Kurulduğu ilk günden bu yana otizmli bireylerin faydasına büyük çalışmalara imza atan, sadece Konya ile sınırlı kalmayıp bölgesine ve tüm Türkiye’ye hitap eden bir yapıya kavuşan SOBE’yi SOBE Vakfı Başkanı Mustafa Ak’tan dinledik. SOBE’nin kuruluş hikayesini ve bugününü anlatan SOBE Vakfı Başkanı Mustafa Ak, otizmli bireylerle ilgilendikten sonra onların ilgiye ne kadar ihtiyaç duyduklarını daha iyi anladığını belirterek, otizmli bireyleri ve tüm engellileri daha iyi anlayabilmek için SOBE’yi ziyarete davet etti. 

Selçuklu Otizmli Bireyler Eğitim Merkezi (SOBE) ile ilgili bir şey çok merak ediliyor Sayın Başkan. Bu projenin çıkış noktası neydi?

Bu projenin başlangıcı yaklaşık 8-9 yıl önce otizmli çocuğu olan bir ailenin diş tedavisi için benim iş yerime gelerek sıkıntılarını anlatmasıydı. Ben de dedim ki o dönem Selçuklu Belediye Başkanımız olan Uğur İbrahim Altay’ı işaret ederek, bu sıkıntılarınızı Uğur Bey ile paylaşın. O size muhakkak ki bir çıkış yolu gösterecektir. Aileyle görüşmüş Uğur bey. Anne, 7 yıldır ameliyatını geciktirdiğini, çocuğunu bırakacak yer bulamadığını söylemiş. Yani cenazelere, düğünlere gidemiyorlar, hacca, umreye gidemiyorlar. Çünkü otizmli çocuklar ailelerine ve özellikle de annelerine 7/24 bağlı ve bağımlı durumdalar. Ben o dönem bir anneni, çocuğum benden önce ölsün diye dua ettiğini dahi duydum. Çünkü bırakacak kimseleri yok…

Uğur başkan da otizm ve down sendromlular merkezi olarak başlattı projeyi. Çalışmalar ilerledikçe bir alanda uzmanlaşmak gerektiği gerçeği ortaya çıktı. Biz de en zor olanı seçmişiz ama iyi de yapmışız. Yani SOBE’nin doğuşu bu şekilde. Otizmli çocukları bulunan ailelerin ihtiyaçlarını azami düzeyde karşılamak üzere kurulmuş bir yer. Aslında başta bakımevi olarak başladı. Daha sonra işin içine üniversite de girdi. Akademik ve bilimsel yönüyle de konuya yaklaşıldı. SOBE şimdilerde bakımın yanında eğitimin de verildiği bir modeldir. 

Peki başkanım otizmli hastalarla ilgili süreç nasıl ilerliyor, size nasıl ulaşıyorlar?

Bize gelenler teşhisi konulmuş, raporlanmış otizmli çocuklardır. Otizmle ilgili ilk teşhisler 2 yaşından önce konulamıyor. Anneler aslında bir şeyler sezmeye başlıyorlar. Annelerin müracaatlarıyla çocuk psikiyatristleri bu tanıyı koyuyor. Bizim SOBE olarak tek amacımız otistik çocuklara eğitim vermek değil. Aslında otizmin tanınırlığı ve erken teşhisi ile ilgili de farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. 

Çocuklarla en yaygın olarak görüşen hekimler ana baba ve çocuk sağlığı hekimleri. Evleri dolaşan ebelere, hemşirelere ve doktorlara yönelik otizmle ilgili ön teşhisi koyabilecekleri bir altyapı oluşturuyoruz. Onlara otizmi anlatacağız. Bütün evleri dolaşan ekipler ilk elemeden geçirecekler. 

Burada verilen eğitimler ya da SOBE’ye kabule ilişkin bir yaş aralığı var mı?

Otizmin mücadelesinin tek yolu yoğun ve erken eğitimdir. Başka bir tedavi imkanı yok. Bu açıdan erken teşhis çok önemli. Eğer biz çocuğu 2-5 yaş arasında yoğun eğitime alabilirsek, bu çocuklardaki gelişim çok hızlı oluyor. Ama bize şu an müracaat eden her yaş grubundan otizmli var. Bizim merkezimizde 2 yaşındaki bebek de var, 28-29 yaşına gelmiş olan yetişkin de var. Eğitim çağını geçirmiş olanlara terapi ve spor kısmından fayda sağlıyoruz. Ya da onlara mutfak bölümünde yemeklerini yapabilecekleri beceriler kazandırmaya, ihtiyaçlarını giderebilecekleri becerileri edindirmeye çalışıyoruz. Bütün bunların temelinde aslında bu kardeşlerimizin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yetilerini geliştirmek var. 

Otizm derece derece. Hafif otizmliler var, ağır otizmliler var. Hafif otizmliler erken yaşlarda eğitime başlarlarsa, ilerleyen dönemde Milli Eğitim’in örgün eğitim sistemine dahil olabiliyorlar. Kaynaştırma sınıfları aracılığıyla kısa sürece adapte olabiliyorlar. Üniversite öğrencisi olmayı başarmış otizmli öğrenciyi de gördük biz. 

Şu an SOBE’de kaç öğrenci var? Hepsi Konya’dan mı?

Farklı yaş gruplarından şu an 140 civarında öğrencimiz SOBE’de eğitim alıyor. Tabi ki tamamı Konya’dan değil, çevre illerden gelenler var. Ailesinin bir kısmı İstanbul’da bir kısmı Konya’da ikamet edenler var. Haftalık 2-3 sefer gelip gitmek gerektiği için Konya’ya yerleşmiş aileler de var. 

Bu çalışmanın Türkiye’de ya da dünyada benzer örnekleri var mı?

Dünyada var tabi ki. Avrupa’da bizim işbirliği protokolü yaptığımız bir yer var Hollanda’da. 1959 yılında başlamışlar bu işe. Yıllık 170 milyon Euro bütçeleri var. Türkiye’de geçmişi 25 yıl ama şahsi girişimlerle başlanmış bu işe. Ama SOBE gibi üniversite vakıf işbirliği olan, bir yandan çocuklara hizmet verirken, bir yandan akademik gelişimi de önemseyen başka vakıf yok. Konya’da Necmettin Erbakan Üniversitesi desteğiyle şu an otizm araştırma programını da yürütmekteyiz. 

SOBE Vakfı da SOBE’nin en önemli paydaşı ve siz de bu vakfın başındasınız. Özel bir kesimle ilgileniyorsunuz. Bu süreçte SOBE Vakfı neler yaptı, ne gibi çalışmalar yapılabilir?

Bina yapılır yapılmaz SOBE Vakfı kuruldu. SOBE Vakfı çalışmaya başladıktan 1 yıl sonra da SOBE’nin eğitmenlerini almaya ve içini doldurmaya başladık. SOBE kesinlikle kâr amaçlı bir kuruluş değil. Şu ana kadar burs müracaatı yapmış ihtiyaç sahibi bir aileyi şu ana kadar geri çevirmedik. Gelirlerini belgelemek şartıyla müracaat eden ailelerin hepsine yüzde 15 ile yüzde 100 arasında burs imkanı sağlamaktayız. Benim amacım Allah nasip ederse inşallah oradaki bütün eğitimleri ücretsiz hale getirebilmek. Öğrencilerden alınacak ödemeleri gönüllülük esasına dayandırmak. Birebir eğitim verildiği için hakikaten çok masraflı bir eğitim süreci yaşanıyor. Maliyetleri çok yüksek. Şu an eğitimde uygulanan iki yöntem var. Birisi Amerika’da birisi de Avrupa’da doğmuş yöntem. Bizim danışmanımız olan İstanbul Birunu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Birkan hocamızla beraber otizm çalışmalarında Türkiye modeli oluşturmaya çalışıyoruz. SOBE’nin en büyük amaçlarından birisi de bu. Türk insanına ve Türkiye’ye özgün bir eğitim modeli oluşturuyoruz. Şu an Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin görevlendirdiği 3 hocamız haftanın 5 günü bizde çalışmalarını yürütüyorlar. Doktora ve tez çalışmalarını yapıyorlar. İnşallah önümüzdeki yıllarda daha etkin ve elle tutulur sonuçlar ortaya çıkacak. 

