Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzur getirmek amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK) başlatılan Barış Pınarı Harekatı başarıyla sürdürülüyor. Türkiye’nin ABD’ye sınır güvenliğini sağlamak adına uzun süredir yaptığı çağrıya karşılık gelmeyince, Barış Pınarı Harekatı’nı başlatmıştı. Harekat ABD ve AB ülkelerinde büyük yankı bulurken, Türkiye’nin haklılığını görmezden gelen bu ülkeler, Türkiye’nin harekatına karşı çıktı. Ancak kararlılığını sürdüren Türkiye, haksız tepkilere karşı kendini anlatmaya ve Türkiye’nin güvenliğini temin etmeye yönelik adımlar atmayı sürdürüyor. Barış Pınarı Harekatı’nın başlamasıyla bölgedeki dengelerde de önemli ölçüde değişiklikler yaşandı. Barış Pınarı Harekatı ile birlikte özellikle ABD’nin bölgeden askerlerini çekmeye başlaması, Türkiye’nin hem sahada hem de sonrasında oluşabilecek masadaki gücünü artıracağını ortaya koymuş oldu.

TÜRKİYE YENİ OYUNU BOZDU

Barış Pınarı Harekatı’nın uluslararası alanda Türkiye’ye getireceği kazanımlarla ilgili açıklamalarda bulunan Selçuk Üniversitesi (SÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Kürşat Kan, dikkat çeken tespitlerde bulundu. Barış Pınarı Harekatı’nın nasıl başladığıyla ilgili süreci ve sonrasında yaşanan gelişmeleri anlatan Kan şunları söyledi, “Türkiye kendi güvenliği için önemli bir harekat yürütüyor. Türkiye’nin sınırları dışında yaptığı en büyük harekatlardan biri. Bu operasyon Fırat’ın Doğusunda yürütülüyor. Aşama aşama gidiyor. Bu harekat planı ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki bir mutabakatla başladı. Türkiye harekata başladıktan sonra ABD’de bu ciddi anlamda tepki çekti. Bu tepkiler özellikle temsilciler meclisi ve senato kanadından geldi. Hem kendi başkanlarına hem de Türkiye’ye karşı eleştiri vardı. AB ise Fransa ve Almanya önderliğinde bir tepki gösterdi. Onlar da olayı kendilerince DAEŞ’le mücadelenin sekteye uğradığı gerekçesiyle tepkilerini ifade etti. Ama bu konunun öyle olmadığını, biraz daha geniş bir perspektifle bakanlar biliyordu. Asıl problem orada ortaya çıkarılmaya çalışılan yeni yapının bozulmasıydı. Çünkü 2015 yılından itibaren ABD başta olmak üzere AB ülkelerinin de olduğu ülkeler, orada yeni bir yapı inşa etmeye çalışıyorlardı. Şehir kanton devletler aracılığıyla daha sonra devlete dönüşecek bir yapı inşa etmeye çalışıyorlardı. Bu yapının Türkiye’ye rağmen olmayacağını Türkiye söyledi ve defalarca uyardı. Ama bu uyarıları dikkate almadılar. Türkiye’nin oraya operasyon yapamayacağını düşündüler. Türkiye için bu durum bir hayat memak meselesiydi. Türkiye’nin bu yapıya izin vermeyeceğini öngöremediler ve bu operasyon başlatıldı.”

TRUMP OLAYI İÇ POLİTİKA MALZEMESİ YAPIYOR

Barış Pınarı Harekatı’nın başlamasının ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın çelişkili açıklamalar yapmasını iki boyutlu değerlendiren Kan, “ABD içerisinde bir kesim, ABD’nin Ortadoğu’da ne işi var sorusunu soruyorlardı. Onlar zaten ülkelerinin Ortadoğu’da olmalarını istemiyorlardı. “Orada savaşlar var biz neden para harcayıp giriyoruz bizi ilgilendirmiyor” diyorlardı. ABD’nin 19. yüzyılda uygulamaya başladığı yalnızcılık politikası vardı, kendi bölgemiz dışındaki olaylarla çok ilgilenmeyelim diye bir yaklaşımları vardı. Bunun hala ABD’de savunucuları vardı. Trump’da Ortadoğu’da olmak istemiyordu. Trump bugün attığı bir Tweet’te de Suriye iç savaşının ve ölen 500 bin insanın sorumlusu Obama’dır demiş. Aslında ABD’yi sorumlu tutuyor, Obama kimdi? ABD’nin başkanıydı. Bunun iki boyutu var. Birinci boyutu; Ortadoğu’da ABD’nin çatışmalar içerisinde olmasını istemeyen bir kesim var. Trump da bu insanlara yakın biri. Trump’ın çelişkili açıklamalarının bir diğer sebebi de; iç politika malzemesi yapmak istemesi. ABD’de 1 yıl sonra seçimler var. Başkanlık yarışı başladı. İç politika malzemesi yaparak bu konuyu, destekçisini artırmak istiyor. Muhalefetin de bu konuyu çok dile getirmesi de iç politika malzemesi olarak kullanmak istemeleri.”

