekleyen senaryolar gittikçe kötüleşebilir. Haziran ayında salgının son bulmaması halinde farklı ihtimaller de oluşuyor. Yaz boyunca da bitmezse dünya ekonomisini kötü bir senaryo bekliyor. Türkiye'nin önümüzdeki süreci iyi değerlendirebilmesi sonucunda ekonomi de ciddi başarı gösterebileceğimiz de, öngörüler arasında. KTO Karatay Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik Bölümü Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Üstün Dikeç Koronavirüsün ekonomik etkilerini Konya Yenigün Gazetesine değerlendirdi.

‘KORONAVİRÜS DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNİ ETKİLEMEKTE’

Koronavirüs salgınının, dünyanın ve ülkemizin ekonomik ve toplumsal yapısını etkilediğine dikkat çeken KTO Karatay Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Üstün Dikeç, “Son 12 yıldır, önce 2018 küresel finansman krizi, bilahare tüm ülkelerde yaşanmakta olan ve giderek olumsuz etkilerini artıran ekonomik durgunluk ile ABD ve Çin arasında başlayan ve diğer ülkeleri de etkileyen hala çözülemeyen küresel dış ticaret savaşlarına ilaveten ortaya çıkan Koronavirüs salgını, giderek artan bir şekilde dünyanın ve ülkemizin ekonomik ve toplumsal yapısını etkilemektedir. Koronavirüse karşı zamanında alınan etken önlemler nedeniyle, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ekonomimizin nispeten daha yavaş ve az etkilendiği söylenebilir. Ancak, otoritelerin uyardığı üzere hastalığa karşı küresel çapta hâlâ bir çözüm bulunamaması ve yayılma olasılığının yüksek olması dikkate alındığında muhtemelen hem sosyal hem de ekonomik açıdan yeni sorunlar oluşturacağı gerçeğini dikkate almak gerekir” ifadelerini kullandı.

‘SALGIN EKONOMİ DURGUNLUĞA SEBEP OLABİLİR’

Koronavirüsün ekonomideki etkilerine açıklık getiren Dikeç, “Hastalığın, kişiler ve işletmelerin ekonomik yaşam üzerindeki etkisinden dolayı ekonomik durgunluğa neden olduğu söylenebilir. Üretim faaliyetlerinin azaldığı durgunluk dönemlerinde millî gelirin azalma eğilimine girdiği, ekonomik ve ticari faaliyetlerin giderek azaldığı, ülkelerin fakirleştiği bilinen bir gerçektir. Ekonominin tekrar canlandırılması ve eski haline döndürülmesi, bozulan iç ve dış talep dengelerinin sağlanması eş güdümlü olarak hükümetlerin maliye politikası ve diğer yandan merkez bankalarınca para ve kredi politikaları uygulamaları çerçevesinde alınacak önlemlere bağlıdır. Duruma bağlı olarak önlemler kısa veya orta vadeli olabilir. Yayılma hızının giderek artış eğiliminde olması nedeniyle önlem olarak yapılan “evde kal” çağrıları, tüketim yapısı gereği iç talebi geriletirken, üretim yapısında da yavaşlamaya neden olmuştur. Hastalığın ekonomik yapı üzerindeki emareleri tüketiciler, işletmeler ve bankalar üzerinde olmak üzere özetle üç ana grupta toplanabilir. 1.Tüketiciler üzerinde İşten çıkarılma, kısmi çalışma ve eve kapanma sonucu olan işsizlik, Kişiler ve ailelerin tüketim alışkanlıkları ve önceliklerinde değişmeler, Kişilerin harcama yerine likiditesi yüksek nakit para, döviz ve altına yönelmeleri, Tüketim taleplerinde düşüşler. 2. İşletmeler üzerinde: Üretilen mal ve hizmetlerin satışlarında azalış, Bağlı olarak üretimde kullanılan girdi kalemlerine olan şirket taleplerindeki düşme, Kısa sürede ve hemen üretimi durdurmak ve yavaşlatmak mümkün olmadığından ve ürettiklerini satamadıklarından stoklar ve bağlı olarak stok maliyetlerindeki artış, Üretim maliyetlerini yavaşlatmak ve azaltmak için, kanuni kısıtlamalar nedeniyle çalışan sayısında azaltmaya gidilememesi ve çalışma saatlerinde değişiklik yapılamaması, İşletmelerin gelirlerini azaldığında nakit sıkıntısı nedeniyle borçlarını ödeyememeleri. 3.Bankalar ve finans kurumları üzerinde: Verilen kredi taksitlerinin tahsil edilememesi, Kredi faizlerinin yüksekliği, Merkez Bankası ile nakit ilişkilerindeki kısıtlamalar, mudilerin özellikle TL karşılığı mevduatlarını çekmek istemeleri. TL karşılığı döviz fiyatlarındaki artışlar. Banka işlemlerinden alınan ücretlerdeki azalma” diye konuştu.