Başkanım SOBE’de eğitim aldıktan sonra sosyal hayata adapte olmuş örnekler var mı şu an?

Şu an bizim yaptığımız okul öncesi çocuklara rehabilitasyon şeklinde. Kurumsallaşmayı sağladıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatını uygulayan otizmli çocuklara dönük bir okul yapmayı düşünüyoruz. Ama şu an bizim yaptığımız 6 yaşına kadar olan çocukları Milli Eğitim’in örgün eğitim sistemine kaynaştırarak dahil edebilmek. Ama şu an bizim diploma verebilecek bir okulumuz yok. Önümüzdeki yıldan itibaren inşallah bunu hayata geçirmiş olacağız. 

Eğitim yaşını geçiren çocuklara da belli bir eğitim verdikten sonra istihdama dönük çalışmalar yapıyoruz. Galoş yapma, kümes hayvanlarına bakma, bitki yetiştirme, seramik boyama gibi çalışmalar yaptırıyoruz. Çünkü eğitim sürecini geçmiş çocuklara istihdam sağlayarak bir iş yapabilmelerini sağlamak da en az eğitim vermek kadar faydalı bir şey. Anneler bunu da istiyor bizden. Yaşı ileri olan çocuklara istihdam sağlama yolunda da çalışmalar yapıyoruz. Çocuklarımız anneleriyle beraber küçük işler yapıyorlar.

Son olarak Başkanım, otizmli bireylerle ilgilendikten sonra sizin hayata bakışınız nasıl değişti?

Bizim yönetimdeki arkadaşlarımızın çoğu otizmin ne olduğunu bilmiyordu. Farkındalık arttıkça bizim işlerimiz kolaylaşıyor. Özelde otizmle uğraşıyoruz ama biz bu işe girdikten sonra tüm engellilere yönelik bakış açımız değişti. Toplumdaki düzenlemelerde eksiklikleri daha iyi görür olduk. Bir de SOBE’yi duyuyor insanlar. Güzel işler yapıyorsunuz diyorlar, bizi tebrik ediyorlar. Ama özellikle SOBE’nin merkezine gelip gördükten sonra bakış açıları ve yaklaşımları değişiyor. Taşın altına elini daha çok koyuyor insanlar. Bizim halkımıza SOBE’yi gösterebilmemiz ve en iyi şekilde anlatmamız gerekiyor. Bu manada siz medya mensuplarına da yaptığı çalışmalardan dolayı teşekkür ederken, daha çok görev düştüğünü de söyleyebilirim. 

Biz işadamlarımızı zaman zaman buraya götürüyoruz. Hakikaten etkilenmeyen yok. Biz onlara diyoruz ki, birileri bu işi yapacak, bu çocuklara sahip çıkacak. Hasbelkader hiç ilgim olmamasına rağmen bu iş bana verildi. Biz zaten kendimizi bu işe vakfettik. Allah sağlık ve imkan verdiği ölçüde ilgilenmeye devam edeceğiz. Hali vakti yerinde olanların da maddi ve manevi desteklerini bu çocuklarımız için istiyoruz. Engellilerimizin hayatı çok zor ama otizmli çocuklarımızın hayatı daha zor. Bunu gören daha iyi anlıyor. 

RASİM ATALAY

Editör: TE Bilişim