Pakistan Cemaat-i İslami lideri Hasan, Abdülkadir Molla'nın idam edilmesiyle Pakistan ve Bangladeş'teki Müslüman halkların yeniden karşı karşıya getirilmek istendiğini söyledi. Pakistan'dan 1971 yılında bağımsızlığını ilan eden Bangladeş'te, Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla'nın idam edilmesi 42 yıl önce yaşanan olayları ve bölünmeyi yeniden gündeme getirdi. 1941'de Mevlana Mevdudi tarafından henüz Hindistan ve Pakistan müstakil birer devlet olarak ortaya çıkmamışken kurulan Cemaat-i İslami'nin Bangladeş'teki yapılanmasının bağımsızlık sürecinde halka baskı yaptığı ve kontrgerilla olarak savaş suçu işlediği iddia edilmiş, Molla da bu suçlamalarla idam cezasına çarptırılmıştı. Pakistan Cemaat-i İslami Lideri Seyyid Münevver Hasan ise bu suçlamaları reddediyor. Hasan, 42 yıl aranın ardından suçlamaların bugün tekrar gündeme gelmesini Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina Vecid'in uyguladığı bir seçim taktiği olarak yorumluyor.  Açıklamalarda bulunan Hasan, Pakistan ve Bangladeş'in ayrılışı sırasında yaşanan şiddet olaylarının ardından her iki tarafta dönemin liderleri arasında barış anlaşması yapılarak meselelerin çözüldüğünü hatırlattı. Hasan, şunları kaydetti: "Hasina Vecid'in babası Şeyh Mucibur Rahman ile Zülfikar Ali Butto arasında barış anlaşmasına varılmış ve her iki devlet birbirini tanımıştı. Eğer idam edilen Abdülkadir Molla, kötü şeyler yaptıysa 42 sene sonra mı ortaya çıktı yanlış yaptıkları? Hasina Vecit yıllardır iktidarda, 42 sene sonra mı öğrendiler kötü şeyler olduğunu? İşte bizzat bu sorular, yıllar sonra bu yaşananların komplo olduğunun delilidir. Hasina Vecit seçimleri kazanamayacağını fark edince böyle bir komplo kurmaya çalışıyor. Bunda Hindistan'ın parmağı olduğunu anlamak pek zor değil. Madem böyle bir şey vardı 40 sene boyunca nerede uyuyordunuz?"

"TÜRKİYE DIŞINDA HERKES SESSİZ KALDI"

Pakistan Cemaat-i İslami Partisi Dış İlişkiler Sorumlusu Abdulgaffar Aziz ise Molla'yı idama götüren dava sürecinin hukuki dayanaklarının eksikliğine dikkat çekti. Aziz, davada tek tanığın ifadelerinden yola çıkarak idamın gerçekleştirildiğini, bu durumun 42 yıl önce yaşanmış şeyleri açıklamakta yetersiz kaldığını savundu. 2010 yılında başlayan davanın kanunlara aykırı olarak neticelendiğini aktaran Aziz, şunları kaydetti: "42 senelik bir dava ve sadece tek tanık. Mümine isimli bir kadın. Bu kadın Bangladeş'in resmi kayıtlarına göre 2007 yılında herhangi bir Abdülkadir'in ismini söylemiş. Bu Molla Abdülkadir olması anlamına da gelmez. Ama Mümine'nin 2007'deki ifadesi ile şimdiki ifadesi çelişkili. 2007 yılında alınan ifadesinde, 'Biz evden kaçtık sonra eve saldırdılar, saldıranların arasında Abdülkadir diye birisi de vardı' demiş. Son ifadesinde ise 'Evimize saldırmışlardı ben yatağın altında gizlenmiştim. Saldıranların arasında Abdülkadir diye birisi vardı' diyor. Elinizdeki tek tanığın ifadeleri birbiriyle çelişkili ise dünyanın bunun uydurma olduğunu anlaması için daha ne gerekiyor. Ama maalesef Türkiye dışında herkes sessiz kaldı. ABD ve Batı dünyasını boş verin, sadece bir kaç tane İslam ülkesi Bangladeş'e 'dur' deseydi bugün bunlar olmazdı."

AA

Editör: TE Bilişim