‘YAŞANAN KRİZİ ATLATACAĞIZ’

Koronavirüsün ekonomideki etkilerini azaltmaya yönelik hükümetin çeşitli tedbirler aldığını hatırlatan Dikeç alınan önlemlerin sonucunu şu şekilde değerlendirdi, “Kriz zamanlarında devletin ekonomik destek vermek için “Genişlemeci Politikalar” uygulaması doğrudur. Ancak, devletin sınırlı destek verebileceği, bazen sınırlı desteğin bile kırılganlıkları artırabileceği ve verilen desteğin etkinliğinin düşük olabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır. Alınan önlemler ile istihdamın sekteye uğratılmamasına, işgücü piyasasının korunmasına ve likidite erişiminde aksaklık yaratılmamasına özellikle dikkat edildiği görülmektedir. Şirketlerin finansal sorunlarına ağırlık verildiği ve önlemlerin bu yönde olduğu izlenimi ekonomistlerce saptanmıştır. Nitekim, önlemler daha çok vergi erteleme ve kısmen de devlet destekli kredi olanakları şeklindedir. Geniş bir kitleye sahip olan yoksul ve işsizlere yönelik sağlanacak nakdi yardımlar doğrudan iç talebi artıracağından bu kesimlere yönelik önlemlerin artırılması kanısındayım. Alınan önlem ve uygulamaların ağırlıklı olarak finans krizini önleyici para politikası araçları şeklindedir. Halbuki içinde bulunduğumuz kriz reel sektör krizi olarak nitelendirildiğinden, ekonomik durgunluğun giderilmesi ve adil gelir dağılımının sağlanması açısından maliye politikası uygulamalarının daha doğru olacağını düşünüyorum. Ülkenin en önemli sektörlerden biri olan tarım sektörüne ve çitçilere yönelik destek sağlanmalıdır. Aktif işgücünün korunması ile emekli ve yaşlılara yönelik iyi nitelikte sosyal önlemler alınmaktadır. Kamu bankalarının yanı sıra özel bankalara yönelik bu kurumların işletmelere katkı sağlamaları için (örneğin, kredi şartlarının yumuşatılması, kredi ödemelerinin ötelenmesi veya yeniden yapılandırılması, teminat kurallarında esnek davranılması, kredi vermede daha fazla istekli olmaları gibi) yönlendirici önlemler alınabilir. Kişi ve işletmelerin kredi taleplerinin karşılanabilmesi için bankaların kredi harcamalarına yönelik önlemler alınabilir. Zamanında alınan önlemler ve uygulamaya hızla geçilmesi doğru bir aksiyondur. Küresel piyasalardaki dalgalanma ve belirsizliklerin artırdığı riskler ülkelerin üretim zincirlerini ve uluslararası ticaretlerini olumsuz etkilediğinden, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, ekonomik daralma dönemini yumuşak bir geçişle atlatan ülkemizin, alınan önlemleri zamanında ve yerinde uygulamaya koyarak yaşadığımız bu ekonomik krizi de atlatacağımız kanısı ve ümidindeyim.”

MUHAMMED ESAD ÇAĞLA

Editör: TE Bilişim