TÜRKİEY MASADA DA GÜÇLÜ OLACAK

Barış Pınarı Harekatı ile birlikte dengelerin nasıl şekilleneceğiyle ilgili öngörülerini sıralayan Kan, şöyle devam etti, “Olayların hangi şekle bürüneceği Suriye sorununun nasıl çözüleceğiyle ilgili. Dünya Suriye sorununu nasıl çözecek? Suriye’deki mevcut duruma bakıldığı zaman Esad’ın gitmeyeceği belli. ABD’nin bölgeden çekilmiş olması, sadece ABD çekilmiyor ABD’nin istihbaratı ve ABD’nin altyapısıyla sayesinde orada olan Fransa gibi devletler var, ABD altyapısı olmayınca onlar da gidecekler.  Orada tek büyük güç olarak Rusya kalacak. Rusya da Esad’ı destekliyor. Böylece bu iç savaşı Esad kazanacak gibi görünüyor. Bu anlamda, Esad’lı Suriye’nin nasıl bir çözümle uzlaşılacağı, Suriye’deki çözümün ne olacağı sorusu belirleyici olacak. Burada birinci bilinmez Suriye’de yeni kurulacak yapı. Suriye nasıl bir devlet olacak? İşin ikinci boyutu da şu; Suriye’de nasıl bir devlet kurulacağıyla ilgili bir masa kurulacak, konunun tarafları oturacak ve müzakereler yürütecek. Masada yeri en sağlam olan ülkeler sahada yeri çok sağlam olan ülkeler olacak. Bunun başında Rusya geliyor çünkü sahada en sağlam duran ülke Rusya. Türkiye’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı ile sahadaki gücünü daha da artırdığı kuşku götürmez. Haliyle masadaki konumu güçlü olacak ülkelerden biri de Türkiye. Böyle bir çözümde, zaten bölgede var olagelen masada İran olacak. Dünyanın süper gücü olduğu için masada ABD de muhakkak olacak. Ama en güçlü olanlar Rusya, Türkiye ve ABD olacak. Suriye’nin nasıl bir çözüme kavuşacağı konusu, bölgenin nasıl bir yer olacağı konusunda bize bir bakış açısı verecek. Bölgedeki sorunun nasıl çözüleceği Suriye’de rejim sorununu nasıl çözüleceğiyle bağlantılı bir şey.”

KAMU DİPLOMASİSİ GÜÇLENDİRİLMELİ

Harekatın başlamasıyla özellikle Batı medyası tarafından Türkiye aleyhine kara propaganda yapıldığını hatırlatan Kan, bu durumun kamu diplomasisinde zayıf olmamızdan kaynaklandığını söyledi. Bu konuda ciddi bir çalışma yapılması gerektiğinin altını çizen Kan, sözlerini şöyle sürdürdü, “Askerlerimizin harekat kapsamındaki operasyonlarda ne kadar titiz davrandıklarını çok iyi biliyoruz. Rakka’yı bunlar DAEŞ’ten temizliyoruz derken Rakka’da kaç bin sivil insanın katledildiğini biliyoruz. Aynısını Musul’da gördük. PKK ve ABD Irak tarafından Musul’u DAEŞ’ten temizlemek için operasyon yaptılar, Musul’da binlerce sivil insan hayatını kaybetti. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatlarında Türkiye’nin ne kadar titiz davrandığı ortada. Bu konuda çok başarılı bir ordumuz var. Buna rağmen sosyal medyada ve Batılı medya unsurlarınca Türkiye aleyhinde çok haber yapıldı. Özellikle operasyonun ilk 3 gününde yalan yanlış çok haberler yapıldı. Burada kendimize bir özeleştiri yapmamız lazım. Biz bu operasyonu yeterince anlatamamışız. Operasyona başlamadan önce Batı’lı medyaya, bu operasyonu neden yaptığımızı anlatamamışız. Cumhurbaşkanı’nın Danışmanı değerli bilim insanı Gülnur Aybet hocayı 3 farklı Batı medyasında izledim. Türkiye’nin tezlerini inanılmaz güzel bir şekilde anlatmaya çalışıyordu. Ama karşısındaki sunucular yanlış bilgilerle dolmuşlar ve bilenmişler. Saldırgan bir üslupla Türkiye’nin yalan söylediğini savunuyorlardı. Bizim böyle bir durumla karşılaşmamızın en büyük nedeni, operasyon öncesi haklılığımızı anlatamamışız. Operasyon başladıktan sonra da anlatmak yeterli gelmiyor. İlk 3 günün ardından biraz daha aklı selim bakan analizler görmeye başladık ama ilk 3 günde çok yanlış bir propaganda yapıldı ve Türkiye suçlandı. Bu durum bizim kamu diplomasisini güçlendirmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Bizim bu konuları anlatabilecek çok sayıda yetişmiş insanımız var. Bu insanlara yeterince imkan verilmemiş. Bu kişilerin önü açılmalıdır. Bir de Türkiye dışında yaşayan FETÖ’cüler var. Bu ülkenin bu milletin parasıyla dünyanın en iyi okullarında eğitim gören FETÖ teröristleri Türkiye’nin aleyhine propaganda yaptılar.  Çünkü onlar için Türkiye önemli değil. Türkiye’deki siyasi iktidar yıkılsın, Onların tekrar baş tacı edildiği bir iktidar kurulsun istiyorlar kendilerinden başka bir şey düşünmedikleri için. Onlar da Türkiye aleyhinde çalıştı. Bizim bu nedenle meramımızı çok iyi anlatabilmemiz gerekiyor. Onun için bu imkanın sağlanacağı kanallar inşa edilmeli. Kamu diplomasisi dediğimiz olay bu.”

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim