Konya Ticaret Odası (KTO) Başkanı Selçuk Öztürk, ekonomideki gelişmeleri ve veriler ışığında 2020 ile ilgili öngörülerini Yenigün Gazetesi’yle paylaştı. Son yıllarda yaşanan siyasi gelişmelerin ekonomiye yansıdığı olumsuz tabloyu verilerle açıklayan Başkan Öztürk, Haziran ayından sonra ekonomide bir normalleşme sürecinin başladığını söyledi. Bu çerçevede açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Öztürk, “YEP’e göre enflasyonda 2019 yılı sonu için yüzde 12’lik bir rakam hedeflenmekte. Eylül ve Ekim aylarında enflasyonunun baz etkisiyle yüzde 10’a yaklaşması, hatta altına inmesi ihtimal dahilinde” dedi. Faiz indirimlerini olumlu bulduklarını ancak özel sektörün hala krediye ulaşmada zorluklar yaşadığını anlatan Öztürk, bankalara çağrı yaptı. Öztürk, “Faizlerin düşmesiyle toparlanma beklentimiz var ama firmaların krediye ulaşmasında da hala zorluklar var. Devlet bankalarına da buradan teşekkür ediyorum. MB’nin indirimlerine ani refleks göstererek faiz indirimine destek oldular. Diğer bankaların da bu desteğe daha kararlı katılmalarını bekliyoruz” ifadelerini kullandı. 

YENİ PARTİYE GİRECEK SÖYLEMLERİ

Son dönemlerde Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu isimlerinin ön plana çıktığı yeni partilerin kurulacağına yönelik söylemlerin artması, Konya’dan da kurulması beklenen bu yeni partilere hangi isimlerin geçeceğiyle ilgili dedikoduları da beraberinde getirmişti. Kendi isminin de zaman zaman bu yeni oluşumlar içerisinde anıldığını hatırlatan Öztürk, bu durumun gerçeği yansıtmadığını söyledi.  Daha önce de yeni parti oluşumları içerisinde yer almayacağını açıkça ifade etmesine rağmen, hala isminin bu tür spekülatif söylemler içerisinde yer almasına anlam veremediğini belirten Öztürk, “Tüm açıklamalarımıza rağmen bu konunun ısrarla gündemde tutulmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu söylentilerin tamamen kasıtlı çıkarıldığını, art niyetle yıpratma amacı taşıdığını düşünüyorum. Israrla adımızı karalamaya çalışan bu kişilerin hangi amaçla yaptıklarını da iyi biliyoruz” açıklamasında bulundu. Başkan Öztürk’ün Yenigün Gazetesi’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle; 

Geçtiğimiz Ağustos ayında Türkiye ekonomisi zor bir sürece girdi. Toparlanma başladı diyebilir miyiz?

Türkiye, Ağustos ayında kur atağıyla birlikte ekonomisinin zorlandığı bir sürece girdi. Aslında bu sürece nasıl geldik öncelikle bunu konuşmalıyız. Türkiye, 2013’ten itibaren uluslararası siyasette olsun yurt içindeki siyasette olsun çok ağır ataklara maruz kaldı. Gezi parkı hadiseleri, MİT tırlarının durdurulması, 17-25 Aralık hukuk darbesi, Kobani eylemleri, hendek operasyonlarını yaşadık. Türkiye bu dönemde bir de 15 Temmuz darbe girişimini yaşadı. Aynı zamanda Türkiye’de 2013 - 2019 yılları arasında sekiz dokuz kere seçime gidildi. İşte bu süreçte ekonomiye çok fazla odaklanamadık. Böyle bir süreçten gelerek, 2018’in Mayıs ayında kurların yukarı yönlü hareketlenmesi ile birlikte ağustos ayında çok ciddi bir kur atağı yaşadık. Ağustos'ta yaşanan büyük dalgalanma sonrasında yıllık artış Dolar'da yüzde 80, Euro'da yüzde 79 düzeylerine kadar yükseldi. Türkiye ekonomisi 2018’in ilk yarısında ve ikinci yarısında iki farklı performans gösterdi. Kısa sürede ekonomik tedbirler alınsa da 31 Mart seçimleri ve arkasından İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararı ile ekonomiye odaklanamadığımız süreci 23 Haziran’a kadar taşıdık. 23 Haziran’la birlikte ekonomide bir rahatlama yaşandığını normalleşmeye doğru gidildiğini görmekteyiz. Tabi ki normalleşmenin kısa vadede olması beklenmez. Ağustos ayı ile birlikte yüksek kur, yüksek faiz yüksek enflasyonun getirdiği olumsuz ortamın etkileri ile özellikle özel sektörümüz zorlamaya devam edecektir. Fakat kurlarda stabilitenin sağlanması, enflasyon ve faizlerde gerileme eğilimine girilmesi ile yılın ikinci yarısında toparlanma eğiliminin başlayacağını göstermektedir.      

3 yıllık Yeni Ekonomi Programı (YEP) açıklandı. Hedeflenen rakamları nasıl değerlendirirsiniz?

2019 yılı 2. çeyrek büyüme rakamlarına göre; bu çeyrekte yüzde 1,5 küçülme yaşadık ve bu da beklentiler doğrultusunda gerçekleşmiş oldu. Dipten bir dönüş söz konusu olsa da büyüme dinamiklerimiz hala çok zayıf. Yeni Ekonomi Program’a göre çok az bir miktarda da olsa yüzde 0,5 ile bu yılı pozitif bir büyümeyle kapatacağımız öngörülüyor. 2019 yılı için sanayinin ikinci çeyrekte yüzde 2,7 oranı ile Türkiye genelinin üstünde daralması söz konusu. Son 5 aydır gerileme yavaşlamış görünmekle birlikte, sanayi üretimi anlamında ekonomimizin halen istenilen seviyeden uzak olduğu anlaşılmaktadır. İmalat sanayiinde yüzde 3,3 ve inşaatta yüzde 12,7’lik küçülmeyi ekonomide risk oluşturan detaylar olarak görüyoruz. Bu dönemde yatırımların yüzde 22,8 oranında azalması da büyümeyi önemli ölçüde aşağıya çekmiştir. Bu da ekonominin toparlanma sürecini etkileyen olumsuz bir faktördür. Ekonomi politika yapıcılarının hedefi yatırımları teşvik eden reformları öne almak olmalıdır. 2020’den itibaren daha yüksek bir büyüme hedefi için devlet ve özel sektör yatırım toplamının pozitife dönmesi gerekmektedir. YEP’e göre enflasyonda 2019 yılı sonu için yüzde 12’lik bir rakam hedeflenmekte. Eylül ve Ekim aylarında enflasyonunun baz etkisiyle yüzde 10’a yaklaşması, hatta altına inmesi ihtimal dahilinde. Enflasyonda kısa vadeli düşüş hatalı yorumlanmamalı ve uzun vadeye bakılmalıdır. Baz etkisinin ortadan kalkmasıyla yılın son iki ayında enflasyon artması ve yüzde 12’lerde oluşması gerçekçi bir beklentidir. İşsizlikte de yıl sonu hedefi yüzde 12,9 olarak belirlenmiştir. Ekonomik küçülmeye, işsizliğe, yüksek enflasyona çare olabilmek için çok hızlı bir şekilde Türkiye’nin faiz belasından kurtulması gerektiğini tekrarlıyorum. Faizlerde, geçtiğimiz 25 Temmuz’da 4,25 puanlık, 12 Eylül’de de 3,25 puanlık iki indirime gidildi. Şu an politika faiz yüzde 16,50’ye inmiş durumda. MB politika faiz oranları ile enflasyon oranları benzer seviyelere geldi. Bu faiz indirimleri memnuniyet verici fakat şu anki oranı da yüksek buluyoruz. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 10-12 bandına gerileyeceğini söylemiştik. Ayrıca her iki faiz indirimine döviz kurunun tepkisi aşağı yönlü oldu. Bu da faizi daha da aşağıya indirebileceğimiz bir boşluk olduğunu göstermektedir. Merkez Bankası’nda faizin indirilmesini bekliyoruz. Faiz indirimi piyasaların likiditeye ulaşması açısından önemli bir adım fakat özel bankaların piyasayı fonlamada çekimser kalmasını da doğru bulmuyoruz. Maalesef her geçen gün özel sektörün kredi imkânları daralmaktadır. Faizlerin düşmesiyle toparlanma beklentimiz var ama firmaların krediye ulaşmasında da hala zorluklar var. Devlet bankalarına da buradan teşekkür ediyorum. MB’nin indirimlerine ani refleks göstererek faiz indirimine destek oldular. Diğer bankaların da bu desteğe daha kararlı katılmalarını bekliyoruz. 

Ekonominin içinde bulunduğu durumda erken seçim ve yönetim sistemi ile ilgili tartışmaları nasıl değerlendirirsiniz? 

Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanımızın seçildiği 24 Haziran 2018 seçimlerinde AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı yüzde 50’nin üzerinde oy adı. 31 Mart seçimlerinde de Cumhur İttifakı yüzde 50’nin üzerinde bir oy aldı. Psikolojik olarak değerlendirdiğimizde güvenoyunun devam ettiği anlamına da gelir. Şu an Türkiye için tartışılacak son konu erken seçimdir. Az önce de bahsettik Türkiye’de son 6 yılda sekiz dokuz kere seçime gidildi. İş alemi olarak seçimsiz bir dönem yaşanılmasını istiyoruz. İstikrarın olduğu, ekonomiye odaklanıldığı, uluslararası siyasete odaklanıldığı bir süreç istiyoruz. Coğrafyamızın getirdiği zorluklar var, milli güvenlik sorunlarımız var, ekonomimizde zorluklar var bu şartlarda sürekli seçim tartışılmasını çok çok anlamsız buluyorum.

Bu dönemde yeni parti oluşumları da gündemde, sizin de isminizin bu oluşumlarda geçmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bu dönemde yeni parti oluşumları çok fazla bir şekilde konuşulmaya başlandı. Bu oluşumlar içinde benim de zaman zaman adımın geçtiğini üzülerek takip ediyorum. Aslında neden ismimin bu parti oluşumları içinde yer aldığını da anlamlandıramıyorum. Çünkü bu konuda daha önce defalarca açıklamamız oldu. Tüm açıklamalarımıza rağmen bu konunun ısrarla gündemde tutulmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu söylentilerin tamamen kasıtlı çıkarıldığını, art niyetle yıpratma amacı taşıdığını düşünüyorum. Israrla adımızı karalamaya çalışan bu kişilerin hangi amaçla yaptıklarını da iyi biliyoruz. Bu niyetlerinden vazgeçerek şehrimize ve ülkemize hizmet kararlılığımızı sekteye uğratma çabalarından vazgeçmeleri konusunda son kez uyarıyorum. Yakın zamanda Ticaret Odası seçimlerini yaptık. Üyelerimize 4 yıl süreyle bu göreve talip olduğumuzu söyledim. Onların vekâletiyle Ticaret Odasını yönetmek için oylarını istedim. KTO Karatay Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı’nı da sürdürüyorum. Odamız ve Üniversitemiz bünyesinde çok önemli projelerimiz var. 2019 yılında Dış Ticaret Merkezimiz ve Mesleki Eğitim Merkezimizin faaliyete geçmesi için yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bu sene itibariyle Model Fabrika’yı da hizmete açacağız. KTO Karatay Üniversitesi bünyesinde Pilotaj Bölümü açarak Konya’ya Havapark kazandırdık. TOBB’da Başkan Yardımcılığı görevim de devam ediyor. Bu görevlerimizi yürütürken yerel yöneticilerimizle, merkezi hükümetle tabi ki de Cumhurbaşkanımızla da çok yakın bir çalışma içindeyiz. Üyelerimizin, vatandaşlarımızın sorunlarını çözebilmek için çok yoğun bir çalışma programı yürütüyoruz ve bu çalışmalara da devam edeceğiz. Tekrar ifade etmek isterim, yeni kurulacak partilerde görev almam ve destek olmam da söz konusu değil. Ekonominin bu kadar zorlandığı bir dönemde siyasete girmeyi görevden kaçmak olarak da düşünüyorum. Üyelerimiz Konya Ticaret Odası Başkanlığı yetkisi verdi. Onlara hizmet etme kararlılığım devam ediyor. Ekonomik olarak şehrimin ve ülkemin ilerlemesi için çalışmaya devam edeceğim.

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim